Ana Sayfa Blog Sayfa 707

Aziz 15. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Herkes Aziz’in Delegeyi Öldürmesinden Korkuyor!

0

Show Tv’nin reyting rekortmeni dizisi Aziz, 15. yeni bölümüyle 25 şubat cuma günü ekrana gelecek. Dizinin son bölümünde; Aziz, amcasının tehdidine boyun eğmez ve atölyeye gidip Pierre’yi oradan kovar. Pierre, Galip’le tüm ticari ilişkisini bitirip Maksude’yi karakola aldırır. Aziz, Kenan’la işbirliği yapıp erzakları ahaliye dağıttırır. Galip Azize, babasının Pierre’nin karısıyla münasebeti olduğunu onun o yüzden Payidar’lara düşman olduğunu ve babasını o yüzden öldürttüğünü anlatır. Aziz, amcasının anlattıkları karşısında şok olur. Aziz 15. bölüm 1. fragmanı yayınlandı. Herkes Aziz’in, Delegeyi öldürmesinden korkuyor.

Cuma Dizileri 2021

Herkes Aziz’in Delegeyi Öldürmesinden Korkuyor!

Aziz 15. bölüm 1. fragmanında; Galip, Aziz’e gerçekleri anlatıyor. Bunu yaparken Aziz’in gidip Pierre’yi öldürmesini böylece ikisinden birden kurtulmayı planlıyor. Aziz, Piere’den hesap sormaya gidiyor. Onunla oturup yemek yiyor. Ona babasının intikamını alacağını söylüyor. Başta Efnan olmak üzere herkes, Aziz’in Piere bir şey yapmasından korkuyor.

İşte Aziz 15. bölüm 1. fragmanı…

AZİZ 14. BÖLÜM ÖZETİ!

Aziz, amcasının tehdidine boyun eğmez. Onun, kendisinin Piere’nin oğlunu öldürdüğünü bildiğini ve kendisini uzaklaştırdığının hesabını vermesi gerektiğini, eğer kendisi yanarsa onun da yanacağını söyler. Pieere, erzakların bulunması için her yere bakılmasını ister. Buna Galip beyin iş yerinin de dahil olduğunu söyler.

Galip, Adem’in kendisine ihanetini öğrendikten sonra onu evlatlıktan ret eder. Ona, evden eşyalarını bile almaya gelmemesini söyler. Adem, kasaya bıraktığı parayı almak için dükkana gider. Ama, babasının ondan önce gelip paraları aldığını görür. Kapıda kalan Adem, Dilruba’nın mücevherini paraya çevirmek için Kenan’ın yanına gider.

Aziz, Kenan’la karşılaşıp onun verdiği mücevheri satın alıp Adem’i otel odasında bulur. Pieere, tarafından kapı dışarı edilen Galip ne yapacağını bilemez. Üzerine birde gece yarısı Maksude, göz altına alınır. Galip, buna engel olamaz. Devreye Kenan girip, onun gözünde kahraman gibi görünmeye çalışır ve Mahsude’ye onu oradan çıkaracağını söyler.

Öte yandan Piere’e de Maksude ile evlenmek için söz verir. Adem ile Dilruba, sokakta kalır. Galip, onların otelde kalmasına bile izin vermez. Mecburen Adem ile Dilruba, Aziz’in evine gitmek zorunda kalır. Efnan, Dilruba’yı evine kabul eder. Ama yinede Aziz’den onu kıskanır.

Prenses Aziz ile Efnan’a, evlilik yüzükleri gönderir. Aziz, o yüzükleri Efnan’ın parmağına takar. Ona, o yüzükle bağlandıklarının hikayesini anlatır. Aziz, Kenan’la konuşur ve onun Pieere yalan söylediğini bildiğini, kendisi yanarsa onun da yanacağını söyler. Ondan erzakları almasını ve insanlara dağıtmasını ister.

Kenan, kabul etmek zorunda kalır ve erzakları dağıtır. Piere Kenan’dan bir an evvel Maksude ile evlenmesini ister. Oda, Galip beye gidip kızına talip olduğunu söyler. Galip Aziz’in, yanına gelip, babasının öldüğü gün orada olduğunu, Pierre’nin onu vurduğunu gördüğünü, susmasının sebebinin ise, Pierre’nin karısının abisine aşık olduğunu ve ona yardım ettiğini söyler. Piere, karısının ihaneti için onun babasını öldürdüğünü söyler.

Aziz 15. Bölüm Fragmanı Yayınlandı Mı? Aziz Amcasının Anlattıkları Karşısında Şok Oluyor!

Bir Zamanlar Çukurova 125. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Fikret Mehmet’in Maskesini Düşürüyor Mu?

0

Atv’nin sevilen dizisi Bir Zamanlar Çukurova, 125. yeni bölümüyle 24 şubat perşembe günü ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Züleyha, Mehmet’in bindiği arabanın patladığını görüp feryat eder. Fikret, amcasını Abdulkadir’in öldürdüğünü açıklar. Daha sonra Vahap’ı konuşturmak için kaçmadan onu yakalar. Bir Zamanlar Çukurova 125. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Fikret, Mehmet’in maskesini düşürüyor mu?

Perşembe Dizileri 2021

Fikret Mehmet’in Maskesini Düşürüyor Mu?

Bir Zamanlar Çukurova 125. bölüm 2. fragmanında; Mehmet, patlamadan sağ kurtuluyor. Züleyha’yla buluşan Mehmet’in sakin tavırları Züleyha’yı şaşırtıyor. Fikret, Çetin’le birlikte Mehmet Kara’nın aslında Hakan Gümüşoğlu olduğunu ispatlamak için geniş bir araştırma yapıyor. Edindiği bilgilerle onun maskesini düşürmeye hazırlanıyor.

İşte Bir Zamanlar Çukurova 125. bölüm 2. fragmanı…

https://twitter.com/i/status/1495818328623009799

BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA 124. BÖLÜM ÖZETİ!

Züleyha, şirkete gittiğinde masasında Mehmet’e gelmiş mektupları bulur. Bir mektubun kadın parfümü koktuğunu anlayıp açmak ister. O sırada Mehmet gelir ve Züleyha’ya mektubunu açıp açmadığını sorar. Açtığını öğrenince de içine bakar. Mektubun içinde kendisinin yıllar önce Demir’le çekilmiş bir fotoğrafını görür.

Züleyha’nın o fotoğrafı görmediğini anlayıp oradan ayrılar. Mektupta o fotoğraf karşılığında kendisinden bir milyon istendiğini öğrenen Mehmet, bunu Betül’den başkasının yapmayacağını anlar. Betül eve gidip, Mehmet’e tehdit mektubu gönderdiğini anlatır. Şermin, kızının bu yaptığını duyunca çok korkar.

Çolak ağa, Betül’ü yolda görüp onu bir restorana götürür. Orada ona sarkıntılık eder. Betül, onu tersleyip uzaklaşır. Bu arada Şermin, Çolak ağaya yanaşmak için her gün onun restoranına gider. Betül eve geldiğinde karşısında Vahap’ı bulur. Vahap ona, yemek sözü verdiğini hatırlatır.

Betül mecbur kalıp onunla yemeğe çıkmayı kabul eder. Mehmet, Vahap’ın sokaklarda Hakan Gümüşoğlu olduğunu söylediğini öğrenip onun yanına gider. Ondan önce abisi, ondan sonra Fikret gelir. Vahap, ne büyük hata yaptığını anlayıp hepsine kendisinin saçmaladığını buna kimsenin inanmadığını söyler.

Vahap Betül’ü, ormanlık bir alana götürür. Orada arabadan inmesini söyler ve Betül karşısında Mehmet’i bulur. Vahap Betül’ün elini kolunu bağlayıp bagaja koyar. Betül götürüldüğü yerde üç maskeli kişiyi karşısında görür. Adamlar Betül’ü fena korkutur ve onun elindeki fotoğrafı alıp gönderir.

Ama bir daha böyle bir şeyler yapmaya karşılaşırsa yine, karşılarında kendilerini bulacaklarını söyler. Mehmet, çiçek alıp Züleyha’nın evine gider. Ona o parfüm kokulu mektupta ne yazdığını gösterir. Züleyha ona inanır. Mehmet’in arabasının altına bomba konur. Araba bindikten sonra Mehmet’in arabası patlar.

Bir Zamanlar Çukurova 125. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Fikret Vahap’ı Köşeye Sıkıştırıyor!

Mahkum 11. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Barış’ın Fırat’ın Yardımına İhtiyacı Oluyor!

0

Fox Tv’nin büyük bir heyecanla izlenen dizisi Mahkum, 11. yeni bölümüyle 24 şubat perşembe günü ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Fırat, o gün kaçmaktan vazgeçer. Barış, Fırat’ı görmeye gelir. Fırat ona, her şeyi hatırladığını söyler. Müdür’ün hazırladığı etkinlikte Fırat da görev alır. Etkinlik hazırlıkları sırasında Uğur’a gereken anahtarı havalandırmadan ona verir. Tül mahkumların olduğu etkinlikte Fırat ve koğuş arkadaşları kaçar. Mahkumlar onların kaçışını izler. Mahkum 11. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Barış’ın, Fırat’ın yardımına ihtiyacı oluyor.

Perşembe Dizileri 2021

Barış’ın Fırat’ın Yardımına İhtiyacı Oluyor!

Mahkum 11. bölüm 2. fragmanında; Barış, Savaş’ın girdiği karanlık işler yüzünden zor bir durma giriyor. Barış’tan, içlerindeki köstebeği sadece Fırat’ın bildiği ve onun kim olduğu öğrenmesi isteniyor. Fırat’ın yanına giden Barış ilk kez onun her şeyi hatırlamasını ümit ediyor. Cemre, Tahir’in telefon sinyallerinden onun cinayet günü Fırat’ın evinde olduğunu kanıtlıyor.

İşte Mahkum 11. bölüm 2. fragmanı…

MAHKUM 10. BÖLÜM ÖZETİ!

Savaş’ın gizli iş yaptığı kişi Ferda’nın öldürüldüğünü öğrenir ve onun canı karşılığında Barış’tan rehin aldığı Büge veya Sasha’nın canını almak ister. Barış’tan da ikisi arasında bir seçim yapmasını ister. Ondan sonra onunla yapacakları işleri konuşmaya devam edeceğini söyler.

Biraz düşündükten sonra Barış, silahını başına dayar. Onları serbest bırakmazsa kendisini öldüreceğini söyler. Adam mecbur kalır ve Sasha ile Büge’yi serbest bırakır. Barış’a, ertesi gün gizli telefonundan onu arayacağını söyler. Barış, Savaş’ın gizli telefonunu aramaya başlar.

Sasha, Savaş’ın bu gizli işlerinin toplantılarını yaptığı daireyi araştırır. Orada bir duvara gizlenmiş bir kasa bulur. Ama o kasanın anahtarını bulamazlar. Zaman daralır. Barış, Cemre’yi işe babasının aldığını öğrenir ve Tahir’den onu işten çıkarmasının bir yolunu bulmasını ister. Oda Cemre’yi yanına çağırıp ona, Fırat’ın avukatlığını bırakmasını ister.

Cemre, Fırat’ın yanına gidip durumu anlatır. O da kendisinin bir avukata değil ona ihtiyacı olduğunu, onların yakınında olmasının daha iyi olacağını söyler. Cemre, Fırat’ın avukatlığını bırakır. Zeynep’in Tahir’in sevgilisi olduğunu öğrenen Cemre, buna inanamaz.

Büge, Nazlı’yla yurtta tanışır ve onun Fırat’ın kızı olduğunu, onu araya Barış’ın yerleştirdiğini öğrenir. Hemen onu alıp babasını görmeye götürür. Nazlı, babasını görünce çok mutlu olur. Hacı, annesinin vefat haberiyle dışarı çıkıp içeri telefon getirmeyi başarır.

Barış, son dakika Savaş’ın kasasının anahtarını evdeki piyanonun altında bulur. Dönüşümlü olarak Uğur ile Fırat, kilerdeki havalandırmadan aşağı inip çıkış yeri ararlar. Uğur bir salona çıkan havalandırma bulur. Fırat’ta, tam cezaevinin önüne çıkan bir çıkış bulur.

Mahkum 11. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Fırat Kaçış Planıyla Herkesi Oyuna Getiriyor!

Oğlum 3. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Melike Efe’nin Fotoğrafını Görüyor!

0

Show Tv’nin yeni dizisi Oğlum, 3. yeni bölümüyle yarın akşam ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Tuğrul ile annesi, Zeynep’den basının karşısına çıkıp göz yaşı döküp mağduru oynamasını ister. Karşı tarafın daha da mağdur olduğunu bilen Zeynep, onların bu yaptığı karşısında ne yapacağını bilemez. Zeynep, kameraların karşısına geçip ne konuşacak? Oğlum 3. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Melike, Efe’nin fotoğrafını görüyor.

Oğlum 3. Bölüm 2. Ön İzlemesi Yayında! Tuğrul İle Annesi Zeynep’e Büyük…

Melike Efe’nin Fotoğrafını Görüyor!

Oğlum dizisinin 3. bölüm 2. fragmanında; Zeynep, sokaklarda katil yazan Efe’nin fotoğraflarını görüyor. Demet, Efe’nin bu suça neden sürüklendiğini anlamadan onu bırakmak istemiyor. İrfan, nezarete atılıyor. Komiser ona ailesinin tam ona ihtiyaç duyduğu sırada kendisinin orada olmaması gerektiğini söylüyor. Melike, Efe’nin fotoğrafını görüyor. Onun karakolda gördüğü çocuk olduğunu anlayıp şok oluyor.

İşte Oğlum 3. bölüm 2. fragmanı…

OĞLUM 2. BÖLÜM ÖZETİ!

Zeynep, oğlunun Kaan’ı öldürdüğünü duyunca sinir krizleri geçirir. Demet’e, onun yalan söylediğini ona inanmalarını söyler. Zeynep’i, komiser dışarı çıkartmak zorunda kalır. Tuğrul, Zeynep’in telefonlarına yeni cevap verir. Zeynep, durumu kocasına anlatır. Tuğrul, bir kanlı gömlek olduğunu duyunca hemen eve gidip gömleği saksının altına saklar.

Zeynep, polislerle birlikte eve gelir. Evin her yerinde kanlı gömlek aranır. Ancak bulunamaz. Onlar gittikten sonra Tuğrul gömleği oradan çıkartır. Komiser, güvenlikten Tuğrul’un kendilerinden önce eve girdiğini öğrenir. Zeynep, hemen gömleği alıp çantasına saklar.

Komiser, Zeynep ile Tuğrul’u ifade için emniyete alır. Gömlek için evde tekrar arama yapılır. Zeynep, gömleği karnına bağlayıp bulunmasını engeller. Sorguda, gömleğin yerini bilmediklerini söyler. Eve geldiklerinde Zeynep Tuğrul’a gömleği yaktığını söyler.

Melike, okula gidip öğretmenle konuşmak ister. Öğretmen dışarı çıkmayınca okulun camlarını kırar. Şikayet üzerine Melike, kamu malına zarar vermekten karakola götürülür. Karakolda Melike, Efe ile tanışır. Onun kendisine verdiği mavi kırlangıç oyuncağıyla göz yaşlarını tutamayıp Efe’ye sarılıp ağlar.

Demet Efe’yi, bir türlü o günle ilgili konuşturamaz. Onu alıp olay yerine tatbikat için götürür. Efe orada, hiçbir şey gösteremez. Sadece onu öldürdüğünü söyler. İrfan, bir silah alıp tatbikatı basar ve oğlunun katilini öldürmek ister. Onun çocuk olduğunu görünce büyük bir şok yaşar ve ne yapacağını bilemez.

Zeynep, Kaan’ın cenazesine gider. Dönüşte Demet’le karşılaşır. Demet ondan, kendisini emniyete bırakmasını ister. Zeynep Demet’le konuştuktan sonra gömleği alıp gidip komisere verir.

Oğlum 3. Bölüm 1. Ön İzlemesi Yayında! Tuğrul Efe’nin Doğmasını İstemediğini Söylüyor!

Baba 2. Bölüm 1. Ön İzlemesi Yayında! Emin Çocuklarının Değişeceğinden Korkuyor!

0

Show Tv’nin yeni dizisi Baba, 2. yeni bölümüyle bu akşam ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Emin, konaktaki odalara bakıp ailesini tek tek yerleştirir. Kadir, Ödemiş’te kalır. İlk kez babasını dinleyip kendisine orada bir hayat kurmaya karar verir. İlk adımı da atar. Emin, kurtlar sofrasına düştüğünden habersiz işlerin başına geçer. Baba 2. bölüm 1. ön izlemesi yayınlandı. Emin, çocuklarının değişeceğinden korkuyor.

Baba 2. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Kadir İlk Kez Babasını Dinlemeye Karar…

Emin Çocuklarının Değişeceğinden Korkuyor!

Baba 2. bölüm 1. ön izlemesinde; Emin, çok parayı bulunca çocuklarının değişmesinden korktuğunu Fazilet’e söylüyor. Oda Emin’e, merak etmemesini kendilerinin çocuklarını çok güzel yetiştirdiklerini, onların parayla pulla değişik ortamlarla bozulacak çocuklar olmadığını söylüyor. Ama çocukları değişmeye başlıyor bile…

İşte Baba 2. bölüm 1. ön izlemesi…

BABA DİZİSİNİN İLK BÖLÜM ÖZETİ!

Saruhanlı ailesi, Ödemiş’te aile apartmanında hep beraber mütevazi bir hayat süren, geleneklerine bağlı geniş bir aile idi. Ailenin reisi Emin Saruhanlı, aile değerlerine sıkı sıkıya bağlı otoriter bir babadır. Öte yanda ise İstanbul’da bambaşka bir hayata sahip zengin Saruhanlı ailesi vardı.

Bu ailenin reisi Mehmet Ali Saruhanlı, Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından biridir. Mehmet Ali Saruhanlı’nın torunu Çisem’in düğünü için tüm ailenin Buenos Aires’e giden uçağa binmeleri Saruhanlıların kaderini tamamen değiştirir. Yaşanan uçak kazasında Mehmet Ali Saruhan ve tüm ailesi yaşamını yitirir.

Yıllardır görüşmediği kardeşinin ölüm haberini televizyondan öğrenen Emin büyük bir yıkım yaşar. Mehmet Ali Saruhanlı’nın hayattaki tek akrabası ve mirasçısı olan Emin Saruhanlı, bu durumu kendi karısı, çocukları da dahil kimsenin öğrenmesini istemezken cenazede gazetecilerin çekmesiyle gerçekler açığa çıkar.

Tüm bu olayların üzerine bir süredir hafızasıyla ilgili sorun yaşayan ve sürekli Resmiye isimli bir kadının hayalini görmeye başlayan Emin, gizlice yaptırdığı testler sonucunda alzheimer başlangıcında olduğunu öğrenir. Başta Mehmet Ali Saruhanlı’dan kalan mirası kabul etmeyeceğini söyleyen Emin, hastalığını öğrendikten sonra ailesi için mirası kabul eder ve ailesiyle birlikte İstanbul’a Saruhanlı köşküne gider.

Ailenin hapisteki oğlu Kadir Saruhanlı ise tahliye olup geri döndüğünde boş bir evle karşılaşır. Ailesinin kendisine haber vermeden gittiğini öğrenir.

Baba 2. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Emin Yeni Hayatında Kadir’i İstemiyor!

Kalp Yarası Final Bölümüyle Ekrana Veda Etti! Hande Öldü Kavga Bitti!

0

Atv’nin sevilen dizisi Kalp Yarası, 32. bölümüyle ekrana geldi. Dizinin final bölümünde; Yaman, Ferit’i kurtarmak için kendisi vuruluyor. Yaman, oracıkta hayatını kaybediyor. Hüseyin, Hande’yi yurt dışına kaçırmaya çalışıyor. Ama Hande, gitmeyip konağı yakmaya çalışıyor. Bahtiyar onu alıp Feraye’ye götürüyor. Feraye, Hande’den oğlunun intikamını alıyor. Ayşe’nin bir kızı oluyor. İkinci çocuğuna hamile olan Ayşe, bebek doğunca adını Yaman koyuyor. Kalp Yarası final bölümüyle ekrana veda etti. Hande öldü. Kavga bitti.

2021 Pazartesi Dizileri

Hande Öldü Kavga Bitti!

Ayşe, kaçırıldığı gün başında Feraye’nin olduğunu hatırlıyor. Onun yanına gidip konuşuyor. Feraye, onun başında olduğunu Adnan’ı da kendisinin öldürdüğünü Ayşe’ye itiraf ediyor. Ama ondan bir gün süre istiyor. Ondan bunu kimseye anlatmamasını söylüyor. Ferit, gölde babasının ölümüne neden olan aracı bulunduğunu öğreniyor. Hemen emniyete gidiyor ve arabanın Feraye’ye ait olduğunu öğreniyor.

KALP YARASI DİZİSİNİN FİNAL BÖLÜMÜNDE BAŞKA NELER OLDU?

Hemen annesini arayıp durumu anlatıyor. Babasını Feraye’nin öldürmüş olabileceğini söylüyor. Ayşe, Feraye’nin Adnan’ı öldürdüğünü bildiğini, onun her şeyi kendisine itiraf ettiğini açıklıyor. Evdekiler önce Ayşe’ye bunu sakladığı için çok kızıyor. Sonra onun sözlerine inanıp bekliyor.

Yaman öldükten sonra Hüseyin, kızını yurt dışına göndermek istiyor. Onu limana gönderiyor. Ama Hande gemiye binmiyor ve intikam almak için eline aldığı bir bidon benzinle konağa gidiyor. Her yere benzin döküyor. Tam ateşe vereceği sırada Ayşe, su almak için aşağı iniyor. Elindeki sürahiyi düşürmesiyle Ferit’de uyanıyor.

O sırada Bahtiyar, Hande’yi bulup arabasının bagajına bindirip Feraye’ye götürüyor. Feraye, onu öldürmek istiyor. Ama önce düşünmek istiyor. Ertesi gün Hande’yi alıp bir kuyuya götürüp onu aşağı itiyor. Daha sonra konağa gidip söz verdiği gibi döndüğünü, Adnan’ı öldürdüğünü ama onu öldürmeseydi onun kendisini öldüreceğini anlatıyor.

Hande’yi de öldürdüğünü itiraf eden Feraye, gidip polise teslim olacağını söylüyor. Feraye, teslim olup cezasını çekiyor. Azade, onun çıkacağı gün ceza evinin önünde bekliyor ve onu alıp konağa getiriyor. Ayşe’nin bu sırada bir kızı oluyor. İkinci çocuğuna hamile olan Ayşe, bebeğin erkek olacağını ve adını Yaman koyacağını açıklıyor. Bebek doğuyor ve adını Yaman koyuyorlar.

Kalp Yarası 32. bölmü 2. Final Fragmanı Yayında! Sancakzadeler Normal Hayatlarına Dönüyor!

Yasak Elma 133. Bölüm Fragmanı Yayınlandı Mı? Kumru Beş Parasız Kalıyor!

0

Fox Tv’nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Yasak Elma, 132. bölümüyle ekrana geldi. Dizinin yayınlanan yeni bölümünde; Ender, bir televizyon programına katılıyor. Orada Çağatay’la aşklarının anlatıp Yıldız’a gönderme yapıyor. Çağatay, canlı yayına bağlanıp ilk kez aşık olduğunu söylüyor. Meriç, Çağatay’a Kumru’nun bebeğini kaybettiğini söylüyor ve onların buluşmasını sağlıyor. Durumu öğrenen Ender, Doğan’a Kumru’yla Çağatay’ın görüşeceği yeri söylüyor. Doğan, Kumru ile Çağatay’ın buluştuğundan emin olduktan sonra onu evden kovuyor. Kumru, beş parasız kalıyor.

2021 Pazartesi Dizileri

Kumru Beş Parasız Kalıyor!

Yasak elma 133. bölüm fragmanı henüz yayınlanmadı. Kumru, bebeğini kaybediyor. Yıldız, onun yanından ayrılmıyor. Kumru, Yıldız’a yaptıklarından çok pişman oluyor ve ondan özür diliyor. Yıldız, Kumru’yu kimseye göstermeden eve girdirmeye çalışıyor. Caner ile evdekiler ikisinin kol kola eve girdiğini görüyor. Yıldız, hemen bir yalan uydurup onları susturuyor. Meriç, Kumru’nun bebeğini kaybettiğini öğrenip hemen onun yanına gidiyor.

YASAK ELMA 132. BÖLÜMDE BAŞKA NELER OLDU?

Ender, bir televizyon programının canlı yayınına katılıyor. Orada Çağatay’la birbirlerini ne kadar sevdiklerini, kendisinin de Çağatay’ın da etraflarındaki toksitlerden kurtulduktan sonra çok mutlu olduklarını söylüyor. Çağatay da canlı yayına katılıyor ve hayatında ilk kez aşık olduğunu, Ender’le çok mutlu olduğunu söylüyor.

Yıldız, öfkeden deliye dönüyor. Hemen Çağatay’la konuşmaya gidiyor. Onu evde bulamayınca gidip Çağatay’ın arabasının sileceklerini kırıyor. Ender, evin güvenlik kamerasından o görüntüleri görüp telefonuna kaydediyor. Halit Can’ın okul gösterisine Doğan Yıldız’la birlikte katılıyor. Oraya Çağatay’da Ender’le geliyor. Ender Doğan’a, Yıldız’ın hala nişanlısını sevdiğini söyleyip ona elindeki görüntüleri izletiyor.

Meriç, Kumru’nun perişan haline dayanamıyor ve Çağatay’ı arayıp ona Kumru’nun bebek düşürdüğünü anlatıyor. Onları buluşturmak için bir plan yapıyor. Ender, onların konuşmalarını duyuyor ve Çağatay’la Kumru’nun görüşecekleri yeri gidip Doğan’a söylüyor. Meriç’le buluşan Kumru, o kalktıktan sonra karşısında Çağatay’ı görüyor.

Doğan da adamını o yere gönderiyor ve onların orada olup olmadığına bakmasını istiyor. Çağatay ile Kumru’nun buluştuğundan emin olan Doğan, eve gelip Kumru’nun eşyalarını toplattırıyor. O geldikten sonra da onu evinden kovuyor. Kumru’nun arabasını da elinden alıyor. Otele giden Kumru, kredi kartlarının da bloke olduğunu anlıyor.

Çaresiz Ömer’i arıyor. Ömer, Kumru’ya yardım etmiyor. Yıldız, Kumru’ya yardım etmek için onu arıyor. Kumru ise, onun yardımını istemiyor. Bir gece kondu evinde olduğu halde ona otelde kaldığını, yakında kendi evine taşınacağını söylüyor.

Yasak Elma 132. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Doğan Kumru’yu Evden Mi Kovuyor?

Arda Kural Eski Haline Geri Döndü

Arda Kural eski haline geri döndü. Bir süredir psikolojik sorunlar yaşayan ve zor günler geçiren Arda Kural, geçmişe dönmek istiyor. Son olarak “Dilberay” filminin galasında boy gösteren oyuncunun son paylaşımı hayranlarını sevindirdi. Kuralın son halini izleyen netizenler, eski hallerine dönmüş gibi yorumlar bıraktı.

“Ticarete Atıldım”

“Ticarete atıldım. Onun haricinde yazdığım senaryolar var. Bu aralar yoğunum. Onların yapımcılığını yapmak istiyorum ama şimdilik bir şey söylemek istemiyorum. Geçmişte bana herkes tavır almıştı malumunuz.  Ama hiç pes etmedim. Kendi içimde bir savaş başlattım ve bu savaşı kazandım artık geri dönüyorum.”

Zor Günler Geçirdi

Ekranlardan uzaklaşan ve psikoz teşhisi konulan ‘Yerli Leonardo DiCaprio’ lakaplı yakışıklı oyuncu, 20 gün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görmüştü.

Şimdilerde zor günleri atlatmaya çalışan 41 yaşındaki Arda Kural, geçtiğimiz haftalarda ‘Dilber Ay’ filminin galasında objektiflere yansımış ve basın mensuplarıyla sohbet etmişti.

Arda Kural’dan Ece Erken’e Destek

“Geri Dönüyorum”

Uzun süredir ekranlardan uzak olan Kural, “Kendi içimde bir savaş başlattım ve bu savaşı kazandım. Artık geri dönüyorum” ifadelerini kullanmıştı.

2000’li yılların sevilen oyuncusu Instagram hesabından paylaştığı son fotoğrafla yeniden gündem oldu. Saçlarının imajını değiştiren ve zayıfladığı görülen Kural’ın bu hali sevenlerini mutlu etti.

Arda Kural Eski Haline Geri Döndü

Hayranlarının “Eski haline geri dönmüş”, “Bu fotoğrafta eski Arda’yı gördüm”, “Efsane geri döndü”, “Seni böyle görmek çok güzel”, “Çok iyi gördük seni” gibi yorumlar yaptığı Arda Kural, sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri olmayı başardı.

İbrahim Tatlıses: Hayatımda Kimse Yok

Geçtiğimiz gün İstanbul Günay Restoran’da hayranlarının karşısına çıkan İbrahim Tatlıses “Hayatımda kimse yok” dedi. İşte Tatlıses’in o açıklamaları;

Sahnelere Geri Döndü

11 senedir sahnelerden uzak olan İbrahim Tatlıses, bir hayranının “Sen çok büyüksün İbo” tezahüratına da tepkisiz kalmadı. Tatlıses, “Benim için insanların önünü kapatıyor dediler ama 11 senedir ben sahnelerde yokum. Neredeler? Madem yokum onca zaman ne yapabildiler? İşte şimdi buradayım” dedi.

İbrahim Tatlıses: Hayatımda Kimse Yok

İbrahim Tatlıses dün akşam ekrana gelen İbo Show’da ise aile fertlerine sitem etti. “Bu saatten sonra kimseye hesap veremem, vereceğimi verdim.’ diyen Tatlıses, ‘Çocuklarımın geleceklerini garantiledim. Kimseye sorumlu değilim. Kafamı dinlemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Son Dakika…İbrahim Tatlıses Gülçin Karakaya Nikah Masasında…

Dönem dönem çocuklarıyla sorun yaşayan Tatlıses açıklamasının devamında “Ailem yanımda mı? Yok! Hastayım, tek başımayım kimse yanımda mı? Yok” diyerek de şaşırttı.

Oğlu Ameliyat Olmuştu

İbrahim Tatlıses’in ilk eşi Adalet Tatlı’dan olan büyük oğlu Ahmet Tatlı, geçen hafta Beyin Ameliyatı oldu. Riskli operasyonu geride bırakan Ahmet Tatlı sosyal medya hesabından sevenlerine seslendi, son durumu hakkında bilgi verdi:

İbrahim Tatlıses kimdir?

“Herkese Merhaba…

Aylardır süren ve bitmek bilmeyen baş ağrım ile birlikte seyir eden görme problemimin ardından yapılan tetkikler sonucu beyin tümörü sebebiyle ve doktorlarımızın kararıyla geçen hafta riskli bir ameliyat geçirdim. Önce Allah’ın, sonra kıymetli doktorlarımızın sayesinde 6 saat süren operasyon başarıyla sonuçlandı. Var olan tümör alındı ve doktorlarım tarafından kötü bir sonuç düşünülmese de, biyopsiye gönderildi.

İbrahim Tatlıses’ten Gelinine Çiğ Köfte

Şimdi sonucu bekliyor, hem ameliyat sonrası, hem de akabinde yaşadığım soğuk algınlığı yüzünden iyileşmeye çabalıyorum. Bu süreçte tüm bilgi birikimi ve titizliğiyle ameliyatımı gerçekleştiren, alanında efsane olmuş kıymetli hocalarıma, değerli hemşirelere, çalışanlarına ve yönetimine çok teşekkür ederim. Allah hepinizden razı olsun, hep var olun. Bunun yanı sıra baş tacım aileme, aile eşrafımıza, kardeşten öte olan dostlarıma, haberi duyunca geçmiş olsun dileklerini ileten basın, medya, sanat, spor, iş dünyasındaki dostlarıma, dualarıyla ve verdikleri sadakalarıyla yanımızda olan herkese çok teşekkür ederim. Hem bedenen, hem ruhen yaşadıklarımız ve bir de yaşayacaklarımız var, her şey insan için… Allah izin verir, yapabilirsek tevekkül edip Allah’a teslim olmak gerek… Hastalık O’ndan, şifa O’ndan ve sonunda hesap da O’nda… İnşallah gelen bu misafir hastalığı, uğurlayabilmişizdir. Tekrar şifa dileyen herkesten Allah razı olsun, hayırlı Cumalar dilerim.

Saygılarımla.”

Mustafa Kurt: Seyirciler Kendi Aşırılıklarına Güler

Adana’daki Uluslararası Tiyatro Festivali’ni ve Balkan Uluslararası Tiyatro Festivali’ni etkileyen ve güzel sanatlara katkı sağlayan Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, oyuncu, yönetmen Mustafa Kurt samimi açıklamalarda bulundu. Mustafa Kurt “Seyirciler kendi alışkanlıklarına güler” dedi. İşte o açıklamalar;

Birçok şeyi sabitleyen, sıfırlayan coronanın, ilk durdurduklarının en başında sanat geldi. Ama sanat zor zamanlarda birleştirdi aslında.

Aynen dediğiniz gibi… Bu tarz istenmeyen durumlarda, dayanışma gösterme ve birbirimizin moralini yüksek tutmak durumundayız. Mesela biz bu durumdan çok etkilenen özel tiyatrolara destek vermek için sahnelerimizi belirli günler onlara tahsis ettik. Dekor, kostüm başta olmak üzere oyuncu ile yönetmen desteği de sağladık. Pandeminin zorluğu ile mücadele eden seyircilerimizin üzerindeki bu sancılı sürecin etkilerini hafifletmek için güler yüzlü repertuvarlar hazırladık.

 BUGÜNE KADAR HİÇ OLMAMIŞ BİR ŞEYİ YAPTIK!

Zorlu corona sürecinin yaşattığı farklı bir şey oldu mu peki?

Bu süreç bize bir ilki de yaşattı. Bir oyunumuzun prömiyerini televizyonda canlı performans olarak yaptık. Bugüne kadar hiç olmamış bir şeydi bu.

TİYATRO TİYATRODA GÜZEL!

İki yıllık pandemi sürecinde online perde açtı çoğu tiyatro. Bir kesim “Bu, tiyatro değil” derken, bir kesim, “Hiç izleyememekten iyidir” diyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Şöyle düşünüyorum… Elbette tiyatro, seyircisiyle aynı anda aynı mekânda olmalı. Gerçek zamanda, göz göze, nefes nefese olmalı. Ama seyircilerimizi uzun bir süre tiyatrodan mahrum bırakmanın da doğru olmayacağını düşündük. Dilerim böyle bir durum ile bir daha karşılaşmayalım ve seyircimizle hep göz göze, yürek yüreğe olalım. Çünkü tiyatro tiyatroda güzel.

Dünya değişiyor, gelişiyor. Akıllı telefonlarla dünyayı takip edebiliyoruz artık. Teknoloji sanatı da yönlendirebilir mi, yönetebilir mi? Dijital çağın sanata, tiyatroya etkileri ne yönde ve ne şekilde oluyor?

Dediğiniz gibi dünya değişiyor, gelişiyor ve bize de dijital dünyanın kolaylıklarından yararlanmak kalıyor. Bu tamamen kendimizi teknolojiye bırakmak olarak algılanmasın, sadece tiyatroya, seyircimize fayda sağladığı noktalarda yararlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çağı yakalamak gerekiyor. Mesela yakın zamanda bilet alımları konusunda önemli bir yeniliği hayata geçirdik. Devlet Tiyatroları, kendi sosyal medya sayfalarında yayınlanan oyun, festival, afiş, broşür gibi tanıtımlarda QR kod yönlendirilmesi uygulanacak. Seyircilerimiz artık oyunlarımız hakkında bilgiye çabucak ulaşıp, bilet alım işlemlerini daha kolay yapacak.

Corona sürecinde, sanatsal bir çözümle ‘Kamyon Tiyatrosu’ ile birçok şehirdeki binlerce insana ulaşıldı. Amaç gerçekleşti mi? İzleyicilerin geri dönüşleri nasıl?

Diğer sahnelerimizden teknik ve imkân eksikliği olmayan, bir sahnenin sahip olması gereken donanımlarının hepsine sahip, bir gezici sahne hep hayalimdi. Şimdi Kamyon Tiyatrosu projesiyle bunu gerçekleştirdik. Her şartta her yerde seyircilerimizi ağırlayabiliyoruz artık. Daha önce hiç tiyatro izlememiş çocuklarımıza ulaştık. Büyük ya da küçük seyircilerimizin hepsinin ilgisi, heyecanı, sevinci Kamyon Tiyatrosu projesinin ne kadar doğru bir iş olduğunun bize gösterdi. Bu projenin gelişmesi, ülkemizde yaygınlaşması için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çünkü ülkemiz için hiç tiyatro izleyememiş seyircilerimiz için gerçekten çok güzel bir proje olduğuna inanıyoruz.

MOLİERE, TUTKULARIN EVRENSELLİĞİNİ VE DAİMİ OLDUĞUNU GÖSTERİR!

Rol aldığınız Cimri oyununda canlandırdığınız Harpagon’un gözünden baktığınızda, yaşamdaki neler, daha bariz kendini gösteriyor?

Harpagon; cimrilikte sınır tanımayan, parayı çok seven ve onu kaybetmemek için her şeyi yapabilecek bir karakter, bildiğiniz gibi. Moliere karakterleriyle, tutkuların evrenselliğini ve daimî olduğunu gösterir. Tiyatronun en güzel yanı insanla uğraşır. Harpagon’un davranışlarındaki aşırılık seyirciyi kahkahalara boğarken bir yandan da onların tutkularına, aşırılıklarına ayna tutar. Yani o dönemden bu döneme baktığımızda insanların, her biri için farklı farklı şeyler de olsa tutkularının kölesi olmaya devam ettiklerini görürüz. Seyirciler biraz da kendi aşırılıklarına güler aslında.

2018’in Troya Yılı ilan edilmesi sebebiyle sahnelenen Troya Operası’nda Homeros olarak karşımıza çıktınız. Bu kadar yoğunken, oyunlar yönetirken, oyunda oynarken operaya Troya’ya nasıl dahil oldunuz? 300 kişilik oyuncu kadrosuyla operada gerek Homeros karakteri gerek bir sanatsever olarak neydi bu eserde sizi en çok etkileyen?

Opera Genel Müdürlüğü, Troya Operası’nda, dünya edebiyatının en ünlü şair ve yazarlarından biri olan Homeros karakterini oynamam için bana teklifte bulundu. O sırada Devlet Tiyatroları’nda iki oyun sahneliyordum. Çok yoğun olsam da böylesi güzel bir projede yer almak istedim. İyi ki de olmuşum. Çok ses getiren, büyük ve güzel bir iş oldu. 300’ü aşkın sanatçısı ve teknik ekibiyle sahnelenen Troya Operası, hem ülkemizde hem yurt dışında büyük ilgi gördü.

Bolşoy’da Türk operasının sahnelenmesi müthiş bir gurur olsa gerek. ‘Türk operasını dünyaya duyurmak zor değil’ düşüncesi uyanıyor mu Moskova’da sahnelenme başarısından sonra?

Bolşoy Tiyatrosu’ndaki birçok sanat eleştirmeni tarafından büyük beğeni kazandı. Bu topraklarda geçmişte de, şimdi de büyük sanatçılar yetişmekte. Bizim en önemli görevimizden bir de Türk sanatını dünya arenasına çıkarmak, evrensele taşımaktır.

ADANA’DAKİ FESTİVALE BİLET ALMAK İÇİN KAPIDA SABAHLAYANLARI DUYUNCA SAKIP SABANCI’NIN GÖZLERİ DOLDU!

2005 yılında başlayan, Sabancı ve Devlet Tiyatroları iş birliği ortaklığıyla 22 yıldır süren Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nin kurucusunuz. 22 yıl önceye gidersek… Neydi bu festivali hayata geçirmek istemenizin kıvılcımı? 22 yıl sonra istediğiniz, düşlediğiniz yerde mi Uluslararası Adana Tiyatro Festivali?

Sabancı ailesinin tiyatroya katkısı çok büyüktür. Adana Devlet Tiyatrosu 1981 yılında kuruldu. Sabancı ailesi Devlet Tiyatrosu’nun Adana’da kalıcı olmasını istediği için biletleri satın alıp, çalışanlarına dağıtıyordu. Adana’da tiyatronun bölge müdürlüğünü yaptığım dönemde, orada kalıcı bir şey yapmak istedim. Ve bu düşünceyi Sabancı Vakfı ile paylaştım. Böylece Adana Devlet Tiyatrosu Uluslararası Tiyatro Festivali hayata geçti. Festival o kadar çok ilgi gördü ki seyirciler tiyatronun önüne geceden çadır kurmaya başladı, sabah erken saatlerinde bilet satın alabilmek için. Bu durumu Sakıp Sabancı Bey ile paylaşınca gözlerinin dolduğunu hatırlıyorum ve ‘Bu festival Türkiye geneline numune olsun’’ dedi. Dediği gibi, Türkiye’nin en uzun soluklu festivali oldu. Yaklaşık otuz beş gün süren hem dünyadaki önemli tiyatroların hem Türk tiyatrolarının katıldığı, beslenen, büyüyen, gelişen çok büyük bir festival oldu. Her sene en az 50 ülkeden festivalimize katılma talebi geliyor ve bu bizi oldukça mutlu ediyor. Diğer festivallerimize de örnek oldu. Bu yüzden evet, düşlediğim yerde diyebilirim.

8 yıldır Bursa’da yapılan Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nin de kurucususunuz. Bu festivali hayata geçirirken neler vardı düşüncelerinizde? Balkan ülkeleriyle Türkiye’nin buluşma, buluşturma paydasında ortak olan özellikler hangi noktalarda ve notalarda ortaya çıkıyor?

Festivaller ülkeler arasındaki en güzel köprüdür. Festivallerin birlik oluşturma, kültür alışverişini sağlama gibi çok önemli amacı vardır. Bursa ilimizde hatırı sayılır Balkan soydaşlarımız yaşıyor. Bu yüzden burada bir Balkan Festivali olsa ne güzel olur diye düşündüm ve hemen çalışmaya başladık. Yunanistan, Hırvatistan Sırbistan, Bosna Hersek, Kosova gibi Balkan ülkelerini Bursa’da bir araya getirdik. Sonra büyük ilgi ve beğeni gören, gelişip ilerleyen bu güzel festival ortaya çıktı.

Sanata, tiyatroya ilginiz ne zaman, nasıl başladı peki? Neydi sanat ve oyunculuk konusunda sizi cezbeden, ‘Konservatuvarda okumalıyım, oyuncu olmalıyım’ dedirten?

Bizim dönemlerimizde bizi keşfedenler Türkçe ya da edebiyat öğretmenlerimiz olurdu. İlkokulda, ortaokulda küçük müsamereler yapılırdı. Bu tür sosyal etkinliklerin içinde yer almak edebiyat öğretmenlerinin desteğine bağlıdır. Bu öğretmenler hep şiir okuyan, güzel  konuşan, Türkçesi iyi, sesi gür, müzik kulağı olan öğrencileri seçer, bu tip etkinlikler için. Ben de hep o öğrencilerdendim. Hep o gösterilerin içinde yer alırdım. O dönemler konservatuvar birkaç taneydi. Ankara’da bir konservatuvar olduğunu, burada tiyatro bölümünün olduğunu, bu bölümden mezun olanların Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu, sanatçı olarak çalışmaya başladıklarını öğrendim. Bizim zamanımızda en popüler meslekler; memurluk, polislik, öğretmenlik gibi mesleklerdi. Bu kadar çok üniversite yoktu. Öğretmenimin yönlendirmesiyle devlet konservatuvarına girdim. Bölüme girmem, bölümü sevmem öğretmenlerim sayesinde oldu. Onlar iyi ki varlar.

BUGÜNKÜ BULUNDUĞUM YERİ ADANA’YA BORÇLUYUM!

1988’de mezun olduktan sonra Adana yıllarınız başlamış.

Evet. Mezuniyetten sonra Devlet Tiyatrosu henüz bu kadar yayılmamıştı. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa’nın dışında bir de Adana vardı. Bizim yeni mezun olduğumuz dönemde de Trabzon ve Diyarbakır Devlet Tiyatrosu açılmıştı. Yani yedi, sekiz bölge vardı. Ben de yerleşik bir bölge olan, 1981 yılında açılmış, kendi kadrosu olan bir tiyatroya, Adana Devlet Tiyatrosu’na gittim. İki erkek bir kadın sanatçıya ihtiyaç vardı. Biz de genç stajyer sanatçı olarak oraya gittik. Çok uzun yıllar kaldım orada. Oyuncu olarak başladığım sürede idareci olarak da çalıştım. Yaklaşık on altı yıl kaldım. Sonrasında orada açılan devlet konservatuvarında öğretim görevlisi olarak çalıştım. Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu kurulmuştu, burada da oyunlar yönettim. Bunun yanı sıra Adana’nın o dönem ta 1981 yılında başlayan iyi bir seyircisi vardı. Adana kültüre çok yatkın bir şehir; edebiyata, sinemaya… Hatta sana şöyle söyleyeyim; bir Film çekildiği zaman önce Adana’da gösterime girerdi. Türkiye genelinde o filmin iş yapıp yapmayacağı Adana’da anlaşılırdı. Adana o dönem işçi şehriydi. Bir sürü fabrika vardı. Memleketin her yerinden gelmiş insanların buluştuğu bir kültür mozaiğiydi. Bugünkü bulunduğum yeri Adana’ya borçluyum.

EMPATİ YAPTIĞINIZDA, KENDİNİZE KALIN DUVARLAR ÖREMEZSİNİZ!

Oyunculuk size ne sağladı, en büyük dersi ne oldu mesela, hayata dair?      �

Öyle çok oldu ki… Ama bunların birinden bahsetmem gerekirse farkındalık sağlaması diyebilirim. Bir role hazırlandığınız zaman o karakterin tüm yaşamını sorgularsınız, kararlarının altındaki nedeni ararsınız. Bu da insanları anlamanızı ve onlarla empati kurmanızı sağlar. Bu empatiyle birlikte kendinize kalın duvarlar öremezsiniz. Anlayış ve empati sizi daha sevgi dolu, barışçıl bir kişi haline getirir.

HİÇBİR YETENEK KARŞILIKSIZ KALMAZ!

10 yıllık Adana Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü sonrasında Çukurova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak sahne ve oyunculuk dersleri verdiniz. Genel olarak oyunculuk okuyan öğrencilerle ilgili dikkatinizi çeken neler oluyor?

Dediğiniz gibi Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak sahne ve oyunculuk dersleri verdim. Gençlerimizin hepsi de gelecek vadeden pırıl pırıl çocuklar. Bizim için çok önemliler çünkü bizim geleceğimiz onlar. Bilmeleri gereken en önemli şey şu, hiçbir yetenek karşılıksız kalmaz. Bir tavsiyede bulunmam gerekirse; gençlerimizin sadece okulda öğrendikleriyle sınırlı kalmamalarını, daha fazla merak edip araştırma yapmalarını, dünyayı daha fazla takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Devlet Tiyatroları’nın 70. yılı kutlandı. 20 yıldan fazla bu kurumdaki biri olarak 70 yılın paydasından neler daha bariz sanat adına?

Tiyatro, evrensel değerlere sahip bireylerin yetiştirilmesi için çalışan bir kültürdür. Devlet Tiyatroları, 1949 yılından bugüne kadar bu kültürü yaygınlaştırmak, toplumun kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, Türk sanatını ve dilini geliştirmekte önemli bir görev üstlenmiştir. Kurulduğu günden bugüne Devlet Tiyatroları bu görevi başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmeye devam etmektedir. Geçmişten aldığımız güçle hızla ilerliyor, gelişiyoruz. Şu an yeni sahneler ile birlikte her sezon binlerce temsil vermekteyiz. Altı uluslararası, iki ulusal festival düzenlemekteyiz. Bu festivallerle farklı tiyatro görüşlerini, edebiyatlarını ve kültürlerini seyircilerimizle buluşturuyoruz. Yurt dışına turneler düzenleyip, Türk tiyatro sanatını ve edebiyatını uluslararası düzeyde tanınmasını sağlıyoruz. Her geçen gün yenilenen, gelişen ve güçlenen bir tiyatroyuz.

Neydi bunca yıl sizi sanatın içinde olmaya iten…

Tek kelimeyle özetleyebilirim bunu; tiyatroya olan aşktı, en büyük motivasyonum.

GERÇEK VE SAF OLAN AŞKIN ÖLÜMSÜZ OLACAĞI İNANCINDAYIM!

Aşk deyince… İskender Pala’nın yazdığı, birbirine kavuşamayan ve aşkları uğruna ölen iki gencin öyküsü olan ‘Leyla ile Mecnun’ son yönettiğiniz oyunlardan… Uğruna ölününce mi aşk oluyor? Ya da şöyle sorayım; uğruna ölününce mi ölümsüzleşiyor aşk?

Ünlü edebiyatçı İskender Pala’nın yazdığı oyun; Asya, Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’da çok bilinen bir aşk hikayesi. Sorduğunuz ‘Uğruna ölününce mi aşk oluyor? Ya da uğruna ölününce mi ölümsüzleşiyor aşk?’ sorunuza gelirsek; gerçek ve saf olan aşkın, sevginin, sanatın ne şekilde olursa olsun ölümsüz olacağı inancındayım.

2019’da güzel bir projeyi daha hayata geçirdiniz. Kadına şiddetin, ayrımcılığın daha da arttığı günümüzde, ‘12 Oyun 12 Kadın Yazar’ projesi ne güzel bir inceliktir. 12 kadının yazdığı oyunu 12 kadın yönetmen sahneledi. Türk kadınını daha çok oyun yazmak ve sahnelemeleri için yüreklendirdiğiniz bu güzel projenin tam da bu noktasında, yıllardır kadın yazarların erkek yazarlara göre daha az olmasını neye bağlıyorsunuz?

Evet, yine bir proje ile kadın yazarlarımızın yazdığı 12 yerli yeni oyunu, 12 kadın yönetmenimizle seyircilerle buluşturduk. Yerli yazarlarımızı çok önemsiyoruz. Yerli kadın yazarlarımızı ise daha çok önemsiyoruz. Erkek yazarların geçmişte daha fazla oyun yazıp yönettiği doğrudur ama şöyle güzel bir durumu paylaşmak isterim; bize gelen oyunlarda kadın yazarlarımızın sayısı hızla artmakta. Çok geçmeden repertuvarlarımızda güzel bir ağırlıkta olacaklarını düşünüyorum. Bu tarz projelerle bunu hızlandırmak niyetindeyiz.

Devlet Tiyatrosu’nun düzenlediği, kadına verilen değerin yüceltilmesi ve yerli yazarları teşvik etmek amacıyla, 2023 yılında kutlanacak olan Cumhuriyet’imizin ilan edilişinin yüzüncü yılı adına ‘Cumhuriyet’in 100. Yılında Kadın’ adlı oyun yazma yarışmasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Oyun yazma yarışmalarıyla Türk Tiyatrosu’nun canlanmasını, zenginleşmesini, yeni bakış açıları kazandıracak, tiyatro sanatını daha üst bir noktaya taşıyacak yeni yazarları keşfetmeyi amaçlarız. Yeni yazarlar kazanmanın yanı sıra bu yarışma ile kadınlarımızın toplumumuz için ne denli önemli olduğunun farkındalığını arttırmak, bilim ve sanat alanındaki başarılarını hatırlamak ve bizim için yaptıkları fedakarlıkları yeniden anmak istedik.

Sanat adına yaptıklarınızla ve yönettiğiniz oyunlar sebebiyle çok ödül alanlardansınız. Hangi düşüncelere, hangi duygu basamaklarına getiriyor sizi, verilen ödüller?

Bugüne kadar birçok ödülle onurlandırıldım. Sevdiğiniz işi yapıp ve karşılığında da bu saygın ödülleri almak tabii ki mutluluk verici… Ödülü alınca duygu olarak büyük bir mutluluk oluyor tabii. Düşünce olarak da ‘Daha fazla sahnede olmalı ve daha fazla üretmeliyim’ diyorsunuz kendi kendinize.

Kimi oyuncu tiyatro için “Beni dik tutan alan” der, kimi bir erkek oyuncu “Tiyatroda rahibe gibiyim” der. Kimi de tiyatronun paradan daha değerli olduğunu söyler. Peki sizin için tiyatro ne ifade eder?

Az önce de söylediğim gibi kısaca aşk diyebiliriz. Onun için çalışmak, çabalamak, koşturmak hiç yormaz sizi. Yorulmayı bir yana bırakın, sürekli daha fazla, daha fazla çalışmak istersiniz. Bir nevi kendinizi adarsınız. İşte bu meslek biraz böyle bir şey.

SAHNEYE ÇIKMADIĞIM ZAMAN, HİÇBİR ŞEY YAPAMAMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUM!

Genel müdürlük ile oyunculuğu bir arada götürmenin artıları, eksileri neler?

Eğer genel müdürlük yaptığım süreçte kendi mesleğim olan oyunculuğu yapamasaydım benim için dezavantajlı bir durum olurdu. Çünkü o sahneye çıkmadığım zaman sanki hiçbir şey yapamamış gibi hissediyorum kendimi. Tiyatroda şunu düşünürsünüz, ‘Tiyatro için daha fazla ne yapabilirim?’ olur hep aklınızda. Birçok görevde bulunmamın eksiden çok benim için artısı vardır bu yüzden. Tabi oyunculuk yapmayı bırakmamak şartıyla.

HİÇ OYNAMAMIŞ BİR AMİR, DOĞRU BİR ŞEY YAPMIYOR!

 Hem genel müdür olmak hem oyun yönetmek ve bir yandan da oynamak…

Sadece idari işlere yoğunlaştığınız, idareciliğe kendinizi kaptırdığınız zaman asıl mesleğinizi yapamaz duruma gelirsiniz. Bu kötü bir şey. Benim asıl mesleğim oyunculuk, yönetmenlik, sahne üzerinde olmak. Sonuçta idari görevlerimizden ayrıldığımız zaman yine kendi pozisyonlarımıza gidiyoruz. Hiç oyunculuk yapmamış, oynamamış bir amir bence doğru bir şey yapmıyor.

Üretkenliğinizi de yitirmiş oluyorsunuz.

Aynen öyle… 2019’da hem Troya hem de Moliere’in ‘Cimri’ oyununu birlikte götürdüm.

İDARECİYKEN BİR OYUNDA OYNAMAK SANATÇILARIN GÖZÜNDE SAYGINLIĞINIZI ARTIRIYOR!

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Bozkurt Kuruç da, hem genel müdürlük hem de oyunculuk yapmış. Ondan yirmi beş yıl sonra da siz…

Yirmi beş yıl önce ilk defa bir genel müdür sahneye çıkmış, ondan yirmi beş yıl sonra ben çıkmışım. Yani sahnede olmak iyi bir şey. Yönetmek başka bir şey ama sahnede o seyirciyle buluşmak çok kıymetli, çok değerli. Yönetici olarak çalışmanın da ayrı bir keyfi var. Kurumun içinden geliyor olmak, kurumu, sanatçıları biliyor olmak, kurumdaki sanatçı ve yönetici açısından avantaj. İdareciyken bir oyunda oynamak sanatçıların gözünde saygınlığınızı artırıyor.

Kaynak: Hürriyet