Ana Sayfa Blog Sayfa 635

Hadise ve Mehmet Dinçerler Tatilde!

Evlilik arifesinde olan Hadise ve Mehmet Dinçerler tatilde! Bir süredir aşk yaşadığı iş insanı Mehmet Dinçerler’e ‘evet’ diyen ve ve evlilik yolunda ilk adımı atan Hadise’nin, düğün öncesi nişanlısıyla Maldivler’e gittiği öğrenildi.

Hadise Yüzüğü Kasadan Çıkardı!

Ünlü şarkıcı, dün ise kardeşi Derya Açıkgöz’le Fashion Week İstanbul kapsamında Çırağan Sarayı’nda düzenlenen Nihan Peker defilesini izledi.

Hadise, gazetecilerin nişan töreni hakkındaki sorularını cevapsız bıraktı. Parmağındaki alyans ve pırlanta yüzüğünü gizlemeye çalışan Hadise, “Arkadaşlar bugün çok sevdiğim Nihan’ın defilesine geldik. Hepinize teşekkür ederim. Başka zaman konuşuruz” dedi.

Hadise, bir süredir aşk yaşadığı işinsanı Mehmet Dinçerler’den ocak ayında evlilik teklifi almıştı. Dinçerler’in romantik teklif için sevgilisine 3 milyon TL değerinde tektaş yüzük aldığı ortaya çıkmıştı.

İşinsanı önceki akşam ise babası Burhan Dinçerler, annesi Nezihe Dinçerler ve ablalarıyla birlikte Hadise’nin Göktürk’teki evine gidip ünlü şarkıcıyı anne Gülnihal Açıkgöz’den istedi. Nişan töreninde ise çift, tüm gelenekleri yerine getirdi.

Hadise Kimdir?

Hadise’nin yaptığı sosyal medya paylaşımları sevenlerden de büyük ilgi gördü. Ünlü şarkıcının fotoğrafları kısa süre içinde binlerce beğeni alırken bazı takipçileri yüzüğü saklamaması gerektiğini de dile getirdi.

Hadise’den Konserinde Şaşırtan Hamle

Hadise ile iş insanı sevgilisi Mehmet Dinçerler, nişanlanarak, evlilik yolunda ilk adımı atmıştı. Törenden görüntü sızmaması için çalışanlara gizlilik sözleşmesi imzalattığı konuşulan ünlü şarkıcı, önceki akşam İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Oditoryumu’nda konser verdi.

Sahneye getirilen tabureye oturan Hadise, Mehmet Dinçerler için Sam Smith’in “Lay Me Down” adlı şarkısını seslendirdi. Konser alanında romantizm rüzgarları eserken, dev ekrana ünlü çiftin nişanından fotoğraflar yansıtıldı. Hadise’nin bu sürprizi dinleyicilerini heyecanlandırırken, o anlar da sosyal medyada paylaşıldı.

Evlilik Tarihini Öne Çeken Hadise’ den Sürpriz Hamilelik Açıklaması!…

Ardından konserin ikinci yarısının başında Hadise’nin özel olarak hazırlattığı video da dev ekranda yayınlandı.

Şarkıcı, metnini de kendi yazdığı videoda sevenlerine, “Düştüysen kalk. Düşmekten, koşmaktan, yürümekten korkma. Kendini sev. Dans et, eğlen, ağla, gül, mutlu ol, mutsuz ol; hayat böyle bir şey. Ne olursa olsun kendini sev ve yürü.” sözleriyle seslendi.

Mehmet Dinçerler Kimdir?

Hadise ve Mehmet Dinçerler Tatilde!

Şimdilerde nikah masasına oturmaya hazırlanan Hadise ve Mehmet Dinçerler, tatil için Maldivler’e gitti. Düğünden önce baş başa tatil yapan Hadise ile Mehmet Dinçerler, keyifli anlarını da sosyal medya üzerinden takipçileriyle paylaşmayı ihmal etmedi.

36 yaşındaki şarkıcı, kumsalda çekilen fotoğraflarına “Cennet gibi günler…” notunu düştü. Renkli bir kimono giyen Hadise’nin kendini güneşten korumak için hasır şapka ve güneş gözlüğü taktığı görüldü.

Ünlü şarkıcı güneşin keyfini çıkarırken, Mehmet Dinçerler de okyanusta yüzdü. Paylaşımlarıyla kısa sürede hayranlarından yoğun ilgi gören çifte; Seda Sayan ve Demet Akalın gibi ünlü isimler de yorum yaptı.

Jim Carrey’den Emeklilik Açıklaması

Dünyaca ünlü aktör Bruce Willis’in hastalığı sebebiyle oyunculuğu bırakmasının ardından Hollywood dünyasından sinemaseverleri üzen bir haber daha geldi. Usta oyuncu Jim Carrey’den emeklilik açıklaması geldi. İşte o açıklama;

“Bir Grup Omurgasız İnsan”

Seyirciler için “Hollywood’ dediğiniz omurgasız bir grup insan” ifadelerini kullanan 60 yaşındaki komedyen, “Smith’in hareketi bana yapılsaydı sabah kalktığım gibi 200 milyon dolarlık bir dava açardım çünkü o video sonsuza dek orada kalacak” demişti.

Jim Carrey’den Sert Eleştiri

Oscar’da yaşananlarla ilgili söylediği sözler çok konuşulan Jim Carrey, The Wrap’e verdiği röportajda; emekli olacağını ve artık oyunculuk yapmayacağını açıkladı.

Carrey, gelecekte bir proje ile ilgilenip ilgilenmediği sorulduğunda “Emekli oluyorum” dedi. 60 yaşındaki oyuncu, muhabirin şaşkınlığı karşısında “Oldukça ciddiyim” açıklamasında bulundu.

Oyuncu Jim Carrey: ‘Bu Dünya Sadece Bize Ait Değil’

Jim Carrey “Yeterince Yaptım”

Komedyen, “Eğer melekler bana altın mürekkeple yazılmış bir senaryo getirirse ve bu hikaye insanlar için önemli olacaksa tekrar bu yola girebilirim” diyerek tamamen oyunculuğunu bırakmadığını söylese de ara verme konusunda kararlı olduğunu belirtti.

Daha önce ‘Truman Show’, ‘Maske’, ‘Sil Baştan’, ‘Bay Evet’, ‘Hayvan Dedektifi’ gibi yapımlarda rol alan Ünlü isim, “Yeterince yaptım” diyerek konuşmasını tamamladı.

Tülin Şahin’e Açılan Davada Karar Çıktı!

İşadamı Pedro de Noronha’nın çocuğunu kendisine göstermediği için Tülin Şahin’e açtığı 6 ay zorlama hapsi talepli dava açmıştı. Tülin Şahin’e açılan davada karar çıktı! Tülin Şahin hapis yatacak mı? İşte o karar;

Tülin Şahin’e Dava Açtı

Manken Tülin Şahin ile Portekizli iş insanı Pedro De Noronha’nın birlikteliklerinden 2019 yılında Siena Leyla adında bir kız çocukları dünyaya geldi. Ancak bu beraberlikleri uzun sürmeyen çift, ilişkilerini noktaladı.

Kızları yüzünden sürekli karşılıklı davalık olan Pedro de Noronha, son olarak Aile Mahkemesi’ne başvurarak Tülin Şahin’in çocuğunu kendisine göstermediği gerekçesiyle 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talebiyle dava açtı.

Tülin Şahin’e Açılan Davada Karar Çıktı!

İstanbul Aile Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında her iki tarafı da avukatları temsil etti. Kararını açıklayan mahkeme, gerekçesini sonradan açıklamak üzere Pedro de Noronha’nın davasını reddetti.

Tülin Şahin eski eşini tutuklattırdı!

Tülin Şahin’den Bomba İtiraf

Kızı dünyaya geldikten kısa bir süre sonra boşanma kararı alan Tülin Şahin;

“Gerek doğumdan hemen sonra eski fiziğime dönmem için yaptığı baskılar, gerek hamileyken bir tane dondurma yediğim için çıkarttığı şiddetli kavgalar benim için son derece yıpratıcı oldu. Benim önceliğimin mükemmel gözükmekten önce bir anne olmak olduğunu kabul etmedi. Kamuoyunca da bilindiği gibi yıllardır en büyük hayalim anne olmaktı. Şimdi buna sahip olduğum hayatımın en mutlu zamanının benden yüzeysel beklentiler için çalınmasına izin vermiyorum. Kendimi ve özgüvenle büyümesini istediğim kızım Sienna’yı bu şiddet ve baskının karşısında bırakmayı kabul etmiyorum. 25 yıldır durmadan çalışan ve üreten bir kadın olarak anneliğimi her normal kadın gibi yaşamanın benim hakkım olduğuna inanıyorum. Kadınlar olarak hepimizin farklı şekillerde maruz kaldığı bu şiddet ve baskının artık bir son bulmasını istiyorum.” açıklamasını yapmıştı.

Nursel Köse’den İlginç İtiraflar

Hülya Koçyiğit, TRT 2 ekranlarında yayınlanan “Film Gibi Hayatlar” programına konuk olan ünlü oyuncu Nursel Köse’den ilginç itiraflar geldi.

“Birgün Çalışacağız”

Profesyonel oyunculuk kariyerine Almanya’da başlayan Nursel Köse, kariyeri için en önemli filmlerinden biri olan ‘’Yaşamın Kıyısında’’ya nasıl dahil olduğunu anlattı. Köse, ‘’Fatih Akın, benim daha önce oynadığım Anam filminin yapımcısıydı. Bütün filmlerin yapımcısıydı o zamanlar Almanya’da. Anam filminin çekimlerinde bizi ziyaret etmişti. Daha sonra galalarda gördük. Ortak arkadaşlarımız vardı, görüşüyorduk. O hep şaşırıyordu ve bana ‘’Senin gibi güzel bir kadın niye hep böyle ezik rollerde. Ben farklı rollerde oynatacağım. Bir gün seninle mutlaka çalışacağız’’ dedi.

Nural Köse’den İlginç İtiraflar

Aradan zaman geçti ve beni aradı Fatih. ‘’Önümüzdeki iki sene içinde çocuk sahibi olmak istiyor musun’’ dedi. ‘’Yok’’ dedim. ‘’O zaman birlikte çalışacağız. Senin için güzel bir rolüm var’’ dedi ve Yaşamın Kıyısında filminde oldum. Tuncel Kurtiz ile oynadık. Ben acayip heyecanlıydım. Filmle birçok ödül kazandık. Bana çok iyi geldi o Film, her türlü. Hem Türkiye’de tanınmam açısından hem dünya sinema platformunda birdenbire olmam hem de Tuncel Kurtiz gibi oyuncularla oynamam önemliydi’’ dedi.

Kırmızı Halı Önemli

Nursel Köse film festivallerinin, kırmızı halının, galaların oyuncunun kendisini lanse ettiği, hiç tanımadıkları seyircilerle oldukları önemli platformlar olduğunu belirtti.

‘’Cannes Film Festivali’nde bir gün önce Angelina Jolie ve Brad Pitt’in yürüdüğü halıda, ertesi gün ben yürüdüm’’ diyen Nursel Köse film festivallerini çok önemli bulduğunu ve çok ciddiye aldığını söyledi. 

‘’Ben hiçbir zaman rolün küçüğüne, büyüğüne bakmadım’’ diyen ünlü oyuncu; rolün, kendisini sarıp sarmalamasına baktığını söyledi. Komediyi çok sevdiğini belirten oyuncu ‘’Komedi zor iş ama sinemada o kadar oynayamadım. Denk gelmedi. Benim ciddi yapım komediyi siliyor galiba’’ diyerek yaptığı iş iyi çıkarsa kendisini takdir etmesini de bildiğini söyledi ve ‘’Kendimi seyreden bir insanım. Yanlışlarımı hatalarımı görürüm. Fanlarımla, seyircilerimizle bir araya geldiğimizde, onlarla olan yakınlığa çok önem veririm. Onların fikrine önem veririm’’ dedi.

“Kudret Ömrümü Yedi”

Avlu dizisinde canlandırdığı Kudret ile ilgili de konuşan Nursel Köse ‘’Kudret ömrümü yedi. Kudret çok ağır bir karakterdi. Bir de uzun vadeliydi. Evde bile eşim bazen ‘’Kudret gitsin artık ben karımı istiyorum. Nerede Nursel?’’ diyordu. Ses tonundan, beden dilinden, vücut yapısından, konuşma tarzına kadar hepsi içimdeydi. Benimle haşır neşirdi. Sinemayı kısa bir dönem çekiyorsunuz, bitiyor, vedalaşıyorsunuz ama uzun vadeli işlerde farklı. Bu kadar kötülüğün bir arada olması, bu kadar canavarlığın aynı zamanda olması. Kadınlar hapishanesi kabul günü yapılan, altın günü yapılan, eğlenceli bir yer değil. Oranın koşulları var, orada başka kanunlar, başka kendi koydukları kurallar geçerliydi ve zalim bir kadındı. Güç düşkünü bir kadındı’’ dedi.

“Allah Kimseyi Düşürmesin”

Köse karaktere çalışmak için öncesinde Bakırköy Cezaevine’ne gittiğini söyleyerek ‘’Birkaç mahkumla kadınla sohbet ettim beden diline bakmak için. Bakırköy’e gittiğimizde atölyeleri falan gezdirdiler bize. Bakırköy çok örnek bir cezaevi ve kostüm yapıyorlar, dikiş var, nakış var, resim yapabiliyorlar. Allah kimseyi düşürmesin’’ dedi.

Nursel Köse Kimdir?

Nova Norda Rap’e Göz Kırpıyor

Alternatif müziğin özgün çalışmalarıyla bilinen ismi Nova Norda bu ay yayımladığı albümle dinleyicileriyle buluştu. Kısa sürede büyük bir çıkış yapan Nova Norda Rap’e göz kırpıyor.

‘Zorba’ Dinleyicilerle Buluştu

Varım, Beteri Yok Uslanmaktan, Dinozorlar gibi şarkıları ile kısa sürede sadık bir dinleyici kitlesi kazanan Nova Norda, Nisan ayının sonunda yayınlayacağı ilk albümü “Paralel Evrende Dünya Tarihi”nden ilk teklisi ”Zorba”yı dinleyicilerle buluşturdu.

Spotify 2019 Yazı Boyunca En Çok Dinlenenler Listesi Açıklandı!

“Umarım Siz de Seversiniz”

Nova Norda, albümünden önce yayınladığı ilk teklisi ve ilk rap şarkısı olan Zorba ile vermek istediği mesajı ise şu şekilde dile getiriyor: “ Zorbalığı zekice, eğlenceli ve esprili bir açıdan ele alarak zorbalığa maruz kalan ve nasıl ayağa kalkacağını bulmakta zorlanan herkese güç vermesi amacıyla yazdım. Umarım siz de seversiniz.”

Prodüktörlüğünü Tuna Erlat’ın üstlendiği, söz ve müziği Nova Norda’ya ait olan Zorba şarkısının kayıtları Kaan Arslan tarafından yapılırken, projenin fotoğrafları ise Deniz Özgün imzası taşıyor.

Nova Norda Rap’e Göz Kırpıyor

Nova Norda’nın ilk albümünün habercisi olan ilk teklisi Zorba, 25 Mart itibarıyla tüm dijital platformlarda yayına girdi. Alternatif müziğin özgün çalışmalarıyla bilinen ismi Nova Norda bu ay yayımlayacağı ‘Paralel Evrende Dünya Tarihi’ adlı albümünün ilk teklisi ‘Zorba’yı müzikseverlerle buluşturdu. Müzisyen rap müziğe göz kırptığı şarkısını şöyle anlatıyor: “Zorbalığa maruz kalan ve nasıl ayağa kalkacağını bulmakta zorlanan herkese güç vermesi amacıyla yazdım.”

Demet Akbağ: 1982’de Minicik Bir Rolle Başladı Her Şey

Demet Akbağ bugüne kadar bizi çok kez güldürdü, güldürürken de her zaman düşündürdü. Bu defa ‘Aydınlıkevler’ isimli oyunla 15 yıl aradan sonra yeniden tiyatro sahnesinde karşımıza çıkıyor. Samimi açıklamalarda bulunan Demet Akbağ “1982’de minicik bir rolle başladı her şey” dedi.

*‘Aydınlıkevler’ oyunuyla 15 yıl sonra sahnedesiniz…
Öyleymiş, ben de inanamadım. Gerçi bu sürede yaptığım filmler, televizyon projeleri ve kendi hayatımı anlattığım bir işle hep seyircinin gözü önündeydim. Ama kalabalık bir ekiple sahneye çıkmayalı o kadar olmuş.

*Heyecan var mıydı?
Olmaz mı!

*Hâlâ mı?
Hiç bitmez o heyecan. Hatta provalar sırasında oyunun proje yapımcısı Nisan Ceren geldi, “Hayırlı olsun, ilk gösteri tarihimiz belli oldu,
26 Mart” dedi. Ben yarın oynayacakmışız gibi heyecan yaptım, “Bana kimse bir şey söylemesin, adlandırmayalım” diye başladım. Heyecanlanmadan bu iş yapılmaz, olmaz. Her oyunda, sahne için 3’üncü zil çaldıktan sonra ilk repliğimi söyleyene kadar olan kısımda kalbim bir çarpar, bir çarpar… Seyircinin kıpırtısını duyduğum an rolün içine girmeye başlarım.

*Bu kadar zaman sonra sizi sahne için ikna eden ne oldu?
Öncelikle oyun, hikâye güzel, metin güzel… Sevdim, sıcak buldum, tam istediğim gibiydi… “Ben böyle bir oyunla sahnede olmak istiyorum” dedim.

Oyuncular Sendikası Başkanlık Görevine Demet Akbağ’ın Yerine Güzel Oyuncuyu Getirdi…
*Oyunun yazarı Yılmaz Erdoğan. O hayatınızın demirbaşlarından. Size ne ifade ediyor?
Çok uzun zaman geçirdik beraber. Yılmaz’la bacı kardeş olduk artık. O bana ‘bacım’ der, ben ona ‘kardeşim’. Birbirimizin akrabası gibiyiz, seyirci de öyle kabullendi. Benim için zaman zaman abim, zaman zaman kardeşim, zaman zaman dayımın oğlu gibi… Her zaman mesleki olarak birbirimize fikirlerimizi danışırız.

Çocukluğuma götürüyor

*Sizi sahnede babaanne karakterinde izliyoruz. Oyunu bilmeyenler için Zühre’yi nasıl anlatırsınız?
Torunuyla Ankara’da yaşıyor ve okulunu bitirmesi için ona göz kulak oluyor. Güçlü bir karakter. Eskiden şaşaalı bir hayatı olmuş ama oyun 1975’i anlatıyor. Türkiye’nin sıkıntılı dönemleri. Anaç bir babaanne olarak mahallelinin de saygı duyduğu ve onların başında duran bir kadın.

*Sizden nasıl bir babaanne olur? “Torun için erken, şimdi olmasın”, “Olsa da bana insanların yanında babaanne demesin” gibi düşünceleriniz var mı?
Yok canım daha neler! Oğlum Ali daha çok genç, biraz zamanı var ama keşke onu 10 yaş gençken doğursaydım da bana torun verseydi, çok mutlu olurdum.
mOyun 1975’te Eurovision’a ilk katıldığımız geceyle başlıyor. Ve fonda Semiha Yankı ‘Seninle Bir Dakika’yı söylerken duyuluyor…

Siz hatırlıyor musunuz o geceyi?
Hatırlamaz mıyım! Hâlâ görüştüğümüz çocukluk arkadaşımın evindeydik o gece. Nefesler tutuldu. O heyecanı hiç unutmam. Zaten bu oyun beni çocukluğuma götürüyor. Babaanneme dair de çok şey buluyorum hikâyede.

*O zaman o yıllara birlikte gidelim. Yılmaz Erdoğan ‘Dar gelirli zengin bir oyun’ olarak tanımlıyor. Siz de şimdiye kadar genelde varlıklı değil, daha dar gelirli karakterlere hayat verdiniz. Sizin evde durumlar nasıldı?
Dedemin sağ olduğu dönemde biraz saltanat dönemimiz olmuş. Dedemi kaybettikten sonra İstanbul’da orta halli bir aileydik. Babam memurdu, babaannemin babasından kalan bir asker maaşı vardı. Çok sıkıntılar içinde büyümedim ama idareyi elinde tutan bir aile yapımız vardı. Mutfak bütçesi, evimizin geliri… Hepsi hesaplı kitaplıydı. Paranın hesabını bilerek yetiştik.

*Annenizle babanız siz çocukken ayrılıyor… Babaannenizle mi büyüdünüz siz?
Bizimkiler ayrılana kadar babaannem bizimle yaşadı. Sonra ben anne ve anneannemle kaldım. Babaannem benim sosyal hayatımdan sorumluydu. Sinemalara, tiyatrolara götürürdü. Oyunculuk aşkı da içime onun sayesinde girdi. Unutmam, evde kocaman bir radyomuz vardı, oyundaki gibi Radyo Tiyatrosu dinlerdik. O gün ve saatlerde eve misafir geldiğinde çok kızardım. Transistörlü olduğu için radyoyu taşıyamazdım ama kulağıma yapıştırır, üzerimi örtüyle örter; öyle dinlerdim.

Yılmaz (Erdoğan) bana ‘bacım’ der, ben ona ‘kardeşim’. Birbirimizin akrabası gibiyiz, seyirci de öyle kabullendi.

*Oyuncu olmak ne zaman, nasıl aklınıza düştü?
Hep içimde vardı. Ailemden kime sorsanız Demet başka bir meslek hayal edemez derlerdi. İlkokul çağlarındaydım, babaannem beni ‘Besleme’ diye bir oyuna götürdü. Sahnede 13-14 yaşlarındaki kız çocuğunu görünce ‘Demek bu yaşlarda da başlanabiliyor oyunculuğa’ diye düşündüm. Zaten eve geldiğimde de ne izlediysem, evde hemen o olur, taklitlere başlardım.

*Neler yapardınız?
Eve girer girmez annemin dolabını açardım. Bir Türkân Şoray filmi izlediysem annemin siyah eşarbını, bir Filiz Akın filmi izlediysem annemin sarı eşarbını alırdım. O eşarbın yanlarına tokaları takar ve kendime saç yapardım. Hakan benim Malkoçoğlu olmuşluğum bile var!

*Onu nasıl oldunuz?
Babamın beyaz gömleğini giyip Cüneyt Arkın olurdum. Evde en küçük kardeşimize alınan oyuncak bir kılıç falan varsa onu alıp koltukların üzerinde zıplardım. Sonra kâğıtları küçük küçük kesip biletler yapar, mahalledeki çocukları eve toplar, onlara bilet satıp kendi hazırladığım gösterileri sergilerdim. Ben hep bir oyunun içindeydim.

*Sizi tanıyalı 40 yıla yakın olmuş…
Oldu efendim. Sahneye ilk çıktığım yılı mı merak ediyorsun.

*Evet…
Yıl 1982. Gönül Ülkü Gazanfer Özcan Tiyatrosu, ‘Kimse Durduramaz’ adlı oyun. Minicik bir rolle başladı her şey. Ertesi sene konservatuvara kabulümle devam etti. Zaten okulla özel tiyatroları da birlikte götürdüm. 1986’da mezun oldum. Sonra Yeditepe oyuncularıyla başlayan ve devam eden büyük bir maraton var. 1995’te de BKM’nin kuruluşuyla devam ediyor.

*Bunca yıldır şöhretli birisiniz. Şöhret matah bir şey mi?
Şöhreti fazla normal karşılıyorum sanırım. Bugün hangi Tiyatro metni ya da Film senaryosunu elime alsam benim için düşünülen rolü okuduğumda, bunun altından kalkabilecek miyim heyecanıyla okuyorum. Sanıyorum benim şöhreti çok ciddiye almadığım buradan da bellidir.

*Sizi bu kadar geniş kitlelere sevdiren şey neydi size göre?
Benim mesleğim seyirciye yapılan bir iş. Seyircinin gözü önünde olmam gerekiyor. Seyirci bunu ne kadar kabullenir, alkışlarsa sizi o kadar geniş kitleler tanıyor. Ben işimi yapıyorum sadece. Yaptığım işte kalıcı olacaksam hep başarılı olmak zorundayım diye düşündüm. Çünkü ortaya çıkardığınız karakter bazı seyircilere daha çok hitap ediyor, bazılarına etmiyor. Oyunculuk yelpazemin mizahla birlikte geniş olmasının da beni kitlelere sevdirdiğini düşünüyorum.

*Günümüzde güzellik, çok takipçili olmak, hep gündemde kalmak oyuncu seçimlerinde kriter gibi duruyor. Sizce birini iyi bir oyuncu yapan nedir?
Allah vergisi… İçinde varsa olur. Ne zorla eğitimle, ne güzellikle ne de takipçiyle falan olacak iş değil bu. İçinde oyunculuk hamuru doğuştan varsa, var olan bir yetenek ancak eğitimle geliştirilebilir.

*Değişmeden kalıyorsunuz, hep fitsiniz…
Senelerdir haftada üç gün spora gidiyorum. Onu da zayıf olmak için değil, sağlıklı olmak için yapıyorum. Annemin kuşağının ve hareketsiz hanımların sonradan bunun acısını çok çektiğini biliyorum. Kemikler bir süre sonra sorun olmaya başlıyor. Sahnede olmak istiyoruz, o halde bedenimize iyi bakmalıyız. Herhalde biraz da genetik mirasım sağlam. Aşırı şekerli ve tatlı şeyler sevmem, bu da avantaj sağladı.

*Estetik operasyonlar…
Zamanında yaptırdım, bilen bilir. Çok fazla değişmeden, abartmadan, yaşı geldiğinde estetik operasyona karşı değilim.

Pilav tenceresinin dibini kaşıkla sıyırmayı çok seviyorum

*Hayatın nasıl bir dönemi sizin için?
Olgunluk dönemim. Eksiğim sadece. Ama hayatta her şeyi karşılayabilmemiz de hayatı hayat yapan şey. Bir şekilde yürüyor bu Yaşam. Mümkün olduğunca huzurlu, dostlarımla, arkadaşlarımla, mesleğimi yaparak sürdürüyorum.

*Ölümden korkar mısınız?
Korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bir anda bitiyor gidiyor hayat. Sanıyorum yaşarken acı çekmek daha zor.

*Pişmanlıklarınız oldu mu?
Hepsinin bana katkısı olmuştur. Bazı işler idealden çok, para kazanmak amaçlı yapılmıştır. Ama onlar da belli bir seviyenin altında işler değildi ve seyircide de belli bir kredim olduğu için göz ardı edilmiş olabilirler. Tabii bir yandan hayatımı kazanırken bir yandan istediğim, idealim olan
işleri de yaptım. Ben bu meslekte merdivenleri yavaş çıkmak gerektiğine inananlardanım. Birden bir yere varma hali insanın başını döndürebilir, çok da normaldir böyle olması. Küçük rollerle başlayıp izlendikçe takdir görmek, bir sonraki işin bir diğerinden parlak ve akılda kalıcı olması…
Bende bu iş böyle gelişti.

*Komedi oynayan oyuncuların özel hayatlarında daha ciddi ve sert oldukları söylenir. Siz?
Suratı asık, somurtkan, az konuşan biri asla değilim. Bir arkadaş grubunda, birileriyle birlikteysem, bir hikâye anlatıyorsam kendimi dinletirim. Sus pus oturmam. İfade biçimim komik gelebilir. Bazen gergin olduğum zamanlar daha komik oluyormuşum. Sinirliyken komik olduğumu söylüyorlar.

*Aa sizin sinirlendiğiniz olur mu?
Herkes gibi ben de sinirlenirim. Gerilirim. En çok kendime kızarım.

*Neden?
Çünkü çabuk demoralize olurum. Her şeyin suçunu kendimde görürüm.

*Eyvah, çok fena…
Biraz disiplinliyim, Hakan. Kafamda planladığım şeyler rayında gitmeyince çabuk panik oluyorum.

*Kendinizi acımasızca eleştirseniz…
Çabuk parlamam ve çabuk demoralize olmam derim. Kendimle ilgili mevzularda sakin kalamam.

*Yaparken yakalandığınız ve en utandığınız şey nedir?
Pilav tenceresinin dibini kaşıkla sıyırmayı çok seviyorum. Arkadaşımın mutfağında da bunu yaparken yakalanmışlığım var.

Beni izlediğine inanmak istiyorum

*Türk halkı yıllardır size gülüyor, siz kime gülersiniz?
Tabii benim de güldüğüm insanlar, hikâyeler var ama ben galiba doğal olana gülüyorum, zorlama şeylere gülemiyorum. Beni Zafer (Çika) çok güldürürdü. Gerçekten komikti. Sadece beni değil, komedyenleri de güldürürdü.

*Yılmaz Erdoğan, kaybettiğiniz eşiniz Zafer Bey’in, yeni bir oyun oynamanızı çok istediğini ve oyunu ona ithaf ettiğini söyledi…
Evet. Oyunun metninde son sayfada tarih ve “Zafer Çika’ya ithaf edilmiştir” yazıyor. Benim tekrar sahnede olmam ve tiyatro yapmam Zafer’in çok istediği bir şeydi. Yılmaz’la bir arada olduklarında şakayla karışık, “Karıma bir oyun ne zaman yazacaksın? Hadi birlikte bir tiyatro yapın” diye o kadar çok söylerdi ki… Onu kaybettiğimiz yakın tarihte, Yılmaz’la sık sık bir araya gelirdik, bir gün evden ayrılırken bana “Onun isteğini en kısa sürede yerine getireceğim, hazır ol, yolda oyun” dedi.

*Sizi izlediğine inanıyor musunuz?
İnanmak istiyorum.

*Oğlunuz Ali, 22 yaşında. Bu yolda artık beraber ilerliyorsunuz. Nasıl bir annesiniz?
Üniversite sebebiyle aramızda özlem var. Olgun bir çocuk oldu Ali. Çok arkadaşız onunla. Her anneye çocuğu şahane gelir. Ama Ali gerçekten anlayışlı, problemsiz bir çocuk. İyi kalpli bir çocuk. Hayatım boyunca lafımı, sözümü geçiremediğim olmadı ona.

*Sizi ilk kez babaanne rolünde ‘Vizontele’de izledik Siti Ana karakteriyle. Kaç yaşındaydınız?
39 yaşındaydım.

*Ne kadar gençmişsiniz…
Makyajla veya plastik makyajla da yaşlanmadım üstelik. Bu tavırla alakalı. Sadece saçımın bir yeri beyaza boyandı. Ben sanırım kolay değişebilen bir fiziğe sahibim.

*Şimdi de babaanne olacak yaşta değilsiniz gerçi…
Görüntüye aldanmamak lazım (gülüyor). Olurum olurum… Biliyor musun ben okulda da kendi yaşımdan büyük karakterleri oynardım. Hep böyleydi.
mNeden? Bu istediğiniz bir şey miydi, yoksa roller mi öyle geldi?
Anaç tavrımdan mı bilmiyorum. Bir de okul yıllarında erkek oyuncu adayları daha ufak tefek çocuklardı, ben de ya anne ya da abla, kardeş olurdum.

*Jönfi olmak ister miydiniz? Herkesin âşık olduğu, evin güzel kızı…
Oynadığım karakterleri renkli ve oyunculuk açısından daha avantajlı buluyorum.

*70’li yıllardan size kalan neler var?
O yıllarda masumiyet çok hâkimdi. O masumiyeti çok özlüyorum. Televizyonda o dönem olan filmlere denk geldiğimizde geçemememizin, takılıp izlememizin sebebi de belki bu. Daha basit, fakir-zengin hikâyeleri falan hâlâ benim vazgeçemediğim hikâyeler. Hâlâ kalbime işliyor. Belki de gençliğimi, çocukluğumu özlüyorum. Kişiliğimi oluştururken yaşadığım dönemin etkisi mutlaka var.

*‘Masumiyet’ dediniz. İnsanlık olarak masumiyetimizi biraz kaybettik mi?
Gençleri de çok seviyorum, onların vizyonları çok farklı ama eski ve şimdiki kuşak arasında büyük değişim var. Onların şanslı olduğu bambaşka şeyler var ama bizim de kendimize göre çok şanslı olduğumuz dönemler vardı. Şimdi bilgiye çabuk ulaşıyorlar; daha özgürler, bu özgürlük onları belki daha erken olgunlaştırıyor.Biz yine de daha masum ve safken nasıl becerip bu hayatın içinde var olmuşuz, nasıl büyümüş, olgunlaşmışız düşünüyorum. Ben gençken de babaannem bizim için aynı cümleleri kurardı. Ama ben erken olgunlaşmayı ve özgürleşmeyi tehlikeli buluyorum.

*Siz erken mi özgürleştiniz?
21 yaşında hâlâ gece belli bir saatte eve gelir, ailemden izin alırdım. Evlenip kendi hayatını, evini kurana kadar aileye sorumluluk vardı.

*Peki aşklar… O yıllardan bu yıllara aşk nasıl değişti?
Aşk jet hızıyla değişti.

*Sizce hangi dönemin aşkları daha güçlüydü?
Ben eskideyim. Düşünsene, konum at, şuraya geleyim gibi bir durum yoktu. Uzun süre buluşulamazdı, yani bir buluşamama durumu vardı. Belki uzun süre bakışacaksın, kim bilir ne zaman el ele tutuşacaksın… Şimdiki gibi hızlı tüketilmiyordu bir şeyler o zamanlar. Ben eski masumiyeti daha çok seviyorum.

Kaynak: Hürriyet

Ozan Orhon: Yeni Nesil Bizden Daha Zeki

İlk kez 1992’de müzikseverlerin karşısına çıkan Ozan Orhon, uzun yıllar Kıbrıs’ta yaşadıktan sonra İstanbul’a yeni bir tekliyle döndü! Ozan Orhon “Yeni nesil bizden daha zeki” dedi.

10 Yıl Aradan Sonra Geri Döndü

Türkiye’ye eşinin desteğiyle, müzik piyasasına da 10 yıl aradan sonra yeni şarkısı ‘Arı’ ile döndü Ozan Orhon. Bu tekliye çok samimi bir de klip çekti. Sanat dünyasından Zeynep Casalini, Tayfun (Duygulu) gibi dostları, hatta modacı anneannesi bile eşlik etti ona klibinde. “Sanki konsere çıkıyormuşum gibi kendi klibimde çok heyecanlandım” diye anlatıyor sahalara dönüşünü… Onu bugünkü müzik piyasasında en çok şaşırtan şeyse adaletsizlik: “Paran varsa muhteşem bir promosyon, harika bir izlenme… Paran yoksa yeteneğin olduğu yerde kalıyor. Nerede bu yetenekli çocuklar?”

“Tarkan hakkında konuşanlara ‘Çıkın bir Tarkan gibi olun, ondan sonra konuşun’ diyorum. Başarı hep kıskanılır.”

Ozan Orhon: Yeni Nesil Bizden Daha Zeki

Orhon, Z Kuşağı’nın da şarkısını beğeneceğine inanıyor ancak onları eleştirmeden de geçemiyor: “Gördüğüm kadarıyla Z Kuşağı müzisyenleri ‘ünlü olalım’ diye yola çıkıyor. Bu baştan yanlış. Ondan sonra tabii ki psikolojileri bozulur.” Her şeyin ‘bi tık’ meselesi olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Mesela bir diziye oyuncu arıyorlar. Giriyorlar sosyal medyaya, takipçi sayısına bakıyorlar ilk. Niye bu çocuklar konservatuvardan mezun oluyor ki o zaman? Dizi yapımcıları takipçi sayısına bakıp ona göre rol veriyor. Aynı şekilde konserler için de bu böyle… Bir albümün üç haftada eskiyebildiği bir dönemdeyiz artık!”

Ozan Orhon Dördüncü Kez Bakın Kiminle Dünya Evine Girdi…

Bu arada özeleştiri yapmayı da ihmal etmiyor sanatçı: “Ne gülünç şeyler yapmışız bir zamanlar. Devir değişiyor ve sen biraz geri planda kaldığında yarışı kaybediyorsun. Belki de bunların böyle yaşanması gerekiyordu. Bu konuda en güzelini Tarkan yapıyor. Onun hakkında konuşanlara diyorum ki: ‘Çıkın bir Tarkan gibi olun, ondan sonra konuşun.’ Başarı her zaman kıskanılır. 90’lı yıllarda da vardı bu.

O yüzden gülüp geçiyorum artık. Belki yaş, belki olgunluk. Allah’tan yeni nesil bizden daha zeki. Biz çok safmışız.”
Müzik yapmaktan hiç vazgeçmeyeceğini söylüyor sanatçı. Yeni projeleri de hazır: “Sevilen eski şarkılarımdan birini çıkarıp ondan sonra yine sıfır bir şarkı yapacağım. Yine araya eski bir şarkı alıp o şekilde devam edeceğim. İlk ‘Saman Alevi’ne klip çekmek var.

Edis’te Kendi Gençliğimi Görüyorum

“Yeni nesil çok çabukçuluk yapıyor. Eğitim almadan, bir şey dinlemeden… Hayatta her şey şarkı söylemek değil. Müzik kültürün olmak zorunda. Çok iyi bir müzik dinleyicisi, iyi bir müzik yorumcusu olmadan sanatçı olamazsın. Bir kalıpla şarkı söylersen o kalıbın içinde kalırsın.
Yeni nesilden Edis’i çok seviyorum ben. Onda kendi gençliğimi görüyorum. O kıpır kıpır enerjisi değişmezse hep başarılı olur. Tarkan her zaman Tarkan’dır. Bir zaman sonra yaştan dolayı o ‘top pop’ adamlar olmayacağız ama o inşallah starlığı götürecek. Kadınlardan da çok başarılılar var. Melek Mosso gibi. Çok yetenekli alternatif gruplar var.”

Seray Sever: “Dolandırıcılara Dikkat! Ben Bir Ev Parası Harcadım”…

0

Hamileliğinin 32’ nci haftasında olan ünlü sunucu Seray Sever, birkaç hafta sonra ikiz kız bebeklerini kucağına almanın heyecanını yaşıyor. 48 yaşların uzunca süren mücadele sonrasında hamile kalan Seray Sever ile Hilton İstanbul Maslak’ ta röportaj verdi. Ünlü sunucu “Dolandırıcılara Dikkat! ” dedi…Hamilelikten, baba acısına pek çok konuda içini döken Seray Sever röportajının Detayları Haberimizde…

Seray Sever: Çok Acı Çekiyorum

Seray Sever: “Dolandırıcılara Dikkat! Ben Bir Ev Parası Harcadım”…

“48 yaşındaki hamileliğine “mucize” diyebilir miyim?”

“2018’de evlendik biz Eray’la (Sünbül). O sene 8 kere denedik. Sonra zaten televizyon programım başladı. Vücudum çok yorulmuştu.
Çok sevdiğim bir bütünsel tıp doktorum var; Mustafa Yaşar. O toparladı beni. Doğal takviyelerle vücudumu sıfırladık.
Kadınlarda zamanla yumurta rezervi azalır ama benim bu tedavilerden sonra rezervim iki-üç katına çıktı.”

“Sanırım dev bir doktor ve dost kadrosuyla yürüttün süreci…”

” Tabii tabii… Mesela çok yakın dostum olan, sizlerin ‘ünlülerin estetisyeni’ diye bildiğiniz Ayşe Yıldız var. Onun çok desteği oldu. Doğumu gerçekleştirecek Murat Emanetoğlu da her gün beni sıkı takipte…”

“Dolandırıcılara Dikkat!”

“Peki hamile kalmak için yapılan tüm bu tedaviler sende nasıl etkiler yarattı?
“Ahh ahh… Onu en iyi o dönem yapımcım olan Feraye (Tanyolaç) bilir. Zaten hiperaktif biriyim ama hormonlar sayesinde 10-15 katına çıktı hiperaktifliğim. Çok çabuk yükseliyordum. O süreçte seni beynin ya da kalbin yönetmiyor, kontrol hormonlarda oluyor…”

“Kadınlar bu süreçte ne gibi hatalar yapıyor?”

“10-15 kere üst üste deneyenler oluyor. Oysa birkaç kere denedikten sonra tekrar vücudu toparlayıp sonra devam etmekte fayda var. Kadınlar “Acaba zamanım geçiyor mu”, “Ne yapacağım”, “Olacak mı, olmayacak mı” diye panik yapıyor. Tüp bebek denemesine gidiyorum; hep 20’li yaşlardaki kızlar. Yani şu dönemde hamile kalınamama gibi bir durum söz konusu. İnsanlar hamile kaldığımı duysun ve motive olsun istedim.”

“Ben Bir Ev Parası Harcadım Bu Süreçte…”

 “Pes etmeden çabalayın” mesajı mı bu?”

“Kadınlara önerim çabalasınlar ama doğru yerlerde, doğru şekilde çabalasınlar. Motivasyonlarını düşürmesinler. Ben bir ev parası harcadım bu süreçte. Bu işin tüccarları, dolandırıcıları var. Onların eline düşerseniz yandınız. Ben düştüm. Allah korudu. Hamile kalmak isteyen kadınlar, haklı olarak her duyduğuna inanmak istiyor. Çünkü muhtaçlar…O yüzden yanlış ellere gidiyorlar. Bütünsel tıptan bahsettim, “2 yıl yaptım” dedim. Ama kadınların bunu 2 yıl yapmasına gerek yok, 3-4 ay vücudu toparlamak için yeterli bir süre.”

“Gelelim mi 48’in mucizesine?”
“Gerçekten mucize… Ben 45 yaşında evlendim ve çok denedik. Fakat önemli bir detay vardı hayatımda. Annem 48 yaşında doğal yollardan hamile kalmıştı. Takdiri ilahi bazı şeyler. Şu işe bakın ki ben de 48 yaşında hamile kaldım.”

“Gebelik riskli miydi?

“Doktorlar “riskli gebelik” diyor. 8 olumsuz faktörün 4’ü bende var zaten. Hem yaş ileri, hem bebekler ikiz. Yani bunların hepsi risk yaratıyor ama diyorum ya, mucizelerle yaşıyorum şu dönemi.”

“Peki hamile olduğunu öğrendiğin gün neler oldu?”
“Yine hormonlar yüzünden eşim Eray’a yükseldiğim bir gündü. Evden o sinirle çıktım. Hamile olduğumu öğrenince Eray’ı aradım. Zaten o mutlulukla tüm gerginlikler unutuluyor. Zor süreçti, zor. Önce test geliyor, bakıyorsun hamile miyim… Sonra gidiyorsun, kese göründü mü… Kese göründüyse, kalp atışı var mı… Her anı ayrı bir heyecan.”
Gelelim klasik soruya, kaç kilo aldın?”

” 12-13 kilo aldım. Çok ilginç bir hamilelik süreci geçiriyorum. Şişen sadece karnım. (Gülüyor) Hiç midem bulanmadı. Her gün yürüyüşlerimi yaptım. O konuda sorunsuzdu diyebiliriz.”

“Çocuk İçin Evlilik Şart Aksi Bencillik Olur”

“Çok denediğin için bir umutsuzluk oldu mu, “Tamam yeter, bırakıyorum” dediğin anlar mesela...”
“Ben dedim ki; bu yaz da denerim, olmuyorsa takdiri ilahi der geçerim. Belki bu hayat yolunda bebek yoktur diye düşündüm.”
“Çocuğu sen mi daha çok istiyordun, eşin mi?”
“Eray çocuk meraklısı biri değildi. Çocuğumuz olmasa da bir şey değişmeyecekti. Fakat hamile olduğumu öğrendikten sonra çok değişti, bambaşka bir adam oldu.”
“Keşke çabalamaya daha erken başlasam, daha erken çocuğum olsaydı diyor musun?”
“İlk kuralım ruh eşimi bulmaktı. Bana göre çocuk için evlilik şart çünkü. Aksi bencillik oluyor. Yapanlara lafım yok ama benim için böyle.”

“Bebeklerin İsimleri Sofia Ve Alya Olacak”

“Çocukların isimleri ne olacak?
” İkizlerden birinin ismi Sofia olacak. Eşim koydu. Biz tanışmadan önce bir ‘görüntü’ belirmiş ona. “Çocuğum oluyor ve adını Sofia koyuyordum” diye anlatmıştı bana ilk tanıştığımızda. Diğer kızın ismini de ben koydum. Onun da adı Alya olacak. Harflerin enerjisine inanan biriyim. Baş harfi ‘A’ olsun istedim. Sofia duygusal bir isim, Alya ise daha kuvvetli, daha eril.”

“Yarının Bile Garantisi Yok”

“Astrolojiyle de ilgilisin. Çocukların için bakıyor musun?
“Deli gibi bakıyorum. Sonra durup “Sen neyin hesabını yapıyorsun!” diyorum. Bana yarının bile garantisi olmadığını öğretti Allah. Babam için haritaya bakarken çok ürktüm. Ben bu açılara bakmak istemiyorum dedim. Kötü açılar vardı.”

“Çok İstediğim Bir Şey Geliyor, İnşallah Bir Kayıp Vermeyiz”

“8 Mart’ta baban Tamer Sever’i kaybettin. Başın sağ olsun…”
“(Ağlıyor) Babam hastaneden çıkacaktı. Çantası, ayakkabısı her şeyi hazırdı. Bana “Sen git kızım” dedi. Ben İstanbul’a döndüm. Şimdi babamın 40’ı ile 52’si arası bu bebekler gelecek. Bakar mısın şu duruma… Belki çocuklarıma baktığımda babamın bir özelliğini göreceğim, bilmiyorum…”

“Kızların mı seni dik tutuyor bu süreçte?”
“Hayattaki en büyük korkumla sınandım. (Ağlıyor) Kocama da dedim “Çok istediğim bir şey geliyor, inşallah bir kayıp vermeyiz” diye. Babam benim hayattaki piramidimin tepesiydi. En iyi dostumdu. Bir dediğim iki edilmedi. Benim bugün bir tane tektaşım varsa, babam aldı üniversiteye girdiğimde. Böyle bir babanın evladıyım.”

“Çocuklar Gelmese Nefes Alamazdım”

“Ne hissediyorsun?
“Kelimelerle tarif edemiyorum. Artık babam ve annem bir torun görsün, kardeşim de evlenmedi demiştim. Bodrum’a gittiğim dönemde 8-9 ayı hep beraber geçirdik babamla. Çok diri, çok hoş bir adamdır babam. Ama çok kronik rahatsızlığı vardı. En büyük mutlulukla ve en büyük acı aynı anda oldu hayatımda. 1.5 ay sonra babam kucağına torunlarını alacaktı. Planlar yapıyorduk. Allah’tan çocuklar geliyor. Yoksa nefes alamazdım. Çok bağlıydım. Hayattaki en büyük aşkımla, korkumla sınandım. Vardır bir bildiği Allah’ın. İnançlı bir insanım. Burada bir sebep var. Belki dünyanın ne kadar boş olduğunu görmem için, bilmiyorum.”

“Şimdi Kendimle Oyun Oynuyorum”

“Sanırım çocukları düşünüp stresini onlara aktarmamaya çalışıyorsun…”

“Evet, nefes almak, iki bebeğe bakmak durumundayım ve stresimi onlara geçirmemek zorundayım. Babamın cenazesi için Bodrum’a gittiğimde 2 gün boyunca karnımda hiç kımıldamadılar. O enerjiyi alıyorlar anneden. Oyun oynuyorum kendimle şimdi, babam hâlâ burada diyorum…
Ben gasilhaneye bile girdim, babamı öptüm, sarıldım, kaçmadım. Karşı koltukta oturan, her saniye her şeyi danıştığım babam. Ölümden de korkmuyorum artık. Bir insan öleceğini bilerek teselli bulur mu? İşte ben ondan teselli buluyorum.
Öldüğümde kavuşacağız diyorum. Birbirine çok bağlı bir aileyiz biz. Çok fena çok…
Bak mesela hemen hissettiler üzüldüğümü, tekmeliyor şu an bebekler. İlk tekmelerini de babamın hastaneye yattığı gün atmışlardı.”

Seray Sever Kimdir?

 

Emrullah Çalapkulu’ndan da Fıs Fıs İsmail’e Tepki

Çocuklar Duymasın’da canlandırdığı ‘Fıs Fıs İsmail’ karakteriyle tanınan Süleyman Yağcı “Kadınlar tayt giymesin” ve “Metroda öpüşürsen ben devreye girerim” şeklindeki açıklamalarının büyük tepki topladı. Bu sözlere sessiz kalmayan Emrullah Çalapkuyu’ndan da Fıs Fıs İsmail’e tepki geldi.

Neler Olmuştu?

Programda Süleyman Yağcı ile Esra Sönmezer arasında tayt tartışması yaşanmıştı. Telefonla canlı yayına katılan bir kadının ‘Kocam tayt giyince bana karışıyor” sözleri ikiliyi tartışmaya itti. Süleyman Yağcı, kadınların tayt giymesini doğru bulmadığını ifade ederken Esra Sönmezer bunun doğru bir yaklaşım olmadığını savundu. “Kadınlar tayt giymesin” diyen Yağcı, “Bazı kadınlar öyle tayt giyiyor ki gerçekten iğrenç. Her şeyin bir kuralı vardır. Aşka, sevgiye, giyinmeye karşı değilim. Demokrat bir adamım. Yeryüzünde en çekici canlı kadındır. Günümüzde öyle insanlar var ki 40-50 yaşına gelmiş bir kadın eli tutmamış. Televizyonu açıyor sizin gibi cilveli kadınlar çıkıyor. Sokağa, kafeye gidiyor cilveli kadınlar. Adamlar sapıtıyor. Giyimini biraz doğru yapacaksın” diye konuştu. Yağcı’nın bu sözleri üzerine Esra Sönmezer, “Yazın bikini, mayo giyiyoruz. Giymeyelim mi? Bakmayın. Siz mayo giyince biz bakıyor muyuz?” diyerek karşılık vermişti.

Süleyman Yağcı kimdir?

Emrullah Çalapkulu’ndan da Fıs Fıs İsmail’e Tepki

Son teklisi Bana Senden Bahsetme ile güzel bir başarı yakalayan Emrah Çalapkulu mesleğin zorluklarıyla nasıl mücadele ettiğini anlattı.
Her zaman inandığı yolda yürüdüğünü söyleyen Emrah, “Birilerine kötü görünmemek için inanmadığım bir şeyi savunuyormuş gibi yapmam. Her meslek gibi bu mesleğin de zorlukları var. Karakterimden ödün vermeden var olmaya devam edeceğim” dedi.
Son günlerde ‘Kadınlar tayt giymesin’ ve ‘Metroda öpüşürsen ben devreye girerim’ sözleriyle tepki çeken Süleyman Yağcı’ya da tepki gösteren şarkıcı, “Böyle talihsiz açıklamalarla kadınlar üzerinden gündeme gelip sonrasında özür dilemek ne kadar samimi? Kadınları rahat bırakın. Senin bugün laf attığın kadın birinin annesi, birinin kardeşi, birinin kızı, birinin eşi. Kimsenin buna hakkı yok. Empati yapmayı ögreneceğiz yoksa böyle özür dileterek ögretirler” dedi.

Neslihan Atagül Setelere Dönüyor

Bir süre önce sağlık sorunları nedeniyle ekranlara ara vermek zorunda kalan güzel oyuncu Neslihan Atagül’den sevindiren haber geldi. Neslihan Atagül setlere dönüyor. İşte konu hakkında merak edilen tüm detaylar;

Neslihan Atagül’den Veda Paylaşımı

Sefirin Kızı’na veda mesajı paylaşan Atagül, “Oynarken hücrelerime kadar hissettiğim Nare ile vedalaşıyorum. Ben tolerans göstersem de vücudum o toleransı bana göstermedi. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Sefirin Kızı ekibine selamlar. Teşekkür ederim arkadaşlar. İzleyicilerimize de teşekkür ederim, hep destek oldunuz. İyi ki varsınız. En yakın zamanda başka hikayelerde görüşmek üzere” ifadelerini kullandı.

Neslihan Atagül ‘ü Kızdıran Soru Ne?

Ünlü oyuncu Neslihan Atagül, hızla kilo kaybetmesi sonucunda geçtiğimiz hafta hastaneye gitmişti. ‘Geçirgen bağırsak sendromu’ teşhisi konulan Atagül sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla sağlık durumu hakkında açıklama yaptı. Atagül paylaşımına “İyi olmaya gayret ediyorum, tedavim devam ediyor” açıklamasını yaptı.

Nesliah Atagül Kimdir?

Neslihan Atagül Setelere Dönüyor

29 yaşındaki başarılı oyuncunun yeni dizisinde patronlarından biri TMC Film’in sahibi Erol Avcı, diğeri ise Alim Yapım’ın kurucusu olan eşi Kadir Doğulu. Yapımda Neslihan Atagül’e eşlik edip ‘Kazım’ ve ‘Ahmet’ karakterlerine hayat verecek erkek oyuncular henüz belli olmadı.

Neslihan Atagül ve Kadir Doğulu çifti yeni dizi anlaşmasına imza atar atmaz soluğu Seyşeller’de almıştı. Çiftin tatili sona erse de Atagül’ün aklı adada kaldı. Instagram hesabından tatildeki anlarından bol bol fotoğraf paylaşan ünlü oyuncu altına, ‘Evet özlemiş olabilirim’ notunu düştü

Kadir Doğulu kimdir?