Ana Sayfa Blog Sayfa 686

Camdaki Kız 34. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Nalan Bebeğini Kaybetmenin Acısını Yaşıyor!

0

Kanal D’nin sevilen dizisi Camdaki Kız, 34. yeni bölümüyle 10 mart perşembe günü erkana gelecek. Dizinin son bölümünde; Nalan, Alp’in söylediklerini duyduktan sonra ondan kendilerinden uzak durmasını ister. Doğruca Sedat’ın yanına gidip ona tokat atar. Sedat, Cana’yla önceden bir ilişkisi olduğunu itiraf eder. Nalan, Sedat’ın ailesine bu gerçeği neden kendilerinden sakladıklarının hesabını sormak ister. Ama yapamaz. Sedat, Alp’i hırpalar. Alp de, adam tutup Sedat’dan intikamını alır. O arbedede Nalan fenalaşır. Camdaki Kız 34. bölüm 1. fragmanı yayınlandı. Nalan, bebeğini kaybetmenin acısını yaşıyor.

Perşembe Dizileri 2021

Nalan Bebeğini Kaybetmenin Acısını Yaşıyor!

Camdaki Kız 34. bölüm 1. fragmanında; Nalan, bebeğinin kalp atışını duyamıyor. Rafet bey, bu duruma sebep olanın Alp olduğunu öğreniyor ve onun yanına gidiyor. Onun izlettiği videoyla oğlunun hala Cana’yla birlikte olduğunu anlıyor. Feride, Cana’yı sıkıştırmanın yollarını aramaya başlıyor. Nalan ise, hayatında hep korkularıyla yaşamasıyla bir kez daha yüzleşiyor.

İşte Camdaki Kız 34. bölüm 1. fragmanı…

CAMDAKİ KIZ 33. BÖLÜM ÖZETİ!

Nalan, Alp’in söylediklerine inanmak istemez. Ona kendilerinden uzak durmasını istedikten sonra orayı terk eder. Doğruca şirkete gider ve Sedat’a tokat attıktan sonra ona her şeyi bildiğini Alp’in her şeyi kendisine anlattığını söyler. Sedat, kendisini savunmak için Cana’yla üniversite yıllarında kısa bir ilişki yaşadığını itiraf eder.

Nalan, şirketten ayrıldıktan sonra hastaneye gidip bebeğinin iyi olup olmadığından emin olmak ister. Bebeğinin sağlıklı olduğunu öğrendikten sonra Hayri’den kendisini hava alabileceği bir yere götürmesini ister. Orada Hayri’yle birlikte yürüyüp rahatlar. Daha sonra eve döner ve yemekte herkes onun moralinin bozuk olduğunu anlar.

Nalan, onların Cana ile Sedat’ın ilişki yaşadıklarını bildikleri halde onunla kendisini aynı masaya oturttuklarının hesabını sorup onlara güvenmediğini söylemek ister. Ama yapamaz. Cavit, Muza’yu yanına çağırıp babasının maddi sıkıntı yaşadığını bildiğini söyleyip karşılıksız onlara on milyon dolar vereceğini söyler.

Muzo, borç olarak kabul eder. Babasına ödemeleri hallettiğini söyler. O akşam Sedat ile Levent, Alp’le konuşmak için dışarı çıkar. Ama konuşmadan ikisi birden Levent’i darp eder ve Sedat Alp’e, karısından uzak durmasını ister. Cana, babasının yardımıyla çocuklarına kavuşur.

Babası Cana’ya bir ev ve kredi kartları verir. Onu bunu torunları için yaptığını söyler. Feride, Alp’ten hesap sormaya gider. Onun izlettirdiği videoyla Sedat’ın hala gizlice Cana’yla görüştüğünü anlar. Eve gidip karışımlar yapıp Nalan’a kocasına içirmesi için gönderir.

Rafet, yıllar önce terk ettiği kadının kendisine gönderdiği hediyeyle hayatı alt üst olur. Gülcihan, onun kendisinden bir şeyler sakladığını anlar. Nalan yürüyüşe çıkmak ister. Sedat da onunla gider. Orada Alp’in adamları Sedat’ın önünü kesip ona saldırır. Strese dayanamayan Nalan, fenalaşır.

Hayri ile Sedat, Nalan’ı hemen hastaneye yetiştirir. Kanaması olduğunu gören Nalan, bebeğini kaybetmekten çok korkar.

Camdaki Kız 34. Bölüm Fragmanı Yayınlandı Mı? Nalan Bebeğini Kaybetmekten Korkuyor!

Evlilik Hakkında Her Şey 22. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Sanem’in Aşkı Yine Yarım Mı Kalacak?

0

Fox Tv’nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Evlilik Hakkında Her Şey, 22. yeni bölümüyle yarın akşam ekrana gelecek. Dizinin yeni bölümünde; Efe Azra’ya, Yıldırım’ın ölümüyle Buket’in ölümünün bağlantılı olduğunu ikisini de Haluk’un öldürdüğünü söyler. Azra, duydukları karşısında şok olur. İkili, Haluk’un işlediği iki cinayeti ispatlamak için birlikte çalışmaya başlar. Bir çocuk gelin, kucağında bebeğiyle Çolpan hanımın kapısını çalar. Evlilik Hakkında Her Şey 22. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Sanem’in aşkı yine yarım mı kalacak?

Salı Dizileri 2021

Sanem’in Aşkı Yine Yarım Mı Kalacak?

Evlilik Hakkında Her Şey 22. bölüm 2. fragmanı yayınlandı. Sanem ile Bora, sevgili oluyor. Azra, Yıldırım’ın ölümünde Haluk’un parmağı olduğunu öğrenince onun peşini bırakmıyor. Hep birlikte hareket edip Haluk’un, katil olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Haluk, Bora’yı vuruyor. Azra’yı gören Haluk, ona da silahını doğrultup ateş ediyor.

İşte Evlilik Hakkında Her Şey 22. bölüm 2. fragmanı…

EVLİLİK HAKKINDA HER ŞEY 21. BÖLÜM ÖZETİ!

Yıldırım, o kazada hayatını kaybeder. Azra, annesinin kendisini engellediği için onu da kendisini de affetmez. Güneş’in kafesini işletmeye başlar. Avukatlığa geri dönmek istemez. Çolpan, Cevher Hukuk bürosunu açıyor. Erman, ayrı bürosunu işletir.

Sanem, Bora ile birlikte çalışmaya devam eder. İkili birbirlerinden hoşlanmaya ve fırsat bulup buluşmaya devam eder. Ama bunu ailelerinden saklar. Bu arada Güneş hamile kalır. Haluk, her gün Azra’nın yanına gelip onunla dertleşir ve karısının intiharından çok üzgün olduğunu ona anlatır.

Bir gün yine Azra’nın yanına gelip onu yeni kitabının tanıtımına davet eder. Çıkarken telefonunu unutur. Azra, Haluk’un peşinden telefonunu vermek için seslenir. Ancak bir az önce ağlayan Haluk’un ıslık çalarak yürüdüğünü, yanından geçen kadınlara göz kırptığını görür.

Haluk, telefonunu almak için Azra’nın yanına gelir. Azra, onun kitabının tanıtımına gelmek istediğini söyler. Oraya gittiğinde Azra, Efe’yle tanışır. Efe, Azra’nın yanına yaklaşıp Buket’in daha önceden de intihar girişiminde bulunduğunu söyler. Haluk, yeni kitabını tanıtırken Efe, mikrofonu alıp onun sahtekar olduğunu, o kitapların hepsini Buket’in yazdığını söyler.

Azra, Efe’nin karşısında Haluk’u savunur. Ama Haluk’un itiraflarını öğrenmek için onun evine onunla konuşmak için gider ve dinleme cihazı yerleştirmeye çalışırken ona yakalanır. Azra, Haluk’un elinden zor kurtlar. Güneş, bebeğini doğurur. Azra, bebeği kucağına alıp ona Yıldırım diye seslenir.

Ama bebeğin kız olduğunu öğrenir. Azra, Yıldırım’ın kendisini affetmesi için bir işaret istemişti ve bebeğin erkek olduğunu, onun adının Yıldırım konulacağını öğrenince bir işaret olduğunu düşünüp rahatlamıştı.

Tersi olunca yine mezarlığa gider. Yıldırım’dan kendisini affettiği için bir işaret göndermesi için yalvarır. O sırada Efe gelir ve Azra’ya, Yıldırım’ın ölümüne onun neden olmadığını, onun ölümünün bir cinayet olabileceğini söyler. Azra, bunu duyunca şok olur.

Evlilik Hakkında Her Şey 22. Bölüm 1. Fragmanı Yayında! Azra Yıldırım’ı Haluk’un…

Yargı 24. Bölüm Fragmanı Yayınlandı Mı? Zafer’in Yanmış Cesedi Ortaya Çıkıyor!

0

Kanal D’nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Yargı, 23. bölümüyle ekrana geldi. Dizinin yayınlanan yeni bölümünde; Ceylin, Engin’in her şeyi itiraf ettiği videoyu izledikten sonra şok oluyor ve Ilgaz’ın görmesini istemiyor. Yekta, Laçin’in ifadesiyle tutuklu yargılanmak üzere hapse atılıyor. Ilgaz, Ceylin’in sildiği videoyu bulup izliyor ve videoyu Pars’a teslim ediyor. Ceylin, Yekta’nın serbest kalabileceği videoyu Ilgaz’ın açık etmesine çok kızıyor. Polis aramasında Serdar’ın, Çınar ve kızlarında olduğu arabanın bagajında ceset bulunuyor. Zafer’in yanmış cesedi, ortaya çıkıyor.

Pazar Dizileri 2021

Zafer’in Yanmış Cesedi Ortaya Çıkıyor!

Yargı 24. bölüm fragmanı henüz yayınlanmadı. Ceylin, Engin’den gelen videoyu izledikten sonra büyük bir şok yaşıyor. Tam da Yekta hapse girmişken Engin’in kendi ölümünü planlamasını anlattığı videoyu kimseye göstermek istemiyor. Ilgaz Ceylin’in, kendisinden bir şey sakladığını anlıyor. Ceylin, bilgisayarına Ilgaz’ın dokunmasını istemeyince Ilgaz’ın şüphesi iyice artıyor.

YARGI 23. BÖLÜMDE BAŞKA NELER OLDU?

O gün Ceylin, ailesiyle birlikte olması gerektiğini söyleyip eve gidiyor. Engin’in videosunu defalarca kez izliyor. Bu arada Zümrüt’ün bebeğinin Osman’dan olduğu sonucu geliyor. Aylin, Osman’dan boşanmak istiyor. Yekta, Cüneyt’le konuşup kendisinin nöbetçi mahkemeye çıkacağını ve Neva’nın kendisini tutuksuz yargılama kararı vermesini istiyor.

Bu arada Ceylin gidip Laçin’le konuşuyor ve onun hesabından yüz bin lira çektiğinin ortaya çıktığını, savcıya bu parayı çekip Yekta’ya verdiğini söylemesini istiyor. Laçin de, o parayı çekip Yekta’ya verdiği yönünde ifade veriyor.

Cüneyt gidip Neva’dan, Yekta’yı tutuksuz yargılama kararı vermesini istiyor. Ilgaz Cüneyt’i takip ettiğini gören Pars, durumu anlıyor. Ona kız kardeşinin hata yapmasını engellemeyeceğini, eğer yaparsa da cezasını çekmesini istediğini Ilgaz’a söylüyor. Neva, Laçin’in de ifadesini göz önünde bulundurarak, Yekta’nın tutuklu yargılanmasına karar veriyor.

Yekta, hapse atılıyor. Yemeden içmeden bir gün geçiren Yekta, hapisten çıkma yolları arıyor. Ilgaz, Ceylin’in bilgisayarını alıp Eren’e götürüyor ve orada silinen videoyu geri getirtiyor. Videoyu izledikten sonra Engin’in, ölmeden önce ölümünü planladığını anlıyor. O videoyu gidip Pars’a teslim ediyor.

Ceylin, bunu duyunca Ilgaz’a çok kızıyor. Serdar, Çınar’la kızların hesabına yatan paraları çekip denilen yere teslim ediyor. Teslim ettikleri otel odasında gördüğü paralara dayanamayıp, Çınar’ın uyarılarına rağmen yine oradan para çalıyor. Yolda polis çevirmesine takılıyorlar. Serdar, hemen polisten kaçmaya başlıyor.

Polis yakalayınca, araba aranıyor ve arabanın bagajından yanmış bir ceset bulunuyor. Serdar, ikinci kez aç gözlülüğü yüzünden Çınar ve kızları yakıyor.

Yargı 23. Bölüm 2. Fragmanı Yayında! Yekta Hapishanede Zor Anlar Yaşıyor!

Ünlülerden “Kadınlar Omuz Omuza” Projesine Destek

Ünlülerden “Kadınlar Omuz Omuza” projesine destek geldi. Pınar Altuğ, Özge Borak, Atiye, Aydilge ve Hande Subaşı gibi ünlü kadınlardan anlamlı bir hareket geldi. Ünlü isimler “Kadınlar Omuz Omuza” projesi bir araya gelip destek oldu.

Kadınlar Omuz Omuza!

Hayatı tek başına omuzlayan kadınları istihdam ederek iş yaşamına kazandırmak ve gelecek kurmalarına yardımcı olmak için gerçekleştirilen ‘Kadınlar Omuz Omuza’ projesinin açılış lansmanı gerçekleştirildi. Pınar Altuğ, Atiye, Özge Boran ve Aydilge gibi 30 ünlü isim de projeye destek oldu.

Kadınlara güç kazandırmayı amaçlayan projenin açılış lansmanı dün gerçekleştirildi. Lansmanda; sinema, televizyon, müzik ve moda dünyasından birçok ünlü ismin kadına destek mesajlarının yer aldığı fotoğrafları ile hayat mücadelesi içindeyken yolları kesişen ardından yeni bir yaşama başlayan kadınların fotoğraflarından oluşan sergi yer aldı. Fotoğraflarda sanatçılar beyazlara bürünerek saflığı ve yeni bir başlangıcı simgeledi. Sergiye Revna Demirören de katıldı.

‘Kadınlar Omuz Omuza’ sosyal sorumluluk projesiyle herhangi bir nedenle toplumdan uzaklaşmış, mesleği olmayan, yaşamını tek başına sürdürmeye çalışan, barınma ve hayatını sürdürebilme için yardıma ihtiyaç duyan, eğitim hakkından mahrum kalmış kadınları topluma kazandırarak iş yaşamına alışabilmeleri için onlara destek olmak amaçlanıyor.

PROJEYE DESTEK VEREN İSİMLER İSE ŞÖYLE:

“Açelya Akkoyun, Ahu Sungur, Aslı Tandoğan, Atiye, Aydilge, Belçim Bilgin, Bennu Yıldırımlar, Berfu Yenenler, Buse Sinem İren, Cansu Kurtçu, Deniz Türkali, Dicle Doğan, Fatma Karanfil, Fatma Turgut, Gonca Vuslateri, Göksel, Günseli Kato, Hale Soygazi, Hande Subaşı, İpek Bilgin, Özge Borak, Öznur Serçeler, Pınar Altuğ Atacan, Rozet Hubeş, Selda Alkor, Suzan Kardeş, Suzan Şen, Sümeyye Aydoğan, Tanju Babacan, Zara, Zeynep Beşerler.

ASIL AMAÇ, KALICI İSTİHDAMI SAĞLAMAK

Hastanelerinde kadın çalışan oranının yüzde 67 olduğunu belirten Memorial Sağlık Grubu İnsan Kaynakları Direktörü Özlem Çakar, projenin asıl amacının kadınları istihdamda daha uzun süre tutabilmek olduğunu söyledi. Mesleği olmayan kadınları meslek sahibi etmeyi de amaçladıklarını söyleyen Çakar, “Daha önce eğitim almamış ya da eğitimini yarıda bırakmış kadınlarımızı da meslek sahibi yapmak istiyoruz. Projeye başlayalı 1 ay oldu. 14 kadını istihdam ettik. Daha da fazlasını yapacağız” dedi.

“KADINLARA BİREBİR BİZ ULAŞIYORUZ”

İhtiyacı olup mesleği olmayan kadınlara kendilerinin ulaştığını ifade eden Özlem Çakar, iş hayatına alışabilmeleri için kadınlara mentor atadıklarını söyledi. Bu şekilde kadıların iş hayatındaki kaygılarını önlemeye çalıştıklarını vurgulayan Çakar sözlerini şöyle sürdürdü:

“6 ay mentorluk programıyla eğitim gören kadınlarımız, kendi mesleklerini yapabilecek duruma geliyor. Biz İstanbul başta olmak üzere Diyarbakır, Antalya, Kayseri, Ankara illerinde bulunan hastanelerimizde kadınlarımıza iş imkânı sağlayacağız. Çok heyecanlı ve gururluyuz.”

“HİÇBİR DENEYİMİM YOKTU”

Projeyle çalışma imkanına sahip olan 34 yaşındaki Aysel Öner de daha önceden herhangi bir iş deneyimi olmadığını söyledi. Öner, “Proje sayesinde hem eğitim alıyor hem de bir hastanede hasta bakıcısı olarak çalışıyorum. İşimi çok seviyorum, çok mutluyum. Gerçekten böyle bir şeyi hayal edemezdim. Beş çocuğum var. Çocuklarımı yanıma almak istiyordum. Bu iş sayesinde de bunu başarabileceğim. Onlara güzel bir gelecek sağlamayı çok istiyorum. Bütün kadınlar dimdik ayakta durabilir. İnsan isteyince başaramayacağı şey yoktur. Bu proje ile güçlü ve ayaktayım” ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLARIMIN EĞİTİMİNE KATKI SAĞLAYACAĞIM”

Yine projeyle iş sahibi olan 43 yaşındaki Elif Ateş de “İki kızım var ve üniversite okuyorlar. Ben de evlilik, çocuk bakma derken iş hayatına atılamadım. Bu proje ile Şişli’deki hastanede hasta asistanı olarak çalışıyorum. İlk başta mentorlerimiz bizi değerlendirdi. Ve hangi alanlarda çalışabileceğimizi belirlediler. Aldığımız eğitimle kendimize daha da güvenir hale geldik. Ben kazandığım para ile çocuklarımın eğitimine katkıda bulunacağım. Böyle imkânı bize sağladıkları için Memorial ailesine çok teşekkür ederim” dedi.

8 Mart Kadınlar Günü Araştırması: Kendine Yeten ve Pes Etmeyen Kadınlar!

“GÜÇLÜ, GÜÇSÜZÜN YANINDA DURMALI”

Sergide ‘Kadın varsa hayat var’ sloganıyla fotoğrafı yer alan Pınar Altuğ Atacan ise duygularını “Her anlamda güzel olan bir projede yer aldığım için çok mutluyum. Ortaya çıkan sonuç çok güzel ve etkileyici oldu. Kadınların hepsi birbirinden güzel görünüyor. Böyle bir projede yer almasaydım kesinlikle çok kıskanırdım. Güçlü olanın, güçsüz olana el uzatması lazım. Biz omuz omuza, el ele verdikçe güçleniyoruz. Ve kimin ihtiyacı varsa elimizi uzatmamız lazım. Bu proje ile kadınlara iş imkânı sağlanıyor. Ekonomik özgürlüğü olan kadınlarsa ister istemez güçlü oluyor. Şiddet gördüğünde parasını kazandığı için ses çıkartabiliyor. Bu proje sayesinde de yine ihtiyacı olan kadınlara el uzanacak. Çok mutluyum” şeklinde ifade etti.

“İNŞALLAH KALPLERİNE DOKUNABİLİRİZ”

‘Toplumun mihenk taşı kadındır. Güçlü kadınlar güçlü toplumlar yaratır’ mesajı ile projeye destek veren Atiye de “Çok mutluyum. İyi ki de bu kadar güzel bir dernek var. İyi ki bütün sanatçı dostlarımla böyle güzel projelere imza atıyoruz. Kadınların birbirine destek olması ve bu proje çok önemli. Kadınlara hem iş imkânı sunacak hem de eğitim alamayanlar için çok büyük faydası olacak. İnşallah çok fazla kadının kalbine dokunuruz” diye konuştu.

Selahattin Paşalı: Şöhret Hiç Korkutmadı

“Aşk 101” dizisinde canlandırdığı karakterle tüm dikkatleri üzerine çeken yakışıklı oyuncu Selahattin Paşalı geçtiğimiz gün yeni bir röportaj verdi. Samimi açıklamalarda bulunan Selahattin Paşalı “Şöhret hiç korkurtmadı” dedi.

* Seni tanıyalı kısa süre oldu ama Emin Alper’in filminde oynayacaksın, Netflix’te ikinci dizin… Craft’ta oyunların oldu… Çok mu ballısın yoksa kariyerini iyi mi yönetiyorsun?
İnançlıyım, nasip ve kısmetse oluyor diye düşünüyorum. Biraz da şanslıyım ben herhalde. Gelen işlerde de hep elimden gelenin en iyisini yapmaya
çalışıyorum.

*Seni daha iyi tanımak için başa sarsak…
Tamam, İzmir’de doğdum ama aslında Bodrum’da yaşıyorduk. Anne ve babam turizmle ilgileniyordu. Dedem Bitez’in ilk otellerinden birini yapmış. Yani benim hikâyem Bodrum’da başlıyor. Bir abim var. O da Birleşmiş Milletler’de ekonomist, şimdi Bangkok’ta yaşıyor.

* Bodrum’da büyümek hayatına nasıl yansıdı?
Avantajları da dezavantajları da oldu. Mesela bizde “Elâlem ne der” diye yaşamak vardı. Çünkü küçük yer, herkes birbirini tanır. Onu çok hissettim. Tabii bir yandan da çocukluğunu Bodrum’da, deniz kenarında yaşamaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Deniz, kum, güneş, şahane çocukluk…

* O halde İstanbul’a neden geldin?
Küçük yaşta basketbola başladım. 14 yaşında Darüşşafaka’ya transfer olup İstanbul’a geldim. Aslında Karşıyaka’dan da teklif almıştım ama bu işin yeri İstanbul dedim, orada basketçi olabilirim dedim ve olamadım (gülüyor). Bırakmak zorunda kaldım.

* Neden?
Spordan ve insanlardan nefret ettiğim tecrübeler yaşadım. Üst seviyede bir sporcu olamayacağımı anladığımda daha fazla uzatmama kararı aldım.

* Sonra ne oldu?
Üniversiteyi kazandım ama hayatta tek hayalini kurduğum şey o olmadığı için üniversiteye adapte olamadım. Sonra abim “Yurtdışına git ve yeniden başla” dedi. Ben de Budapeşte’ye gidip sanat yönetimi okudum.

Magazinsel bir hayatım yok

* Genelde sanat okuyacak olanlar Londra’ya, Amerika’ya falan gider. Neden Budapeşte?
Londra’ya çok giden vardı, bana biraz popüler kültür baskısı gibi de geliyordu. Karşıma Macaristan çıktı. Orada okurken sanat fuarı ve galerilerde çalıştım. Ressamlarla zaman geçirdikçe ben de yaratıcı bir şeyler yapmak istiyorum diye düşündüm.

* Oyuncu olmak da bu sırada mı aklına düştü?
Beni tesadüfler getirdi aslında bu noktaya. Okuldaki son senemde, arkadaşımın bitirme projesi olan bir kısa filmde oynadım. Orada ilk kez kendimi kamerada gördüm. Çok heyecanlandım. Okul bitince İstanbul’a geldim. Craft Atölye ile tanıştım, orada eğitim aldım. Ekranda ‘Kalp Atışı’ ile başladım, ‘Babil’, ‘Aşk 101’ gibi işlerde rol aldım.

* Bu kadar popüler olmayı bekliyor muydun?
Hayır, bazı şeyler nasipmiş, ‘Aşk 101’ pandemi dönemi başladı ve bize çok yaradı.

* Şöhret korkuttu mu?
Şöhret hiç korkutmadı ve korkutmuyor. Çünkü öyle yaşayan biri değilim, alakam yok. Evinden işe, işten eve giden, kendi halinde bir adamım. Anadolu Yakası’nda oturuyorum, evden çok çıkmıyorum. Magazinsel bir hayatım yok.

Okuldaki son senemde bir kısa filmde oynadım. ilk kez kendimi kamerada gördüm. Çok heyecanlandım.

* Dizide Hazal Kaya’nın canlandırdığı karakter Pera Palas’ta geçirdiği bir gece, zamanda yolculuk yapıyor. Senin böyle bir şansın olsa hangi döneme gitmek isterdin?
Rönesans dönemine yolculuk yapmayı isterdim.

* Neden?
O dönem İtalya’sını, sanat çalışmalarını hep merak etmişimdir. Yenilenme ve yeniden doğuş dönemi…

* İmkânsız bir aşk hikâyesi de görüyoruz…
Aslında karakterler, hangi yılda olursa olsun birbirini tamamlayan ve gören ruhlara sahip. Ben de birbirini tamamlayan ruhlara inanırım.

* Hazal Kaya ile çalışmak nasıldı?
Onun gibi bir arkadaş kazandığım için çok mutluyum. Artık gerçekten hayat boyu bir arkadaşım, dostum var. Ayrıca çok profesyonel ve tecrübeli. Onun setteki adabını, yönetmenlerle konuşmalarını, o farkında olmadan çok izledim. Her sıkıştığım noktada ona gittim. Çok keyifliydi.

* Emin Alper’in ‘Balkaya’ isimli filminde de seni Ekin Koç’la başrolde izleyeceğiz… Nasıl bir rolde olacaksın?
Evet, genç ve şehirli bir savcının ilk görevi için Anadolu’ya gitmesiyle kendisini oranın zorlu siyasi iklimi içinde bulmasını, verdiği mücadeleyi ve kendini keşfetme sürecini izleyeceğiz. Bir de ‘Mukavemet’ diye bir filmde oynuyorum, o da tek planda geçiyor, farklı bir iş. Soner Caner yönetti, Ece Çeşmioğlu’yla rol aldık.

* Sinema, tiyatro, dizi… Oyunculuğun bütün alanlarında varsın. Aralarında senin için nasıl bir fark var?
Hepsinin ayrı disiplinleri var. Ama konservatuvarlı olmasan da eğer doğru ellerdeysen ve oyunculuk kumaşın varsa yontabiliyorsun. Sinemanın en güzel şeyi kalıcı olması. Bir televizyon dizisinde 13’üncü bölümde ne yaptığım belki hiç hatırlanmayacak ama sinemadaki bir sahnem yıllar sonra da izlenip hatırlanabilir. Bununla zıt olarak tiyatro günlük bir şey, sadece yarattığı duygu kalacak ama o da ayrı bir tatmin. ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ gibi işler de yurtdışında birilerine ulaşmanın tatminini veriyor.

* ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ bu hafta Netflix’te başladı. Karakterini kendi gözünden nasıl anlatırsın?
Halit kökleri Doğu’da, gözleri Batı’da bir adam. İstanbul gibi; ne tam Doğu, ne tam Batı, ikisinin sentezi… Haliç’in yoksul yakasında doğuyor, büyüyor. Ama kendini Pera’nın ışıltılı hayatına ait hissediyor. Bu yüzden ailesi ona ‘Gâvur Halit’ adını koyuyor. Halit kendi kendini yetiştiriyor. O dönemin en çılgın ve yaramaz mekânı ‘Garden Bar’, oranın sahibi oluyor… Karizmatik, güçlü, gizemli. Sırları var ve maskeli.

* 1919’da geçiyor hikâye. O döneme nasıl hazırlandın?
Senaryodan yola çıkarak neleri kullanabilirim diye düşündüm. Bir dönem adamı ve mekân sahibi biri nasıl olur diye çalıştım. Adabı muaşeret dersleri aldım.
İnsanın iştahı kabarıyor

* Neler öğrendin?
Mesela kadın solunda yürürse evlisin demek, kalbine yakın duruyor. Dirseklerini masaya koymak tehdit anlamına geliyormuş. O kostümler ve saç, makyajla da oynamak inanılmazdı. Bir nevi zamanda yolculuk gibiydi. Bıyıklar, saçlar… Sonra eve geliyor, duş alıyordum, telefon ve internet var. Gerçekten her gün zamanda yolculuk yapıyordum.

* Oyunculuk şu an sana ne ifade ediyor?
Bazıları çok şanslı olur, yeteneğiyle doğar, üzerine inşa eder. Ben geç keşfettim ve yakaladım. Öncelikle bu mesleğe sahip olduğum için çok mutluyum. Bu işi ciddiye alıyorum. ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ gibi hikâyelerde oynadıkça insanın iştahı da kabarıyor.

* ‘Popcorn olmak istemiyorum’ diye bir lafını okudum. Ne demek?
Aslında orada söylemeye çalıştığım şu: Anlamakla birlikte oyunculuktan ziyade banka hesabını ya da şöhretini geliştirmeye çalışan oyuncuların tarafında değilim. Tiyatro da yapıyorum, bağımsız filmlerim de geliyor. 

*Evlendiğine dair haberler çıktı. Bir açıyorsun, gazetelerde manşetsin. Ne hissettin?
‘Ünlü olmuşum’ dedim (gülüyor).

* Peki işin aslı ne? Evli misin, evleniyor musun?
Evleneceğim inşallah gelecek ay, nisanda.

* Baba olacağın doğru mu?
Evet. Dört ay kaldı.

*Nasıl bir his?
Karışık, bir tane baskın duygum yok. Çok mutlu ve heyecanlıyım. Aynı zamanda korku ve endişe de var. Her anlamda yetebilecek miyim diye kaygı duysam da büyük resme bakınca çok çok heyecanlıyım.

* Nasıl bir baba olursun?
Ben bir çocuk görsem gideyim seveyim gibi şeyler düşünmem pek. Hatta ses yapması rahatsız eder. Ama kendi kızım olunca büyük ihtimal çok takıntılı bir baba olacağım. Seveceği, gurur duyacağı biri haline gelebilirim diye umuyorum.

* Aşkı nasıl tanımlarsın?
Karındaki kelebek hissi değil. Biraz zamanlamayla da alakası var sanırım. Bazı şeyleri aşk zannediyorsun ama aşk mı libido mu? Bilemiyorum. Doğru zamanda seni tamamlayan kişiyle yaşadığın duygu diyebilirim.

* Romantik mi realist misin?
Gerçekçiyim. Romantiklikle uzaktan yakından alakam yok. Düşünceliyimdir.

“Efendi ve kibar olunca kapılar size açılıyor. ‘Teşekkür ederim’ ve ‘lütfen’ kelimeleri çok önemli…”

Yakışıklılıkla alakalı bir iddiam yok

* Canlandırdığın Halit karakteri için maskeli bir adam dedin. Sen ne kadar maskelisin?
Ben de maskeliyim.

* Nasıl yani?
İlk girdiğim ortamlarda sessiz kalır, insanları izlerim. Snop ve ukala derler, burnum havada sananlar olur. Aslında sebebi özgüvensizlik midir nedir ama kendimi saklamayı seven ve gözlem yapan bir tarafta kalıyorum sanırım.

* Peki, şu anda bu röportajı veren adam ne kadar maskeli?
Şu an en açık halimdeyim. Tamamen benim. Saldım gidiyorum, sor gelsin (gülüyor)…

* Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın?
Genelde efendi ve kibar biri derler. Bunu maske olarak da yapmıyorum ama arada ekmeğini yediğim de oluyor.

* Nasıl?
Çünkü efendi ve kibar olunca kapılar açılıyor. “Teşekkür ederim” ve “lütfen” kelimeleri çok önemli… Bunlar bende vardır ve samimi bir yerden söylerim.

* Neler seni kızdırır?
Hakkım yenirse, adaletsizlik olursa sinirlenirim. Yok sayılmak ve haksızlık…

* Hayatla dertlerin neler?
Varoluşsal dertler… “Ben kimim”, “Bu hayata niye geldim” gibi şeylerin cevaplarını bulmasam da artık düşünmüyorum ama en büyük derdim kendimle. Kendi kendime zorlaştırıyorum birçok şeyi.

* Nasıl yapıyorsun bunu?
Fazla mükemmeliyetçiyim ve fazla düşünürüm. Çok stresli zamanlarda obsesif kompülsif durumlar falan da olur. Hayatı kendime zorlaştırıyorum.

Selahattin Paşalı Baba Oluyor
*Takıntılı mısın?
Çok takıntılıyım. Özellikle iş konusunda. Bir sahne kötü geçerse aklımdan çıkmıyor. En az iki-üç gün uyuyamıyorum (gülüyor). Bir de evden çıkmak zor oluyor.

* Nasıl yani?
“Ocakları kapadım mı”, “Kapılar kapalı mı”, “Musluklar kapalı mı”, Sürekli kontrol ederim, takılırım (gülüyor). Ya da pazartesi günleri evde cam açmazdım mesela…

* Totemlerin var mı?
Olmaz mı? Bir yere sağ ayakla girmek, dua etmek…

* Yakışıklılığınla ilgili sosyal medyanda çok yorum var. Bu sana ne ifade ediyor?
Kendini çok yakışıklı bulan biri değilim. O yorumları hızlı geçiyorum. Genelde performansımla ilgili yorumları merak ediyorum. Çünkü yakışıklılıkla alakalı bir iddiam yok. Çok yakışıklı adamlar var, buradan bir yarışa giremem. Performans anlamında bir şeyler yapmaya çalışıyorum, oradan yarışabilirim.

Selehattin Paşalı Kimdir?

Nusret’ten Samimi Açıklamalar

Geçtiğimiz günlerde Las Vegas’ta yeni bir restoran açan Nusret Barbaros Tapan’ın konuğu oldu. Uzun bir aradan sonra röportaj veren Nusret’ten samimi açıklamalar geldi.

◊ Nusret Bey, Las Vegas’tayız. Nasıl hissediyorsunuz?

– Vegas, eğlence sektörünün kalbi. Senede 100 milyar doların döndüğü bir şehir. Şu anda dünyanın kalbinde, eğlence sektörünün en büyük şirketlerinden MGM bizim ev sahibimiz oldu. bizim burada olmamız onları da çok heyecanlandırdı. MGM ve Nusr-Et’in iş birliği, Las Vegas’ta çok büyük ses getirdi. Aylar öncesinden Vegas şehrinde açılacağımız gün konuşulmaya başladı. Buraya ilk geldiğim günden itibaren bu büyük enerjiyi şehir bana her yönüyle hissettirdi. MGM, onlara katacaklarımız ve vereceğimiz enerjinin farkında. Nusr-Et markasına güvenleri sonsuz. Birlikte çok büyük işler yapacağımıza inanıyoruz.

LAS VEGAS DEVLER LİGİ

◊ Vegas, dev markaların ev sahibi. Artık Nusr-Et de bu ışıltılı şehirde yerini aldı…

– Doğru, Vegas devler ligi… Burada birçok dünya markası var ama Nusr-Et bu gördüğün markaların hepsini solladı. Başarısıyla, markasıyla, operasyonuyla, kalitesiyle ve lokasyonlarıyla. Bugün dünyada 32 tane Nusr-Et var. Buradaki restoranların birçoğu Amerika’da kurulmuş markalar. O markaların bir tanesi İstanbul’dan ya da Türkiye’den çıkıp buraya gelebildi mi?

◊ Las Vegas’a çok büyük yatırım yaptınız. Dünya yeme-içme sektörünün zirvesi burası. Vegas lokasyonu için neler söylemek istersiniz?

– Vegas’ta her yerde Nusr-Et imzası var. Kafanızı nereye çevirirseniz markamızı görüyorsunuz. Vegas’ın her yerini kaplayan ışıltılı dev ekranlarda Nusr-Et’in açılış haberini görmek, insanlara heyecan veriyor.

◊ Evet, tüm şehir ışıl ışıl Nusr-Et panolarıyla süslenmiş. “Buranın üstü yok” diyor musunuz?
– Las Vegas farklı bir dünya. Restoran, otelcilik kısacası hizmet sektöründe en yukarıda. Dünyanın başkenti. Ama bizde hedefler Vegas’la sınırlı değil. Daha çok yer var. Burada restoran açmak çok önemli ama daha önemlisi başarılı olabilmek.

20 MİLYON DOLARDAN FAZLA HARCADIK

◊ Peki bu lokasyonun hikayesi nedir? Hazırlıklar ne zaman başladı?

– Buranın inşaatı 3 yıldan fazla sürdü. Amerika’nın en iyi mimarlarıyla, mühendisleriyle, tasarımcılarıyla birlikte çalıştık. Restoranın dizaynından da zaten anlıyorsunuz. Çok ince eledik. Bu dekorasyonu ve bu gösterişli atmosferi, bütün detayların üzerinde dikkatle ve titizlikle çalışarak yarattık.

◊ Peki, maliyet hakkında neler söylemek istersiniz? Ne kadara mâl oldu Las Vegas lokasyonu?

– 20 milyon doların üzerinde tuttu. En küçük detayı bile atlamadık. Malzeme, materyal, ışık, ses düzeni, restoranda kullanılacak ürünlerin hepsi özenle seçildi. İmza bir restoran oldu. Kapıdan içeri giren herkes kendini özel hissediyor, o yüzden kaliteden asla ödün veremeyiz. Las Vegas restoranımızın New York’taki gibi olmasını istemedik, çünkü bu şehrin konsepti eğlence. Las Vegas ışıklar şehri, o yüzden bar kısmını ışıklarla bezedik. Tavandan barın ortasına inen büyüleyici ışık kolonu dünyada tek. Her yeni restoranımızda olduğu gibi şehrin hikayesine uygun dekor yapmak istedik. Bazı detayların üzerinden belki 30 kere geçtik. Şehrin ruhunu, hissini yansıtmak istedik.Lokasyon ararken büyük ve iki katlı olmasını istedik. Bu aslında restorancılıkta zor bir şeydir. Keza oturma kapasitemiz de oldukça yüksek, bu da kendimize güvenimizin en güzel göstergesi.

PANDEMİDE HERKES DÜKKAN KAPATIRKEN, BİZ AÇTIK

◊ Pandemide yeni lokasyonlar açmak çok büyük risk aslında…

– Pandemide herkes dükkan kapatırken, biz açmaya devam ettik. Herkes işten adam çıkarırken, biz yeni çalışanlar almayı sürdürdük. Restoranlarımız kapalıyken bile çalışanlarımızın maaşlarını ödemeye devam ettik. Hiç kimseyi mağdur etmedik. Şu anda 3-4 bin kadar çalışanımız var. Büyük bir aileyiz. Güçlü ekip, güçlü operasyon, güçlü marka…

ÇALIŞTIĞIM HERKESİN İSMİNİ VE DOĞUM GÜNLERİNİ BİLİRİM

◊ 3-4 bin kişi, büyük bir rakam. Benim dikkatimi çeken ise her çalışanınızı tanımanız ve ismiyle çağırmanız oldu…
– Büyük bir aileyiz ama hepsiyle birebir çalıştığım için isimlerini, hatta doğum günlerini bile bilirim. Kurulduğumuz günden itibaren birçok arkadaşımız değişik görevlerde çalışıp şirket içinde yükseldi ve çok iyi yerlere geldi. Onların başarısı bizim başarımız oluyor. Takım oyunu bu işin olmazsa olmazı…

◊ Tüm dünyada tanınan birisiniz. Los Angeles’ta, Miami’de sizinle fotoğraf çektirmek için sıraya girenlere şahit oldum. Şimdi Las Vegas’ta aynı şeyi yaşıyorsunuz. Bu ışıltılı şehirde aynı ilgiyi görmek nasıl hissettirdi?
– Fotoğraf çektirmek artık benim hayatımda rutin haline geldi. Hayatımın olmazsa olmaz bir parçası. İnsanların saygı ve sevgisini görmek çok güzel, onurlandırıcı ve gururlandırıcı bir

his.

Çalışanlarından Nusret’e Şok Edecek Dava!

NUSRET’İN BİR DÜNYA MARKASI OLACAĞINI BİLİYORDUM

◊ İlk restoranı açtığınız güne geri dönelim. Nusr-Et’in dünyaya açılıp bir dünya markası olacağını hayal ettiniz mi?
– İlk restoranımı açtığım gün değil, bunu daha önce de söyledim. 2007’de söyledim, 2008’de söyledim, 2010’da söyledim. Nusr-Et’in bir dünya markası olacağını, Amerika’da şubeler açacağımı hep biliyordum. Sadece hayal kurmak yetmiyor, kurduğunuz hayallerin peşinden koşmanız ve yılmadan çalışmanız gerekiyor. Çünkü bu dünyada size hiçbir şey altın tepsiyle sunulmuyor. Kurduğum hayallerin gerçek olması için gece gündüz hiç durmadan çalıştım. Allah da bana emeklerimin karşılığını verdi.

 

Canan Ergüder: İlk Aklıma Gelen Ölmek İstemediğimdi

Bir süre önce kanser nedeniyle mesleğe ara veren ve nihayet eski sağlığına kavuşarak ekranlara geri dönen sevilen oyuncu Canan Ergüder geçtiğimiz gün yaşadığı günleri anlattığı bir röportaj verdi. Kanser tedavisinin zorluğuna da değinen Canan Ergüder “İlk aklıma gelen ölmek istemediğimdi”dedi. İşte ünlü oyuncunun o açıklamaları;

*Bu salı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadın olmak sana ne ifade ediyor?
Kadın olmak bana doğurganlığı ve beslemeyi -maddi ve manevi olarak- ifade ediyor. Doğurganlıktan kastım sadece doğurma eylemi üstünden bir durum değil elbette, üreten taraf olmak.

Erkekler kadar özgürüm

* Peki, Türkiye’de kadın olmanın farkı var mı?
Türkiye’de veya dünyada kadın olmanın benim için bir farkı yok. Ama toplum kadını benim gördüğüm gibi görmüyor. Yaşadığım gerçeklikte böyle olmasa da, toplum kadını ikincil, hor görülebilen, ezilebilen, zapt edilmesi gereken bir varlık olarak görüyor.

* Güçlü, tanınan, kendi ayakları üzerinde duran bir kadınsın. Erkekler kadar özgür müsün?
Elbette erkekler kadar özgürüm. Hepimiz bu ülkede ne kadar özgürce davranabiliyorsak o kadar özgürüm.

* Sence erkeklerin kadınlarla derdi nedir?
Erkeklerin hayatlarını ‘Kadınlarla şöyle bir derdim var’ diye düşünerek yaşadığını hiç sanmıyorum. Ama bence bilinçaltında herkes için dişi enerji doğurganlığıyla doğayı temsil ediyor, yani kontrol edilemeyeni. Savaşçı yönüyle medeniyetler kuran eril enerji de kontrolsüzlüğe gelemiyor. Bence aradaki sorun burada yatıyor.

Kadın değil, oyuncu olarak…

* Oyunculuk sektöründe kadınlar haklarına ne kadar sahip? Sen yıllar içinde o eşitliğe kavuştun mu?
Bu sektörde kadın olarak haklarımı koruyamamaktan ziyade oyuncu olarak koruyamadığımı düşünüyorum. Bunun dışında sistem içinde yine de çok saygı gördüğümü düşünüyorum. Olgun bir kadın olarak girdim sektöre. Dolayısıyla genç bir kadın oyuncunun deneyimleyebileceği eşitsizlikleri ben yaşamadım.

* Oynadığın dizilerde kadınlarla ilgili konular söz konusuysa senaryoya müdahale eder misin?
Müdahale edilmesi gereken herhangi bir konuda buna dikkat çekerim elbette. Ama bunun sadece kadınlarla ilgili bir mesele olması gerekmiyor.

* Hayattaki kadın kahramanın kim?
Annem ve ablam. Çünkü dimdik durmayı onlardan öğrendim.

* 4 yaşında bir erkek çocuk annesisin. Kadın hakları konusunda onu nasıl yetiştiriyorsun?
Sadece kadın hakları diye bir ayrım yapmadan iyi ve merhametli bir insan olma yönünde, empati yapabilen, çevresiyle sağlam ilişkiler kuran bir birey yetiştirmeye çalışıyoruz.

BEDENİMİN VE RUH SAĞLIĞIMIN SINANDIĞI BİR ZAMAN OLDU

* 30’lar geride kaldı. Bir hayat muhasebesi yapsan… Yıllar seni nasıl şekillendirdi?
Hayat bana iyi davrandı. Kansere toslayana kadar da müteşekkir olmamı gerektirecek çok şey yaşadım.

* 40’lar nasıl geçiyor?
Olgunluk sürecim 40’larımla başladı diyebilirim. İlk saf mutluluğu -oğlumun doğumu ve anne oluşum- ve ilk ağır travmamı -kanserle mücadelem- bu yaşlarda yaşadım ve yaşamaktayım. Karmaşık hislerle kaplı olduğum birçok gün var ama hepsinin ortak noktası yaşama daha da bağlanmış olmam.

* Meme Kanseri atlattın. Öncelikle geçmiş olsun. Bu konuyu konuşmakla ilgili çekincelerin var mı?
Kesinlikle hayır. Yaşadığım süreci özellikle başka yaşayanlarla paylaşmak bana da iyi geliyor.

* İlk duyduğunda ne hissettin? İlk aklına gelen ne oldu?
İlk duyduğumda hayatımın tepetaklak olacağını biliyordum. İlk aklıma gelen de ölmek istemediğimdi.

* O dönem nasıl geçti?
Çok zor bir dönemdi. Günbegün atlattığım, şaşırtıcı bir hızda ilerleyen, özellikle bedenimin ve ruh sağlığımın sınandığı bir zaman oldu benim için. Eşimin, oğlumun, ailemin ve sevdiklerimin desteği ve işim sayesinde iyileşmeye odaklanabildim.

* Bu rahatsızlık hayata bakışınla ilgili olarak sende neleri değiştirdi? Sana ne öğretti?
İnsanın hayatta her şeye alışabileceğini gördüm. Zorlukları kabul ederek yaşamak, onlara karşı koyarak yaşamaktan kolay olmasa da uzun vadede daha elverişli ve sağlıklı. Belki her zaman sabırlı bir insandım ama kabulle gelen sabır sanki daha bir başka.

Yepyeni bir imaj bana iyi geldi

* Hemen setlere döndün. Çalışmanın üzerinde olumlu etkisi var mı bu süreçte?
Benim için kesinlikle olumlu etkisi var. Vaktimi gelecek kaygılarına adamaktansa algımı şimdiye odaklamamı sağlayacak şeyler yapmaya ihtiyacım var. Bunun yolu da çalışmaktan geçiyor. Kaldı ki ben mesleğimi çok seviyorum. Bir de yepyeni bir imajla bunu yapabilmek bana çok iyi geldi.

* En büyük gücü kimden aldın?
Oğlum ve eşim. İnsan güçten düştüğünde de ailesine dönebilmeli, bütün zorluklara rağmen güçlü olduğunu göstermek istediğinde de. Bu gücü ben onlardan aldım.

* Bu hastalıkla mücadele eden çok insan var. Onlara ne söylemek istersin?
Kendileriyle, bedenleriyle sabırlı olmalarını, çevreleri için değil, biraz kendileri için yaşamaya başlamalarını, süreci reddetmeyip hayatlarının bundan sonrasıyla neler yapacaklarına odaklanmalarını söylemek isterim.

Kenan yanımda olduğu için çok şanslıyım

* Oğlun Demir’in varlığı hayatını nasıl değiştirdi?
Demir (4) hayatıma daha önceden hiç düşünemeyeceğim bir zenginlik, şefkat, merhamet ve anlayış kazandırdı. Beni daha iyi bir versiyonumla tanıştırdı. Oğluma çok şey borçluyum.

* Yaşadığın zor süreçte sana etkisi ne oldu?
Demir’in varlığı kendime acımakla geçirdiğim dönemi kısalttı. Hastalığın negatif taraflarına odaklanmamı, oralarda vakit kaybetmemi engelledi. Kemoterapi sürecinde beni kısa sürede ayaklandırdı. Ona bakabilmek, annesi olarak bu dönemde bile ona yetebilmek, aileme Yemek yapabilmek, evimle ilgilenebilmek benim için çok önemliydi.

* Birlikte nasıl vakit geçirirsiniz?
Beraber oyun oynuyoruz, konuşuyoruz. Ev işlerinde bize yardımcı oluyor. Kitap okuyoruz, müzik dinliyoruz, dans ediyoruz. Beraber
‘resto-han’a gidiyoruz. Sosyalleşmeyi seven bir çocuk Demir. Ona iyi bir anne olabilmek için elimden geleni yapıyorum.

* Eşin Kenan Ece’yle evde çocuk konusunda nasıl bir görev dağılımınız var?
Belirli bir dağılımımız yok. Beraber de vakit geçiriyoruz, ayrı ayrı da. Çalışma hayatlarımız diğer ailelere göre daha farklı. Bu yüzden değişik zamanlarda, değişik sorumluluk dağılımı olabiliyor. Önemli olan zor zamanlarda, ihtiyaç olduğunda veya hayatın normal akışında birbirimiz için orada olmamız.

* Yaşadığın rahatsızlık ve zor dönemler ilişkinizi etkiledi mi?
Bence bizi güçlü kıldı, birbirimize kenetledi. Kişisel ve çift olarak da, anne-baba olarak da bizi zorlayan ama beraber güçlü çıktığımız, büyüdüğümüz ve olgunlaştığımız bir süreç oldu bu. Kenan’ın araştırmacı ruhu sayesinde kendime sağlıklı beslenme yöntemleri bulup özellikle de kemoterapi sürecinde dinç kalabildim. Kenan bu süreçte desteğini bana hep hissettirdi. Yanımda olduğu için çok şanslıyım.

Aynada kendime bakamadım

* Kadınlar için saçları hep çok önemli olmuştur. Saçların sana ne ifade ediyordu?
Kendimi saçlarım üstünden tanımladığımı, onları kaybetmeye başladığımda fark ettim. Hayret verici bir şey bu çünkü mantıken geri geleceğini biliyordum ama yine de adeta benliğimi kaybediyormuşum hissine engel olamıyordum.

* Peki ya sonrasında?
Bir kere kaybettikten sonra duruma çok çabuk alıştım.

*İlk kestirdiğinde saçlarını, aynaya baktığında ne hissettin?
Saçlarım dökülmeye başlamıştı. Hafta sonuydu ve pandemi yüzünden sokağa çıkma yasağı vardı. Bu yüzden ilk olarak saçlarımı evde kendim kestim. Sonra pazartesi olur olmaz saçımı kazıttım. Ama aynada kendime bakamadım. Hemen peruğum yapıştırıldı kafama. Sonraki hafta peruk bakımına gittiğimde baktım kendime. Ve kafa şeklimi çok beğendim.

* Kısa saçlara alıştın mı peki?
Çok seviyorum saçlarımı. Fakat çok çabuk uzuyorlar. Sıklıkla kestirmem gerekiyor.

* Bu yaşadıklarından sonra güzellik kalıpları ve algısıyla ilgili fikirlerin değişti mi?
Tabii ki. Kendimi bu boy saçla asla düşünemezdim bile. Bu tamamen değişti. Şu an bu boy saçla bir karakteri canlandırabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Kaç kadın oyuncuda böyle bir saç görüyoruz ki?

 

UMUT BENİM İÇİN KARANLIĞIN ÖBÜR YÜZÜ

* Yeni dizin ‘Oğlum’ Show TV’de başladı. Dizinin sloganı ‘Bir umut hikâyesi’ şeklinde… Sen de sert bir hikâyenin içinde umut veren bir karakteri canlandırıyorsun. ‘Umut’ kelimesi sana ne ifade ediyor?
Umut benim için karanlığın öbür yüzü. Aydınlığı, hayata karşı hafif olmayı ifade ediyor.

* Sen hayattan ne kadar umutlusun?
Ben çok umutluyum. Genellikle pozitif bir insanım. Çünkü bu hayatta hiçbir şey kalıcı değil. Kendimizi ne kadar akışa bırakırsak kabulün getirdiği rahatlık da o kadar çabuk geliyor. Yaşadıklarımız acı içerse bile bu geçerli. Sekteye uğradığımda
ya da bu kabulün gelmesi uzun sürdüğünde elbette ilk tutunduğum dal eşim, oğlum ve ailem oluyor.

Yargısızlık şaşırttı

* Dizide seni bir çocuk psikoloğu olarak izliyoruz. Senin gözünden karakterini nasıl anlatırsın?
Demet, umudun kaybolduğu anlarda tutunulacak bir dal. Dizimizin her hikâyede umut gören anlatıcısı, ‘pedagoğu’ yani eğitmeni, karakterler arası köprüsü. Demet, uzmanlığı çocuklar olan bir adli psikolog. İşini gönülden yapan, danışanlarıyla gerçek bağlar kuran, samimi ruha sahip bir kadın.

* Role hazırlanırken çocukların dünyasına dair nasıl bir çalışma yaptın? Öğrendiklerin arasında neler seni şaşırttı?
Çocukların dünyasındaki her şey beni şaşırtıyor. Ama bunu rol hazırlığından çok bir anne olarak söylüyorum. Dizi için danıştığımız bir pedagoğumuz var. Onunla yapılan senaryo toplantılarının görüntülü kayıtları bana da gönderiliyordu. Ayrıca bir kere de kendisiyle konuştuk mesleği hakkında. Onda beni en çok şaşırtan şey, birçok psikologdadaha önceden gördüğüm bir özellik olan yargısızlık, bunun yanı sıra yumuşacık, anında güven veren tutumu. Demet’i bunun üstünden kurguladım.

* Dizide iki çocuk var. Biri cinayete kurban gidiyor, diğeri cinayetle suçlanıyor. Sen de bir çocuk sahibisin. Özellikle bilgisayar oyunları ve sosyal medya çocukların şiddeti algılayışını, çocuk şiddetini nasıl etkiliyor?
Çocuk şiddetini nasıl etkiliyor gerçekten bilmiyorum ama çocukları asosyalleştirdiğini, hayal dünyasını kısıtladığını, gerçeklikten uzaklaştırdığını, bir çeşit hipnoza soktuğunu düşünüyorum. Sadece çocukları da değil, hepimizi… Ama çocuklar bundan en çok etkilenen kesim bence çünkü onların beyni gelişmeye devam ediyor.

* Bir anne olarak çocuğunun geleceğine dair korkuların var mı?
Elbette korkularım var. Şu an yaşadığımız dünya çok da güzel değil. Pandemi, savaş, şiddet, yoksunluk, savunmasızlık… Çocuğuma bırakmak istediğim şeyler bunlar değil.

* Rol bu açıdan seni nasıl etkiledi?
Rolün etkisi, bütün bu tersliklere rağmen hayatın yaşamaya değer olduğunu savunması. Bu, hayatımda da tutmak istediğim bir bakış açısı.

Oyuncu olmasam aşçı olurdum

*15 yıldır oyuncu olarak hayatımızdasın, “Oynamazsam ölürüm” diyenlerden misin?
Hayatta böyle büyük cümleler kurmamayı öğrendim. Hayır, demem.

* Geldiğin noktada bu meslek sana ne ifade ediyor?
Hayatta gönülden sevdiği işi yapan az insandan biriyim. Bunun için müteşekkirim.

* Birçok karaktere hayat verdin. Bir odaya girsen ve hepsi karşında olsa, önce hangisine sarılırsın?
En çok sarılmaya ihtiyaç duyan sanırım ‘Gülfem’ (‘Güllerin Savaşı’ndaki rolü) olurdu.

* Sektörde bir şeyi değiştirecek olsan, bu ne olurdu?
Dizi sürelerini kısaltırdım. Maksimum bir saatlik işler yapardım.

Canan Ergüder Ekranlara Dönüyor

* Sence oyuncu olmasan ne olurdun?
Aşçı.

* Hayattan şimdiye kadar aldığın en önemli ders ne oldu?
Kontrolümün dışında olan şeyleri değiştirmeye çalışmakla vakit harcamamak.

* Pişmanlıkların oldu mu?
Elbette ama keşkelerle yaşamamaya özen gösteriyorum.

* Peki, kendinde bir özelliği değiştirecek olsan ne olurdu?
Detaylarda kendimi kaybetmem mümkün olabiliyor. Detaylı düşünebilme yetimi tutup kaybolma kısmını yok ederdim.

Canan Ergüder kimdir?

Kaynak: Hürriyet

Mine Çağlar Kondu Veteriner Oldu

Mine Çağlar Kondu, 2000’lerin başında yayınlanan “Çarli İş Başında” dizisindeki Cilvenaz karakteriyle tanındı. Daha sonrasında okuluna devam eden Mine Çağlar Kondu veteriner oldu. Geçtiğimiz gün samimi bir röpotaj vererek kendini anlattı. İşte o açıklamalar;

“Cilvenaz” Karakterini Anlattı

Mine Çağlar Kondu, dizide karikatürize edilmiş “Cilvenaz” karakterine hayat veriyordu. Kondu, spor salonundayken gelen oyunculuk telifini şöyle anlatıyor:
“Lisede Fransız okulunda okurken Amerika’ya gittim. Fakat lise bittikten sonra bazı ailevi durumlardan dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldım. O sırada Üniversite sınavına iyi hazırlanamamıştım ve bir yıl boşluğum vardı. Gazetede Yargıcı’nın ‘Yeni yüzler arıyoruz’ ilanını gördüm. Arkadaşlarımın ısrarı ile seçmelere girdim ve markanın modeli oldum. Ajansa yazıldım. 18 yaşımda fotomodellik yapıp ve reklam filmlerinde oynuyordum. Boy olarak uygun olmadığımdan podyumda yürümedim. Ardından İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni kazandım. ‘Çarli İş Başında’, modellikten bağımsız olarak bana geldi. Dizinin yapımcısı Burçin Özdemir, beni spor salonunda gördü. Yanıma gelip ‘Yüzünüz tanıdık geliyor. Oyunculuk yapıyor musunuz’ diye sordu. Üniversitede ikinci sınıftaydım ve sadece reklamlarda oynuyordum. Amacım da oyunculuk değildi. Burçin’e ‘Bir ajansım var, görüşürsünüz’ dedim ve her şey öyle başladı. Dizinin o kadar çok televizyonda tekrarları yayınlandı ki insanların aklında kaldım.”

“Hayvanlarla İlgili Programlar Sundum”

Mine Çağlar Kondu, “Çarli İş Başından” sonra birkaç dizide daha ekrana gelmeye devam ediyor:
“Setimiz çok güzeldi ama çok zorlanıyorduk. Çekimler hafta sonları oluyordu ve gece yarılarına kadar sürüyordu. ‘Çarli’ bitmeden başka dizi teklifleri geldi. Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ’un başrolündeki ‘Sıcak Saatler’de gazeteciyi canlandırdım. Osman Sınav’ın çektiği ‘Mavi Düşler’de oynadım. Günlük dizi ‘Ayşecik’te Alman öğretmen Helga’yı canlandırdım.”
Kondu, yıllar sonra da veteriner hekimliğine dair programlar yaptığını söylüyor:
“Bir sağlık kanalında sırf hayvanlarla ilgili program sundum. TRT Okul’daki bir programın danışman hekimliğini yaptım. Sonrasında da o ekip bana ‘Aileden Biri’ adında bir programı sundurdu. Pandemiden kısa süre önce bitti. Bunlardan önce ‘Can Dostum’ diye bir yarışma programında jüri oldum. Ünlüler barınak hayvanlarını alıp eğitiyordu. Sahiplenme bilincini artırmak amaçlı bir programdı.”

“Tanınıyor Olmaktan Hoşnut Olmadım”

Mine Çağlar Kondu, üniversiteye giderken tanınıyor olmanın dezavantaj olduğunu anlatıyor:
“‘Çarli’den sonra bir yere gidiyordum hemen çocukların ilgisini çekiyordum. Tanınıyor olmaktan çok hoşnut değildim. Benim amacım ünlü olmak ve bu işlerden çok paralar kazanmak değildi. Bir şekilde bu işlere girdim ve sevdim de… Ama her zaman amacım kendi mesleğimi yapmaktı. Bir yerde röportajım çıkıyordu, okulda herkes bakıp arkamdan konuşuyordu.
‘Sıcak Saatler’ pazar geceleri çekiliyordu. Ertesi gün hiç uyumadan sabahın köründe okula giderdim. Bazen set makyajımı silemezdim. Bu sefer ‘boya küpüne düşmüş’ diye arkamdan konuşurlardı. Makyajsız giderdim, ‘makyajsız da güzel değilmiş’ derlerdi. Kendiniz gibi olmamak ve her yerde rahat olamama gibi bir durum vardı. Ondan çok da keyif alamadım.”
Kondu, “Bu kadar emek vermişken oyunculukta hiç mi ilerlemek istemediniz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Okulun 4’üncü sınıfındaydım. Çok zorlanmaya başlamıştım. Okulla birlikte bu meslek yürümüyordu. Birini seçmem gerekiyordu. Daha uzun yapacağım mesleği seçtim ve veteriner oldum.”

“Doktor Rolü Gelse Oynarım”

Tekrar bir rol gelse onu oynamak için vaktim olur mu bilmiyorum. O ayrı bir mesai isteyen bir şey. Ben “oyuncuyum” desem, gerçek oyunculara ayıp olur. Ama rolden ziyade kendi alanımda beni memnun edecek bir program yapmak isterdim. Ayrıca rolün de ne olduğuna bağlı. Doktor rolü gelse belki oynarım.

Cilvenaz Hanım burada mı?

Bir kere ilk kez kliniğe giren bir hasta “Cilvenaz Hanım burada mı” diye soruyor. Ona çok gülmüştük. Uzun yıllar ortalarda olmadığım için insanlar beni tam olarak nereden tanıdığını kestiremiyor. Dizideki karakter de biraz saftı. Hekim kimliğimle onun çok bağdaşmasını istemedim. İnsanlar enteresan bir şekilde o rolle sizi bağdaştırabiliyor çünkü. 20 yıldan fazladır klinik yapıyorum. Rüştümü ispatladım. O yüzden hakkımda çıkan haberleri artık paylaşıyorum.

Çarli’nin muz sponsoru vardı

Mine Çağlar Kondu, Çarli’nin dizi setinde asla kötü bir bakıma maruz kalmadığını belirtiyor:
“Veterinerlik okumamın sette bir artısı yoktu. Çocukluğumdan beri inanılmaz bir hayvan sevgisine sahiptim. Annemden gizli sokaktan eve hayvan getirirdim. Evde civcivinden kaplumbağasına birçok hayvan besledim. Çarli ile de bu yüzden çok yakındık. Kucağımdan biri onu almaya çalıştığında o istemezdi. Çarli’nin son hallerini inanın bilmiyorum. Benim zamanımda çok iyi bakılıyordu, bir problemi yoktu. Amerika’dan Türkiye’ye eğitmeniyle gelmişti. İzlediğiniz tüm hareketler bölümden hemen önce ona öğretiliyordu. Sesli çekim yapamıyorduk. Çünkü bütün oyun boyunca Çarli’ye komut veriliyordu. Muz firmaları sponsor olmuştu. Koli koli muz gelirdi. Mutlu bir hayvandı. Bizimle beraberken zulmedildiğini düşünmüyorum. Ama yine de bir hayvanın dizi setlerinde olması durumu tartışılır. Geç saatlere kadar dizi setinde bizimle çalışıyordu. Kucağımda uyuya kalıyordu. Fakat herkes çok seviyor ve el üstünde tutuyordu.”

Acun Ilıcalı: Biletimi Yaktım

İstanbul Kültür Üniversitesi Kariyer Kulübü tarafından düzenlenen 4. Kariyer Onursal Ödül Töreni, geçtiğimiz gün Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde düzenlendi. Törende ödül alacak olan Ilıcalı gençleri kırmayarak törene gitti. O gün futbol takımının maçına gitmeyen Acun Ilıcalı “Biletimi yaktım” dedi. İşte o güne ait detaylar;

Acun Ilıcalı: Devrim Gibi Projem Var

Hedefinin Premier Lig olduğunu belirten Ilıcalı, futbol tarihinde görülmemiş bir projesi olduğunu belirterek, “Amacımız ilk 6’ya oynamak olacak. Hull City’nin Leicester City’den eksik bir yanı olduğunu düşünmüyorum” dedi.

Uluslararası turnuvalarda İngiltere’yi desteklediğini söyleyerek söze başlayan Acun Ilıcalı’nın açıklamaları şu şekilde:

“1990 Dünya Kupası’nda İngiltere’nin başarısını çok iyi hatırlıyorum. Gascoigne ve Lineker’li kadro… O dönemki marşı bile ezbere biliyorum. İngiliz futboluna her zaman ayrı bir sevgim oldu. Bir takım sahibi olmak benim hayalimdi. Maddi imkanım oluşunca İngiltere’den takım almaya karar verdim. İngiliz futbolunun damarlarımdaki kana karışmasını istiyordum. Başarının bir yılda geleceğini söyleyemem ama gelecek sezondan itibaren yüksek bir konsantrasyonla Premier Lig’e yükseleceğimizi düşünüyorum. İlk hedefimiz bu. Premier Lig’e çıkarsak düşmeye aday takımlardan olmayacağız. Amacımız ilk 6’ya oynamak olacak. Hull City’nin Leicester City’den eksik bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Leicester’ın geçtiğimiz yıllardaki performansını takdir ediyorum. Bir sonraki Leicester City olmaya adayız. Hull City olarak kupalar kazanma potansiyeline sahibiz. Bu yüzden insanların mutlu olmasını istiyorum. Bir yılda olabilecek birşey değil ancak gelecek sezon itibariyle Premier Lig’e odaklanabiliriz. Bu, bizim ilk hedefimiz. Buraya para kazanmak için gelmedim. Planlarımda ‘Ne kadar kazanırım’ diye bir şey yok. Premier Lig’e çıkmak için en pahalı değil ama en doğru transferleri yapacağız. Taraftarlar da Premier Lig’e geri dönmek istiyorsa hep birlikte çalışacağız. Taraftarlar kulübün önemli bir parçası. Taraftarları da oyuna dahil edecek, futbol tarihinde örneği görülmemiş bir devrimin hayalini kuruyorum. Bu planı şimdilik saklı tutmak isterim.”

4. Kariyer Onursal Ödül Töreni

Geliri Kas Hastalıkları Derneği’ne bağışlanan törende Kenan Doğulu ve Acun Ilıcalı da ödül aldı. ‘En iyi erkek sanatçı’ seçilen Doğulu, şu sıralar oyuncu eşi Beren Saat’in seslendireceği şarkı üzerinde çalıştığını açıkladı.

Acun Ilıcalı: Biletimi Yaktım

‘Yılın Başarılı İş Adamı’ ödülünü alan Acun Ilıcalı, sahneye çıkarak, “Benim için önemli olan Üniversite ve öğrencilerden aldığım ödül benim için en önemlisi çok kıymet veriyorum çünkü satın aldığım spor kulübünün (Hull City) maçı vardı. Biletimi yaktım buraya geldim çünkü daha önemlisiniz” açıklamasını yaptı.

Muazzez Abacı’ dan Hayranlarını Kahreden Haber Geldi!…

Sanat müziğimizin usta seslerinden biri olan Muazzez Abacı‘ dan sevenlerine kötü haber var. Felaket tellalı Ses sanatçısı Onur Akay, yine kötü bir haberle geldi. Muazzez Abacı’ ya konulan teşhis korkuttu. İşte çarpıcı Detaylarıyla Haberimiz…

Kerimcan Durmaz’ın Sahne Aldığı Yerde Muazzez Abacı Sahne Almazmış!

Muazzez Abacı’ dan Hayranlarını Kahreden Haber Geldi!…

Sanat camiasının 74 yaşındaki yaşayan bir efsanesi olan şarkıcı Muazzez Abacı’ dan, bu defa hayranlarını üzdü. Kötü haberi, Felaket tellalı olarak anılan Ses sanatçısı ve yazar Onur Akay sayfasından duyurdu. Onur Akay, Muazzez Abacı’ nın Alzheimer başlangıcı hastalığı için teşhisi konulduğunu öne sürdü.

Onur Akay Hapse Girdi!

“Muazzez Abacı’ ya Alzheimer başlangıcı teşhisi konuldu”

Onur Akay yayınladığı o üzen açıklamasında; “Türk sanat müziğinin yaşayan efsanesi Muazzez Abacı’ya Alzheimer başlangıcı teşhisi konuldu. Amerika’da olan sanatçımızın bu önemli rahatsızlığını bana söylediler. Çok çok üzüldüm. Benim en sevdiğim büyük sanatçımıza acil şifalar diliyorum” şeklinde ifadeler kullandı.

Usta Sanatçının Son Sağlık Durumu!…

Sanatçı Muazzez Abacı’nın son hali ve son sağlık durumuyla ilgili yakınları ve ailesinden bir açıklama gelmezken, Sanatçı Onur Akay’ ya göre usta sanatçı, Alzheimer tedavisine kızının yanında Amerika’ da sürdürüyor.

Kısa Bir Süre Önce Kaza Geçirmişti!…

Sanatçı Muazzez Abacı, 22 Ekim 2019 tarihinde bir ev kazası geçirerek hayranlarını üzmüştü. Ünlü ses sanatçısı, çalan telefonuna uzanmak isterken dengesini kaybetmesi sonucunda düşmüş ve ayağı 3 yerinden kırılmıştı. Ünlü sanatçı ardından Gaziosmanpaşa Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ nde ameliyat edilerek ayağı alçıya alınmıştı.

Muazzez Abacı Kimdir?

Felaket Tellalı Onur Akay kimdir? Kaç yaşında? Ne iş yapıyor?