Ana Sayfa Blog Sayfa 730

Yargı 19. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Ilgaz Sakinliğini Koruyor!

0

Kanal D’nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Yargı, 19. yeni bölümüyle yarın akşam ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Bulunan eldivenden Ilgaz’ın DNA’sı çıkar. Buna kimse inanmaz. Ceylin, bunu Yekta’nın yaptığını düşünüp gidip ondan hesap sorar. Pars da, bu sonucun doğru olmadığından emin olur. Ancak baş savcı ona dosyayı istediğini söyler. İddia dosyası sunulur ve Ilgaz, hapse yargılanmak zorunda kalır. Yargı 19. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Ilgaz, sakinliğini koruyor.

Pazar Dizileri 2021

Ilgaz Sakinliğini Koruyor!

Yargı 19. bölüm 2. fragmanında; İncelemelerde DNA örneğinde Ilgaz’ın ismi çıkması ortalığı karıştırıyor. Ceylin bu durumdan tedirgin olurken Ilgaz kendisinden emin olduğu için gerçeklerin ortaya çıkacağından emindir. Diğer taraftan Yekta tüm gücüyle Pars üzerinde baskı kurmaya çalışır. Ancak bu durum Pars’ı sinirlendirmekten başka bir işe yaramaz. Yekta, Laçin’in kendisini şoförüyle aldattığını anlıyor. Çınar, Parla’yı korumaya çalışırken hiç beklenmedik bir durum yaşanır. Zümrüt, Osman’a bebeğin ondan olduğunu söylüyor.

İşte Yargı 19. bölüm 2. fragmanı…

YARGI 18. BÖLÜM ÖZETİ!

Ceylin ile Ilgaz, geceyi ofiste birlikte geçirir. Sabah Gül, kızını görmeye ofise gelir. Kızının geceyi Ilgaz’la geçirdiğini anlar. Ceylin’e, babasından bir mektup aldığını kayıp büroya gidip onu aramamalarını isteyeceğini söyler. Ceylin annesine mektubu sorar. Oda, yaktığını söyler.

Ilgaz’a, yeni bir dava gelir. Görüşmeye Ilgaz, Ceylin’le birlikte gider. Ceylin, olayı anlamadan hemen avukatlığı kabul eder. Bu konuda Ilgaz’la tartışırlar. Ilgaz, haksız birini savunup kaybedeceği bir davayı almak istemez. Yinede davası almak zorunda kalır.

Ilgaz ile Ceylin, fabrikada çalışırken gözü kör olan ve tazminat isteyen işçiyle görüşmeye gider. Çıkışta adamın kızıyla karşılaşırlar ve kızın evlatlık olduğunu biyolojik ailesinin kızı tekrar istemesiyle adamın tazminat alıp kızını vermemek için bunu yaptığını anlarlar.

Gül, kocasından mektup gelince büroya gidip kocasını aramamalarını ister. Bu arada da gidip Metin’le çocuklarının ilişkilerinin bir adının koyulması gerektiğini, her şeyin usulüne göre yapılmasını istediğini söyler.

Defne’de, Ceylin’e ne zaman evleneceklerini sorunca Ilgaz, evliliğe ve düğüne sıcak baktığını açıklar. Ceylin’e, onun gelinlik giyeceğini ve büyüklerin ellerinin öpüleceğini söyler. Eldivenden bir erkek DNA’sı çıktığını öğrenen Yekta, Pars’ın yanına gidip Ilgaz’ın olay yerine gittiğini, ondan da DNA alınmasını ister.

Maddi zorluklar çeken Niyazi, Engin’i öldürür ve yine emir aldığı kişiden eldivende çıkan DNA’yı Ilgaz’ın ki ile değiştirmesini ister. Niyazi, geç vakit emniyete gidip Ilgaz’ın saç tellerini bulup alır. Ancak yolda borcu olan tefeciler tarafından saldırıya uğrar. Ertesi gün işe gelemez.

Ilgaz, davasını aldığı kişiden mahkemede bilerek gözünü kör ettiğini açıklamasını ister. Sonra adamın, avukatı olmayı kabul eder. Adam, mahkemede kızı için bunu yaptığını itiraf eder. Ilgaz’a teşekkür edip, kızına haram para yedirmek istemediğini söyler. Oda adama, kızını alması için elinden geleni yapacağına söz verir.

Eldivenden çıkan DNA testi sonuçlanır. Çıkan sonuç herkesi şok eder. DNA, Ilgaz’a ait çıkar.

Yargı 19. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Ilgaz Katil Zanlısı Durumuna Düşüyor!

Kırmızı Oda 60. Bölüm Fragmanı Yayınlandı Mı? Sadi Seda’yla Babasını Görüştürmeyi Kabul Ediyor!

0

Tv 8’in sevilen dizisi Kırmızı Oda, 59. bölümüyle ekrana geldi. Dizinin yayınlanan yeni bölümünde; İlk olarak kliniğe Dara geliyor. Dara, kendisini daha iyi hissediyor ve doktor hanımla konuştuktan sonra çocukluğundaki Dara’yla konuşuyor. Sadi, yine sinirli bir şekilde kliniğe geliyor. Doktor hanım onun dikkatini dağıtmak için ona Cevher ablasından bahsetmesini istiyor. Sadi, istemese de Seda’yla babasını görüştürmeyi kabul ediyor.

Cuma Dizileri 2021

Sadi Seda’yla Babasını Görüştürmeyi Kabul Ediyor!

Kırmızı Oda 60. bölüm fragmanı henüz yayınlanmadı. Dara’nın hayatı normalleşiyor. Uyku düzeni düzeliyor ve kendisini daha iyi hissederek kliniğe geliyor. Dara, annesinin abisi öldükten sonra kendisini görmediğini, onun kendisini görmesi için yaptıklarını anlatıyor. Bu sefer annesi hırçın bir kadın oluyor. Babası da evi terk ediyor. Dara, babasının neden kendisini yanına almadığını hep merak ediyor.

KIRMIZI ODA 59. BÖLÜMDE BAŞKA NELER OLDU?

Babası gittikten sonra Dara’yı bir daha hiç arayıp sormuyor. Dara, annesiyle tartışmamak için kırtasiyede işe giriyor. Okuldan çıktıktan sonra işe gidiyor ve tüm günleri böyle geçiyor. Biraz büyüdükten sonra yurt dışına Londra’ya taşınıyor. Orada aşçılık eğitimi alıyor. Yıllar sonra Türkiye’ye geri dönüyor.

Annesinin kendisini özlemiş olabileceğini düşünürken onun yine kendisini görmediğini fark ediyor. Kırtasiyede kız arkadaşı Sare ile tanışıyor. Şimdi ise Dara’nın annesi Sare’yi komşuları, Dara’yı ise Arda zannediyor. Daha, annesini doktora götürüyor ve onun hastalığının ilerlediğini öğreniyor.

Artık ona kendisini Dara olarak kabul ettirmeye uğraşmıyor. Daha sonra kliniğe Sadi geliyor. Sadi, karısıyla ayrı evlerde yaşamaya başlıyor. Babasının avukatı aracılığıyla Seda’yı görmek istemesi Sadi’yi çok öfkelendiriyor. Bir de üzerine kendisinden habersiz avukatın Seda’yla konuşması ona babasının onunla görüşmek istediğini söylemesi Sadi’yi deliye çeviriyor.

Seda, babasıyla görüşmek istiyor. Sadi ona, kendisinden her yeri istemesini ama bunu istememesini söylüyor. Ama Seda, içten içe bu duruma çok üzülüyor. Doktor hanım Sadi’nin dikkatini başka tarafa çevirmek için ona Cevher hanımla geçirdikleri günleri anlatmasını istiyor.

Sadi, Cevher ablası ve bebekle birlikte yaşamaya başlıyor. Cevher, mahallenin esnafından para toplayıp bebeğin ve Sadi’nin karnını doyuruyor. Ama bir gün Cevher, kendisi yerine Sadi’yi mahalleye çalışmak için gönderiyor. Sadi, bakkaldan dayak yiyor. Cevher Sadi’ye, zalime acırsa zulmünden kaçamayacağını söylüyor.

O gün Sadi, değişiyor ve kimseye acımaması gerektiğini düşünüyor. Gidip o bakkalın camlarını kırıyor. Seda’nın üzgün olduğunu gören Sadi, daha fazla dayanamıyor ve onu babasıyla görüştürmeyi kabul ediyor. Hemen avukatı arayıp görüşmeyi kabul ettiğini söylüyor.

Kırmızı Oda 59. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! ‘Zalime Acırsan Zulmünden Kaçamazsın’!

Anıl Durmuş’tan Samimi Açıklamalar

Müzik piyasasının yeni isimlerinden olan Anıl Durmuş geçtiğimiz gün bir röpotaj verdi. Anıl Durmuş’tan samimi açıklamalar geldi. İşte o açıklamalar;

Son teklin pop ve arabesk tarzındaki ‘Kafayı Yaktım’dan yola çıkarsak yaptığın Müzik nereye doğru evriliyor?

Aslında bir tarza sabitlenmek istemiyorum. Kafama göre hareket etmeyi seviyorum. ‘Kafayı Yaktım’ üzerine konuşursak geçmişi seven bir adamım. Arabesk de içimde hissettiğim bir tür. Bu şarkı böyle oldu. Ama bundan sonrakiler farklı olabilir.

Arabeski müziği içinde hissettiğini söylüyorsun… O damarın kaynağı nedir?

Arabesk çok dinlerim. Arabesk parçalardaki müzikalite bence mükemmel. Beni kendine hapsediyor. Bir de çok gerçek. Yapaylaşmamış, doğal…

En sevdiğin arabeskçi kim?

Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim: Müslüm Gürses. Vokal tekniğinin hayranıyım.

Müzikle nasıl tanıştın?

Bahçelievler’de büyüdüm. Müzikle çok da içli dışlı değildim. 12-13 yaşlarımda parkta otururken bir dost geldi, gitar çalmaya başladı, arkadaşlarımın ısrarıyla ben de şarkı söyledim. Bir arkadaşım “Şarkı söylüyorsun ve hemen Facebook’a yüklüyoruz” dedi.

Sonra şarkıyı kaydettiniz…

Bir apartman köşesinde cep telefonuyla çekim yaptık. Bir hafta sonra aradı, “Yakınlarda bir internet kafe var, bence bas git” dedi. Gittim, sayfaya girdim, bir baktım 200 bin kişi abone olmuş. Sokakta insanlar beni tanımaya başladı. Hoşuma da gitti bu durum. Ufak tefek teklifler de geliyordu. İlk sahneye çıkışımı hatırlıyorum. Sadece gitar ve darbuka vardı.

Hâlâ sahnedesin. Gece sahnede olmayı seviyor musun?

Keyifli ama yorucu.

Müzikle ilgili hedeflerin nedir?

Kafasına göre takılan bir Anıl olup binlerce kişiyle hem eğlenip hem de ağlayacağımız konserler vermek istiyorum. Ben sadece bir kitlenin değil, kitlelerin peşindeyim. Konserlerime herkes gelsin, birbiriyle arkadaşlık kursun, müzik onları birleştirsin istiyorum.

“AT BİNMEYİ ÖĞRENİYORUM”

Hayatın nasıl geçiyor?

Sabah güne filtre kahveyle başlarım. Kahvaltı en sevdiğim öğün. Bu sıralar at biniyorum. Yeni öğreniyorum, çok da zormuş. Kamp kurmayı çok seviyorum. Kız arkadaşım Beliz Şen yüzücü. Düzenli bir yaşamımız var. Bu da çok keyifli.

MERT DEMİR: ‘KARİYERİMİ RUHSAL TATMİNE ODAKLADIM, MÜZİK BANA TERAPİ…’

Sakin, dingin… İçinden Rihanna’nın, Beethoven’ın geçtiği şarkılarıyla dinleyiciyi arabeskten punk’a, türküden elektronik müziğe yolculuğa çıkarırken bu renkliliğin içinde kendine huzurlu bir dünya yaratmış. Ev stüdyosunda kaydettiği ‘Kimim Lan Ben?’ albümüyle dikkat çeken Mert Demir, son dönemde prodüktörlüğe de ağırlık verdi; Anıl Durmuş’un son teklisinde de imzası var.

Müzik, ev stüdyolarında yalnız yapılan bir işe mi dönüştü?�

Büyük stüdyolara ihtiyaç azaldı. Miksteki mükemmeliyetçilik, matematiksel bakış açısı yıkılmaya başladı.  2020’de ‘Kimim Lan Ben?’ albümümü evde tek başıma yaptım. Bu yolu seçtim çünkü kendimi tamamen özgür bırakmak istedim.

Şarkı sözlerin kalıpların dışında… Özgürlükteki bu ısrar niye?

Albümümü yapana kadar kendimi hiç özgür hissetmedim. Müzikal olarak değil ama ifade biçimi olarak bir açlık çekiyordum. Çünkü çalıştığım insanlar tarafından hep filtrelendim. Bu yüzden filtresiz, kafamın içindekini en saf haliyle koymak istedim.

Kim olduğuna ilişkin arayışın devam ediyor mu?

Ediyor. Sanırım o hiç bitmeyecek. İki yıl önceki Mert değilim. Aldığım kararlar beni bambaşka bir insan yaptı. Daha özgür, daha cesur…

Müziğin iyileştirici gücü müzisyeni de etkiliyor mu?

Kariyerimi ruhsal tatmine odakladığım ve onun üzerine inşa ettiğim için müzik bana terapi oluyor. Hasta da benim, doktor da…

Prodüktörlüğe de ağırlık verdin…

Benim için sembol isimler var. Sibel Can, Ebru Gündeş, İbrahim Tatlıses gibi…  Bir gün bu isimlerle bir şeyler yapma hedefim var.

Sahneye üstün çıplak çıktığın oluyor. Neden?

Son Babylon konserinde sahneye takım elbiseyle çıktım. Sonra üzerimi çıkarıp seyircilerin arasına atladım. Bir müzisyenin konserine ‘Kara Kış’la başlayıp punk bir parçayla bitirmesi de alışıldık bir şey değil. Bunu insanlara kabul ettirmek bir mesele.

Arabeski seviyor musun?

Severim. Planlarım arasında saf arabesk bir albüm yapmak da var. Bağcılar’da büyüdüm. Sokaklarda, evlerde, okuldan çıkarken kenarda, köşede, arabalarda arabesk çalardı.

En çok kimi dinlemeyi seviyorsun?

Müslüm Gürses’i dinlediğinde “Tamam” diyorsun,  “Bu müziğin atası budur.” Duruşu ‘Yarayı almış ama hallederiz’ noktasında…

ÇOCUĞUM VAR GİBİ HİSSEDİYORUM

Bir köpeğin var, değil mi?

Evet, husky köpeğim var 7 aydır. Aslında husky’ler bana görsel olarak iyi gelmiyordu. Sert ve soğuk buluyordum. Sahipleneceğimi hiç düşünmezdim. Ama artık bir çocuğum varmış gibi hissediyorum.

Yüzük Mehmet Dinçerler’in Babası ve Amcasının Arasını Açtı

Mehmet Dinçerler geçtiğimiz haftalarda Hadise’ye evlenme teklifi etmiş ve 4 milyon Tl değerindeki yüzükle olay olmuştu. Yüzük Mehmet Dinçerler’in babası ve amcasının arasını açtı. İşte detaylar;

Mehmet Dinçerler’den Beklenen Açıklama Geldi

Kimseye borcu olmadığını söyleyen Dinçerler şu mesajı paylaştı:

“Çocukluğumdan beri ticaretin içerisinde yer almış ve sonsuz deneyimler edinmiş bir ailede yetişmiş bir genç olarak iş hayatına dair öğrendiğim en temel değer, iş ahlakından asla ödün vermemektir. Ne yazık ki babam Burhan Dinçerler ve abisi Mehmet Dinçerler’in ortak oldukları Hacı Sayid Gıda San. Tic. A.Ş. ekonomik olarak sıkıntılı bir süreçten geçmektedir. Bu zorlu süreçte bir kısım banka borçlarına ailesine ve soyadına karşı kendisini sorumlu hisseden her evlat gibi hiçbir ticari yükümlülüğüm olmamasına rağmen maalesef kefil olmuştum. Bu sebeple borçların yapılandırılması için Hacı Sayid’in konkordato talebinde bulunması ile birlikte bir kısım kefaletlerimiz sebebiyle, yatırımcılarımızı ve çalışanlarımızı koruma altına almak amacıyla, şirketimiz de 2019 senesinde konkordato sürecine girmek zorunda kalmıştır.

Ben şahsım ve şirketim olarak onaylanan bütün ödeme takvimine uymuş olup bir tane dahi takibe alınmış borcum bulunmamaktadır. Ayrıca 2021 senesinde şirketimin ve şahsımın kefaleti bulunan borçların (şahsım ve şirketimin borcu olmamasına rağmen) neredeyse hepsini kapattık. Haberlere konu olan ödenmeyen borçlarla veya şirketle aile bağları dışında hiçbir zaman ortaklığım olmamıştır!

Ben bugüne kadar evlat olarak üstüme düşeni yaptığıma inanıyorum ve bundan sonra da ne gerekiyorsa yapacağım; yalnız, şirketler tamamen tüzel kişiliktir ve kimsenin borcu kimseyi bağlamaz. Bugün gelinen süreç tabi ki üzücüdür, bu üzücü olay üzerinden Magazin üretmek ve haksız itibar suikastı yapmak eminim hiçbir ahlaka yakışmaz…

23 yaşında başladığım ticaret hayatım, bugün binlerce insanın ekmek yediği bir işletmeye dönüştü ve bunu on binlere taşımak en büyük arzum ve hedefimdir.”

Amcasının Evini Mi Sattırdı?

Babası ve amcasının ortak oldukları şirketin borçları için kefil olduğunu belirten Dinçerler hakkında yeni bir iddia ortaya atıldı.

Dinçerler’in amcasının avukatı Hicran Akkaya Şenoğlu, Söylemezsem Olmaz programına konuştu. Konuyla ilgili açıklama yapan Şenoğlu, borcun Mehmet Dinçerler’e ait olduğunu söyledi ve ekledi:

“Mehmet Dinçerler amcasının evini sattırdı. Kendisi borçludur. Taksitleri ödemedi. Ama bunu bilmiyor borçlarını bilmiyor. Amcası evsiz kalmış. Muhammet olan adını Mehmet olarak değiştirdi. En son aşamada yüzüğe el konulabilir. Şirketin hisseleri Mehmet’e gönderildi. Ödenmeyen borç Mehmet’in borcu. Şu an 11 milyon TL borcu var Mehmet’in. Bütün bankalara borçları vardı, yarısını ödediler, sonra yapılandırdılar. Ödemedikleri 2 bankaya borcu var, o da amcanın borcu.”

Yüzük Mehmet Dinçerler’in Babası ve Amcasının Arasını Açtı

Mehmet Dinçerler’in Hadise’ye taktığı 40 bin dolarlık yüzüğün olayda meteor etkisi yarattığını belirten Hicran Akkaya Şenoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“O yüzük bir meteor. Instagram’ını niye kapattı sizce? Biz o tatilleri filan gördüğümüz için. Böyle bir şeyle anılmak kötü. Amca çok önceden kefil olmuştu. Orada aslında onun borcu ile uğraşılırken o tatil yapıyordu. Gecede 28 bin lira veriyor kaldığı otellere. Hadise buralara emek vererek gelmiş, otel parasını Hadise’nin verdiğini düşünmüyorum. Bu 10 milyon ödenmezse şirket batacak. Borçlu olduğunu bilerek hareket etse böyle şeyler olmaz.”

Hicran Akkaya Şenoğlu, Mehmet Dinçerler’in babası ve amcasının bu olay yüzünden arasının açıldığını belirtti: “Normalde bu olaya kadar iki kardeşin arası normaldi. Mehmet ne zaman ‘Benim borcum yok’ dedi, olaylar o zaman patladı.”

Sinan Akçıl: İki Evliliği De İyi ki Yapmışım

Geçtiğimiz günlerde reklam ayrılığı yaşadıkları iddialarıyla gündeme gelen Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl cephesinde yeni gelişmeler yaşandı. Sinan Akçıl “İki evliliği de iyi ki yapmışım” dedi. İşte o açıklamalar;

“Evleri Ayırdık”

“Şu anda evlilik çıkmazındayız” diyen Sinan Akçıl, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her evlilikte yaşanabilecek krizler bunlar. Her gün konuşuyoruz, çözmeye çalışıyoruz. Ben şu anda ikinci nikâh öncesi taşındığım 4. Levent’teki büyük daireyi Burcu’ya bıraktım, kendim ayrı bir yere geçtim. Ama sonuçta ne karar alırız şu anda bilmiyorum. Bu boşanma da olabilir, tekrar aynı çatı altında evliliğe devam etmek de olabilir. Burcu, iki kez âşık olup evlendiğim kadın. Bendeki yeri tartışılmaz. İkinci kez evlenecek kadar değer verdiğim bir kadın.”

Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl Ayrılığı Reklam Mı?

Daha önce boşanan ama ayrılığa 20 gün dayabilen çiftin ikisi de şuan da yeni projeler eşiğinde. Sinan Akçıl yeni albümü üzerinde çalışıyorken, Kıratlı’nın da bir tiyatro oyununda yer alacağı öğrenildi. Bu gelişmeler ikilinin ayrılığının yalan olabileceği söylentilerini de beraberinde getirdi. Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl ayrılığının reklam olup olmadığı ilerleyen günlerde gün yüzüne çıkacak gibi duruyor…

Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl’ın Ayrılık Nedeni Çocuk Mu?

Sinan Akçıl: İki Evliliği De İyi ki Yapmışım

Basın mensupları ile sohbet eden Akçıl, Burcu Kıratlı ile boşanma süreciyle ilgili sorulara “Denedik ama düzlüğe çıkamadık maalesef, Türkiye’ye örnek olacak bir ayrılık göreceksiniz, çünkü sonuçta biz birbirimizi çok sevdik ve bitişi de öyle olmalı diye düşünüyorum” yanıtını verdi.

2. Sayfa programına da konuk olan Sinan Akçıl, geçen yıl ikinci kez evlendiği Burcu Kıratlı ile aldıkları bu boşanma kararı hakkında yöneltilen soruları yanıtladı: “Bu karardan dönmem. Karşılıklı bir karar bu. Birisinin bir hamle yapması gerekiyor ya, o yüzden boşanma davasını ben açtım.” Kıratlı ile 2 kez nikâh masasına oturan Akçıl, sözlerine şöyle devam etti: “Bu 3 yıl çok değerliydi. Ben sevdiğim kadınla iki kez evlendim ve asla pişman değilim. İyi ki bu iki evliliği yapmışım.”

Dövmeyi Sildirmeyeceğim

Sinan Akçıl, Burcu Kıratlı’nın adının baş harfini yazdırdığı dövmesini sildirmeyeceğini söyledi: “Burcu’dan kalan dövme var, dursun. Geçmişteki fotoğrafları da silmek bana ihanet gibi geliyor. Burcu da ben de kıskanç insanlardık. Ben gizli kıskançtım.”

Burcu Kıratlı Kimdir?

Erdal Beşikçioğlu Yeni Oyunuyla İlgili Açıklamalar Yaptı

İçi su dolu üç küvet ve gelinlikler içinde üç kadın… Kadına şiddeti merkezine alan ‘Küvetteki Gelinler’ Tatbikat Sahnesi’nin bu sezonunda sahneye taşınıyor. Erdal Beşikçioğlu yeni oyunuyla ilgili açıklamalar yaptı. İşte o açıklamalar;

‘Küvetteki Gelinler’in derdi nedir?

Naz Göktan: ‘Küvetteki Gelinler’, gerçek, yaşanmış bir olaydan yola çıkan bir seri katil hikâyesi. Biz, oyunumuzda olayı kadınların dilinden anlatıyoruz. Bu üç kadının ortak noktası bir adam aslında. Yoksa hayatları, yaşları, aileleri ve beklentileri farklı. Adam, onları aşk, sevgi temelinde kandırıp, onlarla evlenip sonra da hem psikolojik, hem mental şiddete maruz bırakıyor. Onları gün geçtikçe bir sıkıntıları, bir hastalıkları olduğuna inandırıyor. Vasiyetlerini hazırlattırıyor, hayat sigortası yaptırıyor. Sonra da küvetlerinde, hiç beklemedikleri bir anda boğuyor.

Sahnelemek için neden bu oyunu seçtiniz?

Erdal Beşikçioğlu: ‘Küvetteki Gelinler’i yapma sebebim İstanbul Sözleşmesi’nin hiç edilmesiydi. Kadın ve kadının varoluşu üzerine bir sorguydu benim için. Üstüme vazife değil ama kendimce buna ihtiyaç duydum. Sosyal medyada bu konularda çok paylaşım yapan var ama eyleme geçmeye baktığınızda çoğunu göremiyorsunuz.

Oyun boyunca üç kadın su dolu küvetlerin içinde. Neden bu anlatım yöntemini seçtiniz?

Erdal Beşikçioğlu: İşin draması boğulma kavramı üzerine. Bunun da bir şekilde seyirciye hissettirilmesi ya da ucundan gösterilmesi gerekiyordu. Kadınların suyun içinde olmaları, bedenleri ve yaşam alanlarının parçası haline dönüştü. Bu sayede seyirciyle de güçlü bir empati kurdular. Belki delice bir fikirdi ama bu oyuna ‘Evet’ diyen kadın oyuncularımızın da bir o kadar deliliğe hazır olmaları gerekiyordu. Keza üçü de çok hazırlıklı geldi.

Peki, zor mu bir saat boyunca su dolu küvetlerin içinde oynamak?

Hazal Türesan: Provaları önce sandalye, sonra kuru küvette yaptığımız için su geldiğinde çok rahatladık. Yapmak istediğimiz her şey suyla ortaya çıktı.

Peki su dolu küvetlerin içindeki oyuncuları yönetmek zor muydu?

Erdal Beşikçioğlu: Kuru küvette provaları yapmaya başladığımızda yönetmek daha zordu. Suyla birlikte daha rahat oldu. Mesela bir çocuk bir su birikintisinde en keyifli zamanını geçirir. Oyunculara da o su birikintisini verince işimiz daha kolay hale geldi.

Şiddetle yüzleşmek sizi zorladı mı?

Hazal Türesan: Okuma provalarında kadınların yaşadıklarını gördükçe dağıldık. Ayaklandıktan sonra Erdal Beşikçioğlu’nun rejisiyle yer yer bazı anlarda çok eğlendiğimizi fark ettik. Bu durumun içinde “Ben buna nasıl gülebiliyorum” diye sorgularken yakaladık kendimizi. Şiddetle bu biçimde yüzleşmek tuhaftı.

Erdal Beşikçioğlu: Aslında o şiddeti ortaya çıkarırken biraz da eğlendik. Çünkü nüktedan bir oyun. Hikâye, karakterler öldükten sonra yaşamı fark ediş ve uyanışlarıyla başlıyor. Kendi sorgulamalarında kendi eğlenceleri de ortaya çıkıyor. Bu yüzden bir yandan gözünüzden yaşlar akarken bir yandan kahkahalarla güldüğünüz bir iş. Seyirciyle yakalanması zor bir empati. Bu üç hanım gelinlikleriyle bunu yakaladı.

Sizin gerçek hayatta bu oyunda anlatılan gibi takıntılı, manyak sevgilileriniz oldu mu?

Hazal Türesan: Hiç toksik ilişki yaşamadım. Bence, ailemde ve çevremde kavga, gürültü ya da değersizlik görmediğim için haliyle kendimi başka bir erkeğin değerli hissettirmesine ihtiyaç duymadım.

Naz Göktan: Ben de yaşamadım. Görece daha temkinli, kendini huzurlu hisseden, problemsiz, kontrol edebildiği ortamlarda yaşayabilen biriyim.

Selin Zafertepe: Bunlara katılmıyorum. En basitinden duygular üzerinden manipüle edilme durumu bile bir şiddet bence. Çünkü gerçek olup olmadığı belirsiz bir duygu, sürekli söylene söylene beyinde gerçek gibi kabul ediliyor. Dolayısıyla ben bu duygusal manipülasyona çok maruz kaldım. Bunun ortam ya da ailenle ilgisi olduğunu da düşünmüyorum. Yaşadığım bir şeydi, tabii artık değişti.

Peki, siz hiç, bir kadını bu tip duygusal manipülasyonlara maruz bıraktınız mı?

Erdal Beşikçioğlu: Bilemezsiniz ki… Kadının ve erkeğin yaradılışı arasında hayatı algılama ve sahiplenme biçimlerinde çok büyük farklar var. Birçok erkek, ataerkil yapıları sebebiyle bunu bilmeden  yapıyor olabilir. Belki ben de, hatta belki sen de çok nahif bir insan olmana rağmen bunu yapmışsındır. Çok zor bir durum. İnsan birbirine değer verdiği ölçüde kendi soyunu bir üst seviyeye taşıyacaktır diye düşünüyorum.

Sanat bu tip konularda bir şeyleri değiştirebilir mi sizce?

Erdal Beşikçioğlu: Değiştirir tabii ki, yoksa niye yapıyoruz, deli miyiz? Avrupa’daki pek çok ülke kendi sosyal ve felsefe devrimini sanat üzerinden yapmış. Sanat tuhaf bir etkileşim alanıdır. Bakış açısını değiştirir. Hayata daha keyifli bakmanızı, kendinize olan saygınızı oluşturmanızı sağlar. Yoksa manyak mıyız bunları yapalım! Biz de iki göbek atalım, insanlar alkışlasın. Ne anladık bundan? Bir mesajın yoksa bu işi yapmanın da bir manası yok.

ERKEKLERİN ALANLARI HEP DAHA GENİŞ, ÖYLE BÜYÜYORLAR

Oyunda ana tema kadına şiddet. Siz ilişkilerinizde hiç şiddet gördünüz mü?

Naz Göktan: Psikolojik şiddete maruz kaldığıma eminim.

Hazal Türesan: İlişkilerde psikolojik şiddeti fark edip hep uzadım. Erkekler öyle ataerkil bir şekilde yetiştiriliyorlar ki, belki farkında bile değiller. Ben küçükken anneannemle yaşıyordum. Ezan okunduğunda eve girmek zorundaydım ama kuzenim erkekti ve o daha sonra gelebiliyordu. Erkeklerin alanları hep daha geniş, öyle büyüyorlar. Sen o büyük alanların içinde kadın olarak ‘Bir dakika, ben buradayım’ dediğinde ayarları bozuluyor.

Erdal Beşikçioğlu: Bir de toplumsal kavramlarımız var. Sünnetimiz var. ‘Oğlum erkek oldu’… Çok önemli bir kavram. Herkes oğlan çocuk oldu diye hediyeler veriyor. Kızımız kadın olmaya adım attığı zaman da hemen örtbas ediliyor. Kadın, o zaman kadınlığının değerinin farkına varamıyor. Belki kadın için de ‘vay anasını’ diye sünnet gibi tören düzenlense, o da varoluşunun farkına varıp ayakları yere daha sağlam basacak.

Hazal Türesan: Kadın regl olduğunda pedi bile gizli gizli istiyor, ped gizli gizli veriliyor.

Erdal Beşikçioğlu: Zaten bir alkol, bir de ped tezgâh altı satılıyor işte…

Selin Zafertepe: Küçükken erkeklerin çıplak fotoğrafları da çekilirdi. Benim de var ama küvette, hep önüm kapalı.

Naz Göktan: Aa yine mi küvet (gülüyor)!

ANKARA’DA SEYİRCİ, YAZARINA GÖRE OYUNA GELİR İSTANBUL’DA HİKÂYE VE YAZARLA PEK İLGİLENİLMİYOR

Tiyatrolar her geçen gün daha çok ilgi görüyor. Ekranda gördüğümüz popüler isimlerin çoğunu Tiyatro sahnesinde de görmeye başladık. Bu durum yıllarını tiyatroya vermiş oyuncuları nasıl etkiliyor?

Erdal Beşikçioğlu: Ona bakarsan, bir dönem de gazinolarda bu çok oluyordu Hakan. Ben çok oyuncu gördüm gazinolarda sahne alan. Ama bu kötü değil, bu etkileşim devam ettiği sürece insanlar televizyonda gördüklerini merak edeceklerdir.

O zaman bu durum tiyatroların işine yarıyor diyebilir miyiz?

Erdal Beşikçioğlu: Aslında tiyatronun amacı o değil ama şöyle bir şey anlatayım: Mesela Ankara’da seyirci yazarına göre oyuna gelir. Sonra yönetmenine bakar. Hikâyeyi seyreder. Hikâye içinde oyuncular iyiyse onları değerlendirir. İstanbul’da hikâye ve yazarla pek ilgilenilmiyor. İzleyici hoşça vakit geçirmek istiyor. Bunu bütün İstanbul için değil elbette, popüler kültür için söylüyorum. Ama İstanbul’un da yüzdesi yüksek bir popüler kültür takipçisi var.

Yani sizce ekrandaki isimler sahnede olsun…

Erdal Beşikçioğlu: Sahne üzerinde canlı soluk alıp verme olsun da her ne şekilde olursa olsun. Her körün bir topal alıcısı vardır.

Hep oyun ürettiniz ama bir yandan ekranı da bırakmadınız. Oradan kazanıp bu tarafa mı yatırdınız?

Erdal Beşikçioğlu: Bu motorun bir şekilde dönmesi gerekiyordu. Bunun için de ekranda görünmeniz şart. Pandemiden sonra yine televizyon başladı. Allah’tan dijitale ‘Hamlet’ gibi işler yaptım da hayata geri döndüm. Yoksa dizi olayı büyük bir monotonluk. Yaşam zevklerini alamadığınız bir biçim.

HER KADIN O BEYAZIN İÇİNDE GÖRÜLMEK İSTİYOR

Bu oyundaki kadınlar gelinlikle; sizin gelinlik giyme hayalleriniz var mı?

Hazal Türesan: Hiç hayalini kurduğum bir şey değil.

Selin Zafertepe: Ben daha önce evlenip boşandım. O zaman da gelinlik giymeye çok istekli değildim. Hatta ‘Beetlejuice’da Winona Ryder’ınki gibi gotik kırmızı bir gelinlik giymek istemiştim. Çocukluk hayalim buydu. Ama ailem “Biz seni beyaz gelinlikle hayal ediyoruz” deyince onları kırmak istemedim. Yani o zaman da benim için çok bir şey ifade ettiği söylenemez.

Erdal Beşikçioğlu: Böyle söylediklerine bakma…

Neden bakmayayım?

Erdal Beşikçioğlu: Her kadın o beyazın içinde görülmek istiyor bence. Çünkü beyaz bir kadına o kadar yakışıyor ki… Çok güzel oluyorlar ve bu göz ardı edilemez. Her kadın üremek, kendinden bir parça dünyaya getirmek istiyor. O yüzden bakma sen bunların böyle dediklerine (gülüyor).

Naz Göktan: Valla ben çok domestik biriydim. Gelinliğim, düğün şarkım, kısacası her şey 20 yaşıma kadar kafamda belliydi. Sonra bu fazla seremonik olan şey beni rahatsız etmeye başladı sanırım. Bir de ben aşkın sonsuz olduğuna inanıyordum o zamanlar. Ne zaman ki her aşkın muhakkak hayal kırıklığı barındırdığına inandım, o zaman yaşla beraber, beyaz gelinlik hayali de farklı bir şekil aldı.

Konumuz aşka geldi… Ne dersiniz?

Erdal Beşikçioğlu: Aşkı zaten sadece insanda yaşamak bence ilkel toplumların yaklaşım biçimi.

Neden?

Erdal Beşikçioğlu: Çünkü aşk spesifik olan bir şey değil ki. Maddeye dair de âşık olabilirsin. Sanat da bu aşkın üzerine kurulu bir biçimdir. Sanat ve aşk, aşk ve hayat her anında var olan bir şey. Kar yağdı ve hepimiz dışarıya çıktık. Neden? Beni hayatım boyunca dışarı çıkartıp koşturacak bir kadın görmedim, iki çocuğumun doğumu hariç… Hayat insanın kendi içindeki aşkı keşfetmesinde var oluyor bence. Doğaya, maddeye, hayvana ya da canlıya karşı…

SOSYAL MEDYAYLA MÜTHİŞ SAHTE OLDUK

Oyunda sahte bir kimlik ve sahte bir hayatla kadınlar bir adam tarafından kandırılıyor. Günümüzde sosyal medyanın bu sahteciliğe etkisi nasıl oldu?

Naz Göktan: Müthiş sahte olduk. Birinin profil fotoğrafıyla gerçek hayattaki halini ne kadar benzetiyorsunuz birbirine. Ben çok az benzetiyorum. İnternette gördüğüm her şeyi defalarca sorguluyorum.

Neden böyle olduk?

Erdal Beşikçioğlu: Sosyal medya kişide varoluş şeklini değiştirdi. Eskiden var olabilmek için ilkelere mutlak bağımlılık gerekiyordu, şimdi gerekmiyor. Bazen öyle şeyler görüyorum ki insan üstünü başını parçalamak istiyor. Allah’tan sahnemiz var da sahnemiz üzerinden kendi uyuzumuzu kaşıyoruz.

BİRAZ SERT VE HOYRAT OLMAK GEREKİYOR

Bu bir kadın hikâyesi diyoruz. Kadın size ne ifade ediyor?

Erdal Beşikçioğlu: Annemi. Daha ne ifade etsin. Dünyanın en değerli varlığı.

Peki, erkekler kadınlardan ne istiyor?

Erdal Beşikçioğlu: Onu bilemiyorum, evli olduğum için de o sürecin hâlâ içerisindeyim. Aslında ne beklediğimizin adını da koymak istemiyoruz. Erkek ya da kadın olmasına da gerek yok, eksiğini tamamlayan bir insan var olduğu sürece hayat yaşamaya değer bir hal alıyor.

Hazal Türesan: Evet ya, gerçekten ne istiyorlar? Bilmiyorum.

Erdal Beşikçioğlu: Peki şunu sorayım; kadın erkekten ne istiyor?

Hazal Türesan: Ne isteyeceğim, mutlu olmak istiyorum.  Çok fazla bir şey de beklemiyoruz. Her şeyi de hallediyoruz.

Bu sektörde kadın olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?

Hazal Türesan: Eğer biraz nahif ve sessizsen, herkese kıymetli davranıyorsan ilişkiler çatırdıyor. Biraz sert ve hoyrat olmak gerekiyor. Fark edemediğin mobbing’ler yaşıyorsun. Ama artık konuşur ve ‘Bir saniye’ der hale geldik. Çünkü kadınların da sesi çıkmaya başladı.

CANLI PERFORMANSIN ÖNÜNE HİÇBİR DUYGU GEÇEMEZ

Televizyon, sinema ve tiyatronun ne gibi farkları var?

Erdal Beşikçioğlu: Televizyonda; yönetmenini, görüntü yönetmenini üniversite sınav sonucuyla seçiyorsun. Bilemezsin ki hangi sınıftan geldi. Puanını tutturmuş, kazanmış. Ama oyuncu çocuk gibidir, o çocuğa nasıl davranacağını bilmen gerekir. O kadar savunmasızdır ki, kendi kişiliğinden çıkıp başka bir kişiliği yaratacak bir beynin orada olması gerek. Televizyonda böyle bir durum yok. Öteki tarafta Sinema biraz daha disiplindir, büyük bir akademik özgeçmiş gerektirir. Tiyatroysa her bir bireyin birbirine değer verdiği bir alandır, dünyanın da en lezzetli yeridir.

Ekran, sinema, tiyatro… Bir sıralama yapsanız…

Erdal Beşikçioğlu: Canlı performansın önüne hiçbir duygu geçemez. Tiyatro ortak bir üretim ve etkileşim alanı. Sonra sinema. Orada biraz daha arıyor, biraz daha konuşup paylaşıyor ve yaptığınız işten tatmin oluyorsunuz. Dizideyse işin sonunu bilmiyorsunuz. Bir hafta içerisinde o sözleri doğru şekilde söyleyip geçmeniz gerekiyor.

Oyun yönetmek mi yoksa oyuncu olmak mı sizce daha keyifli?

Erdal Beşikçioğlu: İyi oyuncularla oyun yönetmek çok keyifli.

Neden?

Erdal Beşikçioğlu: Mahallede oyun oynamak gibi bir şey. Çocuk gibi… Hiçbir şey düşünmüyorsun. Aşk da herhalde öyle hissettiriyor, onun gibi.

SAHNE YERİNE TELEVİZYONDA GÖRÜNÜR OLMA ÇABASI ÜRETME AŞKININ ÖTESİNE GEÇTİ

Erdal Beşikçioğlu nasıl bir yönetmen, anlatır mısınız biraz?

Selin Zafertepe: Karakterin iç dünyasını, yapısını, yaşadığı an itibariyle hissettiklerini ya da oyunla ilgili sahnede görmek istediği durumu, tek bir cümle, bazen de tek bir kelimeyle anlatabilen ve aynı zamanda bir kelimesiyle oyuncunun içinde birçok pencere açan, nadide bir yönetmen. Pek çok yönetmen bir şeyleri göstererek anlatır. Ama Erdal Beşikçioğlu oyuncunun ruhunu işliyor.

Hazal Türesan: Adam deha. Gözüne bakınca seni çok iyi anlıyor. Konuşmana gerek yok. İnanılmaz bir adamla çok iyi bir iş yaptım.

Naz Göktan: Erdal Hoca’yla 10’uncu senem. Oyunculuğa onunla başladım. Beni yetiştiren hocalarımdan biri oldu. Bir evde baba ve anneyi nasıl kaşından gözünden anlıyorsun, öyle bir şey benim için. Tabii zor tarafları da var, ama eskiden daha da zordu (gülüyor).

Peki siz oyuncularınızı, bu üç kadını nasıl anlatırsınız?

Erdal Beşikçioğlu: Biz çok değerli oyuncularla çalıştık, okulda da öyleydi. Şimdi o tür insanlar yok, kalmamış. Çünkü o zaman sadece tiyatro ve sanat vardı. Ve o aşkı onlardan daha iyi öğretecek yoktu.

Erdal Beşikçioğlu Kimdir?

Şimdi ne oldu?

Erdal Beşikçioğlu: İnsanların sahne üzerinde olmak yerine televizyonda görünür olma çabaları üretme aşkının ötesine geçti. O zaman da ihtiras meydana geldi. İyi bir oyuncu, kendi içinde kendiyle derdi olan oyuncudur. Bizim oyunumuzdaki üç kadın oyuncunun da kendi içinde dertleri vardı. Eksikliklerinin farkındalardı ve kendi içlerinde çalışarak başka bir boyuta taşıdılar. Akademik olan oyuncularla da çalışmak başka bir keyif oldu.

Kıvanç Tatlıtuğ Aşçılık Eğitimi Almaya Başadı

Kıvanç Tatlıtuğ aşçılık eğitimi almaya başladı. Ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ, elmalı turta yaptığı videoyu sosyal medya hesabından paylaştı. Fotoğrafa eşinden yorum geldi. İşte o kare;

Başak Dizer’den Hamile Pozu

Malum, Kıvanç Tatlıtuğ’un baba olacağı haberi geçtiğimiz kasım ayında Magazin gündemine bomba gibi düşmüştü. Beş aylık hamile olan eşi Başak Dizer Tatlıtuğ, önceki gün ilk kez büyüyen karnıyla paylaşım yaparak takipçilerini sevindirdi.

Başak Dizer Kimdir?

Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer’den Yeni Paylaşım

Kıvanç Tatlıtuğ, beş yıldır mutlu bir evlilik sürdürdüğü Başak Dizer’in hamile olması nedeniyle, çekimleri Kars’ta gerçekleşen ‘Aşıklar Bayramı’ filmi biter bitmez Bodrum’a gitti. Koronavirüs pandemisi nedeniyle İstanbul’a dönmek istemeyen 38 yaşındaki oyuncu, üç aylık hamile olan eşiyle birlikte uzun bir süre orada kalacak.

Şimdilerde projesi olmayan Tatlıtuğ, 44 yaşındaki stil danışmanı eşiyle Bodrum’da yürüyüşler yaparak, Dizer’e hamilelik döneminde destek olacak ve balık ve deniz tutkusunu kış mevsiminde Bodrum’da sürdürecek.

Bodrum’da birlikte vakit geçiren ünlü çiftten Başak Dizer, son olarak aktif olarak kullandığı sosyal medya hesabından yeni pozlarını takipçilerinin beğenisine sundu.

Kıvanç Tatlıtuğ Netflix’in Belçika Yapımı Dizisi Into The Night’ın İkinci Sezonuna Konuk Oldu…

Kıvanç Tatlıtuğ Aşçılık Eğitimi Almaya Başadı

Başak Dizer ile mutlu bir evliliği olan ve baba olmaya hazırlanan ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ, bir süredir Aşçılık eğitimi almaya başladı. Elmalı Turta yapan Tatlıtuğ, bu anları videoya çektirdi.

Tatlıtuğ, videoyu sosyal medya hesabından “Apfelstrudel (Elmalı Strudel) Profesyonel aşçılık eğitiminde bana çok değerli bilgiler öğreten tüm şeflerime teşekkür ederim.” notuyla paylaştı. Paylaşım yoğun ilgi gördü. İlk bebeğini kucağına almak için gün sayan Başak Dizer paylaşımın altına “Şekerci mi baban senin” yorumu yaptı.

Arda Kural’dan Ece Erken’e Destek

2019 yılında kaybettiğimiz usta sanatçı Dilber Ay’ın hayatını anlatan ‘Dilber Ay’ın İstanbul galası dün akşam yapıldı. Ünlü isimleri buluşturan geceye bir dönemin yıldız ismi Arda Kural da katıldı. Zor günleri geride bırakan Arda Kural’dan Ece Erken’e destek geldi. İşte detaylar;

“Ticarete Atıldım”

“Ticarete atıldım. Onun haricinde yazdığım senaryolar var. Bu aralar yoğunum. Onların yapımcılığını yapmak istiyorum ama şimdilik bir şey söylemek istemiyorum. Geçmişte bana herkes tavır almıştı malumunuz.  Ama hiç pes etmedim. Kendi içimde bir savaş başlattım ve bu savaşı kazandım artık geri dönüyorum.”

Uzun bir aradan sonra ekranlara dönen Arda Kural’ın yeni projesi

“Set Arkadaşlarım Beni Kıskanırdı”

“Sette çevremdeki herkes bana tavır aldı. İnsanları gruplaştırdılar… Beni seven insanlar da vardı tabii! Ben herkesle iyi geçinmeye çalışan biriyim ama biraz kıskanıldığımı düşünüyorum. Düşünmekten öte biliyorum. Tavırları öyleydi… Çok kafama taktım çok üzüldüm. Uzun zaman önce oldu böyle şeyler ama aştım bunları…”

Arda Kural’dan Ece Erken’e Destek

Ece Erken’in eşi Şafak Mahmutyazıcıoğlu geçtiğimiz günlerde silahlı saldırıya uğramış yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Bir dönem Ece Erken ile yakın arkadaş olan Kural, Erken’e baş sağlığı diledi; ‘Gördüklerim beni üzüyor Ece’nin de başı sağ olsun. Henüz görüşemedik ama acı bir durum. İnşallah bir an önce toparlar’

Sıkıntılı günler yaşadığı dönemde oyuncu arkadaşlarından sadece Ece Erken, Kural’ı hastanede ziyaret etmişti.  Ece Erken ve Arda Kural bir döneme damga vuran Lise Defteri dizisinde birlikte rol almıştı.

Sarp Bozkurt ve Deniz Işın’dan Samimi Açıklamalar

Sarp Bozkurt ve Deniz Işın’dan samimi açıklamalar geldi. İşte ikilinin birlikte verdiği eğlenceli röportaj;

Proje size gelip okuduktan sonra aranızda geçen diyaloğu paylaşabilir misiniz? O heyecanı anlatabilir misiniz?

Sarp Bozkurt: 2 yıl öncesinde yaptığımız işten dolayı aslında ne yapmamız gerektiğini biliyorduk. Senaryo farklı olsa dahi biz ne yapacağımızı bilerek sete çıktık.

Deniz Işın: Bir de artık öyle bir şey oldu ki okuduğumuz zaman ne yapacağımız gözümüzde canlanıyor.

Aranız iyiyken çalışmakta zorlanmıyor musunuz? İkiniz de pozitif insanlarsınız ve o ortamda ciddi olmak zor olmuyor mu?

Deniz Işın: Aslında gerçekten aramızda geyik yapıyoruz.

Sizden olur mu?

Sarp Bozkurt: Olmaması için elimizden geleni yapacağız.

Bu projeyi başka birisi yapsa izler miydiniz? İlk bölümü size zorla izletsem devam eder miydiniz?

Deniz Işın: Ben merak edebilirdim.

Sarp Bozkurt: Senaryo çok değişti biz oynayınca. Biz, kendi aramızda muhabbet ediyormuş gibi oynadığımız için o 2 kişi kim olacak ona bağlı.

Deniz Işın: Aramızda daha önceden de sinerji olduğu için başkası yapsa çok farklı bir iş çıkar.

Son zamanlarda birçok projede yer alıyorsunuz. Siz de ne daha doğru? Geçmişte yaptığınız işler, o kadar katma değerliydi ki insanlar daha çok sizi mi tercih ediyor? Neden sizi bu kadar çok fazla görüyoruz?

Deniz Işın: Ben, elimden geldiğince sosyal medyayı kullanmaya çalışıyorum. Kendimi cansız bir manken olarak görüp aksesuarları sürekli deniyorum. Saçımı değiştiriyorum sürekli, doğal halimle bir şeyler yapıyorum.. Sürekli farklı cast’lar olabileceğimi göstermek istiyorum çünkü bu role gitmez denebilecek her şeyi deniyorum. İnsanlar endişe ediyor mesela. Oyuncularda böyle bir şey var. Saçımı kısa kestirmeyeyim, bıyık bırakmayayım gibi. Bunu yapmak lazım aslında. Ne çıktığını görsünler.

Sen kendine yakıştırdığın şeyleri mi farklı farklı denemeye çalışıyorsun yoksa çok da beğenmeyeceğin tarzlara büründüğün oluyor mu?

Deniz Işın: Onu yapmam ama rol için gerekirse yapabilirim.

Seni ne tatmin ediyor? Dram mı komedi mi? 

Deniz Işın: İkisinin de ayrı ayrı tatminleri var. Dramın içinde daha fazla kalabiliyorsun, yoğuruluyorsun. Bence çoğu zaman kendi hayatını bile etkiliyor. Komedide de çok eğleniyorum. Çünkü çok içgüdüsel davranabiliyorum. Dramda daha fazla şey düşünmek durumundayım, kontrollü olmak zorundayım. Ama komedide çok daha esnek davranabiliyorum.

Bazı kişiler, oyunculuğun bir bütün olduğunu ve dram-komedi olarak ayrılamayacağını söylüyor. Sarp Bey, siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?

Sarp Bozkurt: Ben tabii ki komediyi seçerim kendimi daha rahat hissettiğim için.

Sarp, mimiklerin ile karşı tarafa güven vermiyorsun. Ama insanların bunu görerek sana inanmasını sağlıyorsun. Neden böyle oluyor? 

Sarp Bozkurt: O konuda şöyle bir kozum olduğuna inanıyorum. Dışarıdan saf ve zararsız biri olarak göründüğümü düşünüyorum. Bu, benim kendi düşüncem.

Bir kadına seni seviyorum desen inanmasa bile seviyordur herhalde diyerek sarılabilir.  

Sarp Bozkurt: İşte o tipin avantajı. Karakterlerim ne kadar üçkağıtçı olursa olsun o noktada acaba güvenebilir miyim diye düşünülüyor. Bu, benim yaptığım bir şey değil demek ki.

Halihazırda bir projen var, sahneye de çıkıyorsun. Sahnede canlı bir feedback var. Hangisi sen de ne hissettiriyor? Hepsi statik mi?  

Sarp Bozkurt: Ben, hemen gelen reaksiyonu çok seviyorum. Ama seti de çok seviyorum. Orada da çalışanları izleyici gibi düşünüyorum. Reaksiyon almayı seviyorum.

Deniz, reel hayatta insanlar neyi yapamıyor ki insanlar terapiye ihtiyaç duyuyor? İlişkilerinin temelinde herkesin farklı sorunları olabilir. Sence ne gibi sorunlar var ki bunlar aşılamıyor? 

Deniz Işın: Tüketiyoruz konularına çok girmeyeceğim, onlar çok söylendi zaten. Tüketmeyelim diye birkaç ilişki arazı çok söylendi son zamanlarda. O yüzden çok mu üstüne düşüyoruz acaba ilişkilerin diye düşünüyorum. Akışta kalmak daha doğru.

Uzaktan sevdin mi hiç? 

Deniz Işın: Tabii ki sevdim.

O duruma yabancı değilsin, biliyorsun yani.

Deniz Işın: Biliyorum.

İlla dokunacağın, göreceğin ya da karşısında olacağın bir şey değil.

Deniz Işın: Evet, zaten o yüzden yaşadığın şeyin o an sana ne hissettirdiğine bakmak yeterli. Matematik problemi gibi yaşamaya çalışıyoruz ilişkileri. Bana öyle geliyor. Onun 2+2’si 4 değil maalesef.

Sarp, ilişkilerde neyi yanlış yapıyoruz? 

Sarp Bozkurt: Bir noktada yalan söylemek zorunda kalıyoruz. O anda her şeyi kaybediyoruz.

Yalansız bir ilişki var mı?

Sarp Bozkurt: Sadece sevgili anlamında değil; yalansız insan ilişkisi de yok. Yalan söylemek zorunda kaldığımız için her şey bozuluyor ve bozulacak da. Sonsuza kadar süren aşka da inanmıyorum. Kavuşulmazsa sürebilir belki. Çünkü bir noktada illa yalan söylenecek yani. Ayıp bir şey değil; insan doğası.

‘Aşk var ama sonradan sevgiye dönüşüyor’ düşüncesi de matematik değil mi?

Sarp Bozkurt: Aşkın tanımına göre değişir.

Deniz Işın: Hisler değişebilir anlık olarak. Neden bunu bu kadar üzerimize yük alıyoruz? Ben bunu anlamıyorum. Arkadaş için de bu böyle. Ben hatırlıyorum lise, ortaokul yıllarında bir gün çok sevdiğin arkadaşa bir gün gıcık olabilirdin. Bu çok okey bir şey bence. Neden aşırı anlam yüklüyoruz? Sonsuza kadar seni seveceğim filan. Hayır, bence bitmesi gereken ilişkiler zamanında bitmeli. Hissedilen duygular zamanında söylenmeli. Aşıksan vaktinde birine aşık olabilirsin. İlişkilerde çok açık olunması gerektiğini düşünüyorum. Yalansızlıkta burada. Ama o zaman sonsuza kadar sürmez gibi görünüyor. Hayır, şekil değiştirir. Eski sevgilin ile arkadaş da kalabilirsin.

Eski sevgili ile arkadaş kalınır mı? 

Deniz Işın: Evet, ben kalıyorum. Yıllar sonra oturup konuştuğum, çay-kahve içtiğim vardır. Bu kötü bir şey değil. Hissiyatlarım dönüştüyse ve artık eskisi gibi hissetmiyorsam beraberken olduğu gibi arkadaş kalınır.

Bir araya geldiğiniz zaman geçmişteki ilişkiniz konuşulmuyor mu?

Deniz Işın: Tabii ki konuşuluyor. Bir taraf bir araya gelmeyeceğini biliyor ise gelmezsin ya da bir tehlike arz etmez.

Sarp, sence eski sevgili ile arkadaş olunur mu?

Sarp Bozkurt: Tabii ki olunur. Deniz ile bire bir aynı düşünüyorum. Eski konularda konuşulabilir çünkü eski. Bu arada tehlikeli de olabilir.

Deniz Işın: Bir araya gelinecek ise gelinebilir.

Sarp Bozkurt: Aynen öyle, o da bir seçenek.

Çok dinamiksiniz ve enerjiniz hep yüksek. Sizin kuşağınız hiç geçmeyecek gibi bir his veriyorsunuz. Çevreniz de böyle mi düşünüyor?

Deniz Işın: Bazı durumlarda daha genç arkadaşlarla kafanın uyuşamadığını düşünebiliyorsun. Ama benim arkadaşlarımın da enerjisi yüksek. Ben mesela 30 yaşına gireceğim 28 Mayıs’ta. Hiç öyle hissetmiyorum. Enerjik ve iyi hissediyorum. Bunu oyunculuk yapmaya bağlayabilirim.

Sarp Bozkurt: Ben de aynı cevabı verecektim. Ben, 3 yıl önce şu andakinden daha yaşlıydım. Çalıştıkça çok yüksek bir iç enerjim var. Çalıştıkça mutlu oluyorum.

Deniz Işın: Kesinlikle öyle. Ben de 3 sene önce çok daha yaşlı ve ağır hissediyordum.

Deniz Işın Kimdir?

Sizce bu proje ne getirecek size? Sizden ne olacağını göreceğiz? 

Sarp Bozkurt: İzleyince arkadaşmışsınız gibi bir his veriyor dedin ya gerçekten öyle. Çünkü Emre kendi aramızda konuştuklarımızı da koyuyor. O yüzden öyle geliyor.

Orada öyle birinin olması çok önemli.  

Deniz Işın: Senin içinden ne çıkacağını görebilen birisi olduğu için çok önemli. İlişkilerde taktiğe hiç gerek olmadığını, aslında öyle davranınca hiçbir şey beceremeyeceğini gösteren bir proje. O yüzden Sarp ile Deniz’in doğallarında çok daha iyi anlaştıklarını düşünüyorum.

Sarp Bozkurt: Her bölüm özelinde şunu görebiliyoruz; bir şeyin rolüne girdikleri zaman saçma sapan şeyler oluyor. Ama tatlı göründükleri anlar, hiçbir role girmedikleri anlar oluyor.

İnsanları kötü bir şekilde reddeder misin?

Deniz Işın: Zamanla değiştim ve farkındalığım arttı. Lisedeyken görüşmek istiyorlardı, ben kaçıyordum. Çıkışta bekleyeceğim diyorsa diğer kapıdan çıkıyordum. Çünkü çok korkuyordum; insanları üzmekten ve bu sıkıntıya düşmekten. Sonra dedim ki kendimi o kadar önemsemeye gerek yok. Her şeyi çok da kişisel algılamamak lazım. Birini üzebilecek kadar kendimi önemsersem başka bir egoya gidiyor. O yüzden eğer istemezsem bunu uygun bir dil ile söyleyebilirim. Açık iletişim güzel bir şeydir.

Çok üzmüş müsündür?

Deniz Işın: Belki küçükken üzmüş olabilirim. Ama hiç isteyerek kimseyi üzmedim. Üzüldüler ise anlayabiliyorum.

Sarp Bozkurt: Deniz’in yöntemi, insanı çok daha az kıran bir yöntem. Ben tam tersiydim. Olur gibi davranırdım. Bir noktada flörtü de seviyorum.

Sarp Bozkurt Kimdir?

Kaderimin Oyunu 8. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Cemal Asiye’yi Alıp Gitmek İstiyor!

0

Star Tv’nin sevilin dizisi Kaderimin Oyunu, 7. bölümüyle ekrana geldi. Dizinin yayınlanan yeni bölümünde; Harun, DNA sonuçlarını okuyor ve çocukların Mahir’e ait olduğunu ancak onların evli olmadığını öğreniyor. Bu duruma Asiye ile Mahir’de çok şaşırıyor. Harun, Raci’ye bu yaptığından dolayı çok kızıyor. Hemen Mahir’e kendi soy adını vereceğini ve Asiye’yle evlenmelerini istediğini söylüyor. Nikahtan önce Cemal, Asiye’yle buluşuyor. Helin, Cemal’in bir kadınla buluştuğunu anlıyor. Cemal’in telefonundaki numarayı arayınca Asiye’nin telefonu çalıyor. Kaderimin Oyunu 8. Bölüm 1. fragmanı yayınlandı. Cemal, her şeyi arkasında bırakıp Asiye’yi alıp gitmek istiyor.

Cuma Dizileri 2021

Cemal Asiye’yi Alıp Gitmek İstiyor!

Kaderimin Oyunu 8. bölüm 1. fragmanında; Helin, Cemal’in Asiye’yle buluştuğunu öğreniyor. Cemal, her şeyi geride bırakıp gitmek istiyor. Nersin, Cemal’den annesini arıtk rahat bırakmasını istiyor. Cemal, Asiye’yi arayıp onunla konuşmak istiyor. Eğer yanına gelmezse kendisini öldüreceğini söylüyor. Asiye, Cemal’le konuşmaya gidecek mi?

İşte Kaderimin Oyunu 8. bölüm 1. fragmanı…

 

KADERİMİN OYUNU 7. BÖLÜMDE BAŞKA NELER OLDU?

Harun, kendisine gelen zarfı açıyor. İçinden Nergis ile Umut’un DNA testi sonuçları çıkıyor. Harun yüksek sesle çocukların Mahir’e ait olduğunu okuyor. Bu duruma başta Raci olmak üzere herkes çok şaşırıyor. Harun, Raci’nin böyle bir şey yapmasına çok kızıyor. Ona neden böyle bir şey yaptığını soruyor.

Oda, Mahir’in evli olmadığını öğrendiğini onun için yaptığını söylüyor. Asiye, gidip Cemal’e test sonuçlarını onun değiştirip değiştirmediğini soruyor. Oda, Raci’nin DNA testi yaptıracağını öğrenince sonuçları değiştirdiğini söylüyor. Asiye Mahir’e, test sonuçlarını Necmi’nin değiştirdiğini öğrendiğini söylüyor.

Necmi, Cemal’in şoförü olarak işe başlıyor. Harun Mahir’i, yanına çağırıp artık ona soy adını vermek istediğini söylüyor. Ondan bir an evvel Asiye’yle nikah kısmasını istiyor. Bunu öğrenen Cemal, Asiye’nin numarasını Umut’tan alıyor ve koruya gidip onun yanına gelmesini konuşmak istediğini söylüyor.

Helin, Cemal’in koruda olduğunu öğreniyor ve peşinden gidiyor. Necmi’nin Cemal’i aramasıyla Helin’e yakalanmaktan kurtuluyor. Helin, Cemal’in cebinde kuyumcu faturası görüyor. Onun kendisini aldattığını düşünmeye başlıyor ve bu durumu Asiye’yle paylaşıyor. Cemal, nikah öncesi Asiye’yi balıkçıya çağırıyor.

Ona hala aşık olduğunu söylüyor. Asiye, onu unuttuğunu ve kendisinden vazgeçmesini, ondan bir kadını bir çocuğu daha mutsuz etmemesini istiyor. Helin, Cemal’in arabasını görüp balıkçıya gittiğinde onun masasında rujlu bir bardak görüyor. Onun bir kadınla buluştuğunu anlıyor.

Mahir, sahte bir nikah memuru ayarlıyor. Asiye, arkadaşıyla telefonda konuşuyor. Ona Mahir’le yolda tanıştığını ve sahte bir evlilikle evleneceğini anlatıyor. Mahir’in kardeşi Asiye’nin telefon görüşmesini duyuyor. Sahte nikah memuru geliyor. Helin, Asiye’nin nikah şahidi oluyor. Cemal’den de Mahir’in nikah şahidi olmasını istiyor. İkili sahte nikahla evleniyor.

Helin’in eline Cemal’in telefonu geçiyor. Onun bir numaraya konum gönderdiğini görüp numarayı arıyor. Asiye’nin telefonu çalınca Helin şok oluyor.

Kaderimin Oyunu 7. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Helin Cemal’in Asiye’yle Buluştuğunu Öğreniyor…