Kanal D’nin fırtına gibi esen dizisi “İnci Taneleri” ikinci sezonunda da izleyiciyi büyülemeye devam ederken, setten gelen sürpriz bir aşk haberi magazin gündemine bomba gibi düştü! Dizinin karizmatik Nusret’i Rıza Kocaoğlu, güzeller güzeli Nehir karakterine hayat veren Sera Kutlubey ile aşk yaşamaya başladı.
Geçtiğimiz sezon dizinin kadrosuna etkileyici bir giriş yapan Sera Kutlubey ile Rıza Kocaoğlu’nun set arkadaşlığı aşka dönüştü. İkilinin aşkı, dün akşam Enis Arıkan’ın “Hayalperest” oyununun galasında gözler önüne serildi.
Rıza Kocaoğlu ve Sera Kutlubey
Gecenin En Çok Konuşulan Anı: Öpücükler ve Romantik Dakikalar
Rıza Kocaoğlu, sevgilisi Sera Kutlubey’i Zorlu PSM’nin önünde sabırla beklerken objektiflere yakalandı. İkili, oyunu birlikte izledikten sonra after partiye katıldı. Partideki sıcak anlar ise gecenin asıl bombası oldu! Çift, kalabalığın ortasında romantik anlar yaşayarak sık sık öpüştü ve herkesin dikkatini üzerine çekti.
Kocaoğlu ailesi de galadaydı. Rıza’nın kardeşi Gözde Kocaoğlu ve annesi Suna Kocaoğlu’nun da katıldığı bu özel gecede, oyuncu çiftin uyumu adeta büyüledi. Setten başlayan bu tutkulu aşk, magazin dünyasında uzun süre konuşulacağa benziyor!
Ekranların yeni fenomeni olan Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar dizisinde adeta bir felaket yaşandı. Dizinin çekimlerinin yapıldığı ünlü Şakir Paşa Köşkü, çıkan büyük bir yangın sonucu tamamen kül oldu. İzleyicilerin büyük bir heyecanla takip ettiği diziden gelen bu beklenmedik haber, hem ekipte hem de hayranlarda şok etkisi yarattı.
Yapım şirketinden yapılan açıklamada, yangının gece 01.30 sıralarında set alanında çıktığı ve kısa sürede tüm köşkü sardığı belirtildi. Şans eseri o sırada sette kimsenin bulunmaması büyük bir facianın önüne geçti. Ancak, yangının çıkış sebebi henüz netleşmiş değil. Uzman ekipler, olayın bir sabotaj olup olmadığını araştırıyor.
Şakir Paşa Ailesi Köşkü
“Dizimize Kısa Bir Ara Vereceğiz”
Yapım ekibinden yapılan resmi açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Bu yangın hepimizi derinden sarstı. Şakir Paşa Köşkü’nü yeniden inşa ederek en kısa sürede çekimlere devam edeceğiz. Can kaybı yaşanmamış olması bizim için büyük bir teselli. İzleyicilerimizin sabrını rica ediyoruz.”
Büyükada’nın İncisi Yok Oldu
Dizinin çekildiği, Büyükada’da yer alan tarihi köşk, bölgenin simge yapılarından biriydi. Bu trajik olay, yalnızca dizi ekibini değil, aynı zamanda Büyükada sakinlerini de yasa boğdu. Şakir Paşa Köşkü’nün yeniden inşa edilip edilemeyeceği ise merak konusu.
Başrollerinde Vahide Perçin, Fırat Tanış, Meryem Uzerli ve Cem Yiğit Üzümoğlu gibi ünlü isimlerin yer aldığı dizi, bu pazar 3. bölümüyle ekrana geldikten sonra kısa bir ara verecek.
Ünlü oyuncu Yasemin Kay Allen, Ahmet Mümtaz Taylan’ın sunduğu ve izleyenleri derin bir empati yolculuğuna çıkaran Empati programına konuk oldu. Hem özel hayatına dair bilinmeyenleri anlattı hem de karakterine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Allen’ın sözleri sosyal medyada büyük yankı uyandırdı!
“Annemin İsminin Ağırlığı Hep Üzerimdeydi”
Sanatçı bir ailenin çocuğu olarak büyümenin getirdiği zorluklara değinen Allen, sektöre adım attığı ilk günlerde annesinin isminin sorumluluğunu derinden hissettiğini belirtti. “Kelimelerimi hep özenle seçmeye çalıştım. Annemin sektördeki saygınlığı sayesinde bazı şeyleri daha kolay aşsam da bu, üzerimde büyük bir baskı yarattı,” diyerek kariyerine dair çarpıcı bir içgörü sundu.
Yasemin Allen
Yasemin Allen: “Piton Gibi Kuvvetli Olmak İsterdim”
İngiltere’de egzotik bir yaşam süren Yasemin Allen, burada “Kraliyet Pitonu” olarak bilinen bir yılan beslediğini açıkladı. “Yılan beslemek eşsiz bir deneyim! Ancak Türkiye’de yasak olduğu için yılanımı İngiltere’de bırakmak zorunda kaldım,” sözleriyle yılan sevgisini paylaştı.
Yasemin Allen: “Eratik Bir İnsanım”
Karakterine dair samimi bir itirafta bulunan Allen, “Keşke Piton gibi sakin ve güçlü olabilsem. Ama ben eratik bir insanım, yani Türkçesiyle hiperaktif,” diyerek kendini tanımladı. Bu sözler, oyuncunun enerjik ve yoğun bir karaktere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Yasemin Allen’ın bu açıklamaları hem kişisel yaşamına hem de karakterine dair yeni bir pencere aralarken, sosyal medyada büyük bir etki yarattı!
Cinsel sağlık konularındaki esprili diliyle tanınan Dr. Haydar Dümen’in ölümüyle birlikte ortaya çıkan dolandırıcılık hikayesi, büyük bir tezgahın kurulduğunu gözler önüne serdi. Eşi Gülten Dümen’in, İstanbul Cihangir’deki 5 katlı binalarını kurtarmak için girdiği çıkmaz, eşyalarının çalınması ve mal varlıklarının kaybedilmesiyle sonuçlandı.
Borç Kapanı ve Tefeci Tuzağı
92 yaşındaki Dr. Haydar Dümen, Covid-19 tedavisi için hastaneye kaldırıldığı dönemde, eşi Gülten Dümen büyük bir borç yükü altındaydı. Maddi sıkıntılardan kurtulmak amacıyla Cihangir’deki bina satılmak istense de işler planlandığı gibi gitmedi. Silivri’deki yazlık komşusu Gökhan Ataş, binayı satmak yerine bir tefeciyle tanıştırarak çifte “geçici çözüm” sundu. Ancak bu, çetenin tuzağına düşmenin ilk adımıydı.
Yapılan anlaşmaya göre, yaklaşık 45 milyon TL değerindeki bina, tefecilere devredilecek ve karşılığında 5 milyon TL ödeme yapılacaktı. Ancak bu süreçte tapu devri sırasında Gülten Dümen’in, henüz ödeme yapılmadan “parayı aldım” dediği bir belge imzalatıldı. Bu imza, dolandırıcılık zincirinin ilk halkası oldu.
Haydar Dümen
Binayı Kaybetti, Evdeki Kasayı Soydular
Haydar Dümen’in ölümünden sonra, Gülten Dümen mirasçılarla anlaşmazlık yaşarken çete planlarını derinleştirdi. Evin satış sürecini sürekli erteleyen çete, Gülten Dümen’i tehdit ederek, sahte belgelerle binanın yeni sahiplerine devredildiği izlenimi yarattı. Çetenin üyeleri, sadece binayı değil, evdeki eşyaları ve kasayı da çaldı.
Gülten Dümen’in şoförü Mustafa Genç’in ifadesine göre, Silivri’de çetenin ofisinde yaşanan bir olayda kendisine silah doğrultulmuş, darp edilmiş ve ses kayıtları zorla sildirilmişti. Gülten Dümen ise bu baskılar karşısında bayılmış ve olayların ardından büyük bir travma yaşamıştı.
Polis ve Yargı Bağlantıları Ortaya Çıktı
Dolandırıcılık ve tefecilik ağı, sadece mağdurlarla sınırlı kalmayıp, iddialara göre polis ve yargı mensuplarıyla da bağlantılıydı. Çete lideri olduğu iddia edilen Tanju Aksu’nun, kendisini koruyan üst düzey polis müdürleriyle iş birliği yaptığı, hatta husumet yaşadığı kişilere operasyon düzenlettirdiği öne sürüldü.
Operasyon Başlatıldı, Çete Çökertildi
20 Mayıs 2024’te başlatılan operasyonla çetenin büyük bir kısmı yakalanarak tutuklandı. Ancak çetenin lideri olduğu belirtilen Tanju Aksu halen kaçak durumda. Soruşturma sırasında, aynı yöntemlerle mağdur edilen 6 kişinin daha olduğu tespit edildi.
Haydar Dümen ve eşine kurulan bu dolandırıcılık ağı, mal varlığıyla birlikte hayatlarına da büyük bir darbe vurdu. Olayın hukuki boyutlarıysa hâlâ sürüyor.
2022 yılında yaşamını yitiren ünlü oyuncu Billur Kalkavan’ın iş insanı kardeşi Rıza Kalkavan’dan gelen trajik haber, adeta şok etkisi yarattı. Henüz 59 yaşında olan Kalkavan, sahte alkol tüketimi nedeniyle hayatını kaybetti. Hastaneye kaldırılan Kalkavan, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bu acı kayıp, sahte alkolün karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Gazeteci Asena Özkan, bu üzücü haberi sosyal medya hesabından duyurdu. Özkan, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Sahte alkol, bu kez çok yakınımdan can dostum Rıza Kalkavan’ı aldı. Lütfen sevdiklerinizi uyarın, bu işin şakası yok! Bandrolsüz alkol tüketmesinler. Güzel insan Rıza Kalkavan, annenin ve Billur’un yanında huzur içinde uyu. Seni unutmamız mümkün değil.”
Şok İddialar Ortaya Çıktı!
Rıza Kalkavan’ın trajik ölümüyle ilgili arkadaşlarının ortaya attığı iddialar ise tüyler ürpertiyor. Patronlar Dünyası’na konuşan bir arkadaşı, Kalkavan’ın maddi sıkıntılar nedeniyle bir süredir sahte alkol tükettiğini belirtti. Başka bir arkadaşı ise Ortaköy’de 30 kilo votkayı yalnızca 6 bin liraya satın aldığını söyledi. Bu düşük fiyatın, ölümcül sonuçlara yol açacak sahte alkol olduğu şüphesi üzerinde duruluyor.
Billur Kalkavan
Billur Kalkavan’ın Ölümünün Ardından Yeni Bir Drama
Rıza Kalkavan’ın ablası, ünlü oyuncu Billur Kalkavan, 15 Ekim 2022’de akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmişti. Şimdi ise aile, bir başka büyük kayıpla sarsıldı. İki kardeşin bu şekilde hayatını kaybetmesi, hem hayranlarını hem de yakınlarını yasa boğdu.
Sahte Alkol Kabusu Büyüyor!
Son dönemde sahte alkol can almaya devam ediyor. İstanbul’da geçtiğimiz günlerde yaşanan bir diğer olayda, 37 kişinin sahte alkol nedeniyle hayatını kaybettiği bildirilmişti. Rıza Kalkavan’ın ölümü, bu ölümcül tehlikenin ne kadar ciddi bir boyuta ulaştığını bir kez daha hatırlattı.
Uyarı! Sahte alkol tüketimi ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Yetkililer, bandrolsüz ve şüpheli alkol ürünlerinden kesinlikle uzak durulması gerektiği konusunda vatandaşları uyarıyor.
Türkiye’nin saygın iş dünyası simalarından biri olan 87 yaşındaki İnan Kıraç, 75 yaşındaki Emine Alangoya ile nikâh masasına oturdu. Ancak bu evlilik kadar yankı uyandıran bir diğer gelişme, kızı İpek Kıraç’ın babasına vasi atanması talebiyle mahkemeye başvurması oldu.
3.2 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin kadınlarından biri olan İpek Kıraç, yaptığı açıklamada babasının içinde bulunduğu duruma dikkat çekti ve bu hamlesinin zorunluluktan kaynaklandığını vurguladı. “Babam İnan Kıraç’ın içine düştüğü durumdan kurtulması için başka bir yol olsaydı, hiç kuşkusuz onu tercih ederdim,” diyen Kıraç, bu kararın hem ailesel hem de mali bir sorumluluk olduğunu ifade etti.
“Annemin Mirasını Korumak İçin Mecbur Kaldım”
İpek Kıraç, yaptığı açıklamada, babası İnan Kıraç’ı iki aylıkken evlat edinen merhum annesi Suna Kıraç’ın manevi mirasına sahip çıkma arzusunu dile getirdi. Babasının yönetimindeki kurumların geleceği için endişeli olduğunu belirten Kıraç, bu hamlenin bir zorunluluk olduğunu savunarak şu ifadeleri kullandı:
“Anneme ve babama duyduğum sevgiyle hareket ederek, manevi ve maddi değerlerimizi koruma sorumluluğunu üstleniyorum.”
Adaletin Kapısı Çalındı: Süreç Mercek Altında
İpek Kıraç, bu konunun artık yargıya taşındığını ve basın organlarından bilgi kirliliği yaratılmaması adına hassasiyet beklediğini belirtti. Aile içindeki bu gelişmeler, kamuoyunda merak uyandırırken, dava sürecinin detayları büyük bir dikkatle takip ediliyor.
Bu hamle, Türkiye’nin iş dünyasındaki önemli ailelerinden birinin perde arkasında yaşanan çalkantıları gözler önüne sererken, İnan Kıraç’ın bu konudaki sessizliği ise soruları artırıyor. Hem duygusal hem de finansal boyutları olan bu olay, uzun süre konuşulacağa benziyor.
Milli futbolcu Kerem Aktürkoğlu, aldığı evlilik kararıyla futbol dünyasında büyük bir heyecan yarattı. Başarılı futbolcunun nişan haberi sosyal medyada geniş yankı uyandırırken, müstakbel eşine dair detaylar da merak konusu oldu. İşte “Kerem Aktürkoğlu kimle nişanlandı, nişanlısı kimdir, nereli ve ne iş yapıyor?” sorularının yanıtları!
Ceren Azak
Kocaeli’de Unutulmaz Bir Törenle Nişanlandılar
A Milli Takım ve Benfica’nın yıldız oyuncusu Kerem Aktürkoğlu, memleketi Kocaeli’de düzenlenen bir törenle hayatını Ceren Azak ile birleştirmek için ilk adımı attı. Galatasaraylı futbolcu Yunus Akgün de bu özel günde Kerem’i yalnız bırakmadı. Düğün tadında geçen nişan, sosyal medyada kısa sürede gündem oldu.
Kerem Aktürkoğlu Ceren Azak
Ceren Azak Kimdir?
Kerem Aktürkoğlu’nun nişanlısı Ceren Azak, Kocaeli’nin tanınmış simalarından biri. Çocuk Gelişimi mezunu olan Azak, kariyerini Başiskele’de bir özel eğitim merkezinde çocuk gelişimi eğitmeni olarak sürdürüyor. Mesleğine olan tutkusu ve çocuklara olan sevgisiyle tanınan Azak, hem kişisel hem de mesleki yaşamıyla ilgi odağı oldu.
Aşk Hikayesi Nasıl Başladı?
İkili, sosyal medya platformlarında birbirlerini takip etmeye başladıktan kısa bir süre sonra ilişkilerini duyurdu. İlginç bir detay ise, Kerem Aktürkoğlu’nun iki ay önce bir canlı yayında ilişkisi olmadığını açıklamış olması. Bu hızlı gelişme, çiftin hikayesini daha da dikkat çekici hale getirdi.
Kerem Aktürkoğlu ve Ceren Azak çiftine mutluluklar diliyoruz! Şimdi gözler, ikilinin düğün törenine çevrildi.
Netflix, 13 Eylül 2019’da yayımladığı The Spy adlı mini dizisinde, Orta Doğu’nun en cesur ve tehlikeli casuslarından birinin hayatını ekrana taşıdı. Dizinin merkezinde, Mossad için çalışan ve Suriye’deki en derin sırları açığa çıkaran Eli Cohen’in olağanüstü hayatı var. Mısırlı bir Yahudi olan Eli Cohen, 1960’ların başında Mossad’ın emirlerini yerine getirmek üzere Suriye’ye sızarak, o dönemdeki istihbarat savaşlarının seyrini değiştirdi. Ancak, sonunda ihanete uğradı ve 1965’te idam edildi.
Sacha Baron Eli Cohen’in canlandırdığı bu efsanevi karakter, sıradan bir dosya memurundan, Mossad’ın en tecrübeli ajanına dönüşümünü izleyicilere etkileyici bir şekilde sunuyor. Ancak gerçek Eli Cohen’in hikayesi, dizinin sunduğundan çok daha dramatik ve sarsıcıdır.
Eli Cohen Kimdir?
Eli Cohen, 1924’te Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğmuş, genç yaşta İsrail için gizli bir görev üstlenmiş bir adamdır. Gençliğinde, Mısırlı Yahudilerin İsrail’e göçüne yardımcı olan gizli gruplarda görev aldıktan sonra, 1954’te Mısır’da kurulan casus ağının bir parçası oldu. Ancak bu ağ, Mısır hükümeti tarafından ifşa edilince, Eli Cohen ve diğer casuslar tehlikeye girdi. 1956’da İsrail’e göç etti ve askeri istihbarat için başvuruda bulundu, fakat kabul edilmedi. Sonrasında bir sigorta şirketinde çalışmaya başladı, ancak Mossad’ın gözünden kaçmadı.
1960 yılında, İsrail’in Suriye ile savaşın eşiğinde olduğu bir dönemde, Mossad onu önemli bir göreve hazırlamak için seçti. Eli Cohen, kendisini Suriye’de derinlemesine yerleştirecek eğitim sürecinden geçirildikten sonra, yeni bir kimlik kazandı ve gizli görevi için sahte bir işadamı kimliğiyle Arjantin’e gönderildi.
Eli Cohen: Netflix’in The Spy
Mossad’a Katılma Süreci ve Gelişen Olaylar
Eli Cohen, Arjantin’de “Kemal Amin Thabet” adı altında bir işadamı kimliğiyle tanındı. Burada, Suriye’den gelen elitlerle bağlantılar kurarak, Suriye’nin önemli politik ve askeri figürleriyle tanıştı. 1962’de Şam’a yerleşti ve hızla Suriye’nin iç çalkantılarından yararlanarak önemli devlet sırlarını toplamaya başladı. Cohen’in en büyük başarısı, Suriye’nin askeri üslerine ve stratejik bölgelerine dair gizli bilgilere ulaşmasıydı. Bu dönemde, onun başını alacağı felakete yol açacak ilişkiler de hızla kuruldu.
Eli Cohen’in en büyük fırsatı, Suriye’deki Baas Partisi’nin askerî darbesiyle geldi. Suriye’nin yeni lideri Hafız el-Esad, Eli Cohen’i kendi yakın çevresine dahil etti ve bir dönem savunma bakanı olarak atanmayı bile düşündü. Ancak Eli Cohen’in etkisi, şüphelerin artmasına ve sonunda yakalanmasına yol açtı.
İsrail İçin Topladığı Bilgiler
Eli Cohen’in topladığı istihbaratlar, İsrail’in Golan Tepeleri’ni ele geçirdiği 1967 yılına giden süreçte çok kritik oldu. İsrail ordusunun en önemli zaferlerinden birine giden yolda, Cohen’in sağladığı bilgiler büyük rol oynadı. Golan Tepeleri’nde ağaçlar dikilerek, İsrail ordusunun askerlerinin yerleri belirlenip, düşman hatları içine sızıldı.
Eli Cohen’in istihbaratları, sadece askeri konularda değil, Suriye’nin üç kademeli savunma hattı oluşturması gibi stratejik hamleleri de kapsıyordu. Bu bilgiler, 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda İsrail’e büyük avantaj sağladı.
Yakalanışı ve Sonrası
Eli Cohen, 1964’teki bir ziyaret sırasında, Mossad’a Suriye’ye geri dönmek istemediğini belirterek yardım talep etti. Ancak Mossad, onu geri gönderdi. O dönemde Suriye’nin güvenlik teşkilatı, teknolojik takip ve izleme ile Eli Cohen’in ihanetini fark etti ve sonunda 1965’te onu suçüstü yakaladı. Eli Cohen, Suriye’nin en sert sorgulama ve işkencelerinden geçti ve sonunda askeri mahkeme tarafından casusluk suçundan idam cezasına çarptırıldı.
İdamı ve Sonrası
18 Mayıs 1965’te, Eli Cohen Şam’da, çok kalabalık bir meydanda asılarak idam edildi. Ancak ölümünden sonra, Suriye Eli Cohen’in naaşını defalarca gizleyerek, İsrail’in onu geri almasını engelledi. 2007’de, Türkiye’nin aracılığıyla Suriye ile yürütülen diplomatik görüşmelerde, Eli Cohen’in naaşının iade edilmesi konusu gündeme gelse de, somut bir adım atılmadı.
Eli Cohen’in hikayesi, casusluk dünyasında unutulmaz bir iz bırakırken, bugün İsrail’de ulusal bir kahraman olarak hatırlanıyor.
Ekranların sevilen yüzü Feyyaz Şerifoğlu ve başarılı haber spikeri Merve Dinçkol, aşklarını görkemli bir nişan töreniyle taçlandırdı. Ünlü çift, kız isteme ve nişanı aynı gece gerçekleştirerek unutulmaz bir organizasyona imza attı. Şerifoğlu, Kapadokya’da Hande Erçel ve Barış Arduç ile birlikte çekimlerine devam ettiği Reminder projesinden bir günlük özel izin alarak İstanbul’a geldi. Çift, 100 kişilik davetli listesini ağırlamak için şehrin gözde mekanlarından İstanbul Stay Bosphorus Hotel’in salonunu kapatarak adeta masalsı bir gece yaşattı.
Ünlü İsimler Geceye Akın Etti
Geceye yalnızca aile yakınları değil, aynı zamanda magazin dünyasının tanınmış isimleri de damga vurdu. Alya, Özgür Daniel Foster, Berkay ve Fatih Ürek gibi yıldızlar, çiftin mutluluğunu paylaşmak için törene katıldı. Merve Dinçkol, zarafetiyle tüm gözleri üzerinde toplarken, İtalyan bir tasarımcının elinden çıkan ve İtalyan ipeğinden hazırlanan sade elbisesiyle adeta peri masalından fırlamış gibiydi.
Merve Dinçkol ve Feyyaz Şerifoğlu
Merve Dinçkol’un 30 Bin Dolarlık Yüzüğü Dikkat Çekti
Feyyaz Şerifoğlu’nun nişan hediyesi ise olay yarattı. Ünlü oyuncu, Merve Dinçkol’a tam 30 bin dolarlık bir pırlanta yüzük hediye ederek, cömertliği ve aşkıyla bir kez daha gönülleri fethetti. Çiftin birbirine olan bakışları geceye damgasını vururken, 3 yıldır süren bu aşkın evlilik yolunda emin adımlarla ilerlediği bir kez daha kanıtlandı.
Nikah Masası İçin Gün Sayıyorlar
Hayranlarını şimdiden heyecanlandıran çift, nikah tarihini henüz açıklamasa da düğün hazırlıklarının başladığı öğrenildi. Feyyaz Şerifoğlu ve Merve Dinçkol’un bu masalsı aşkı, yılın en konuşulan birlikteliklerinden biri olmaya aday!
Türk sinemasının usta yönetmeni Zeki Demirkubuz’un büyük beklentilerle 97. Oscar Ödülleri’ne gönderdiği filmi Hayat, Uluslararası En İyi Film dalında adaylık elde edemedi. Hicran’ın hayatını baştan yazma mücadelesini anlatan film, izleyicilerden tam not alsa da Oscar jürisinin dikkatini çekmeyi başaramadı. Adayların açıklanmasının ardından hayal kırıklığı yaşatan bu sonuç, sinemaseverleri derinden üzdü.
Demirkubuz, sessizliğini bozmadan önce bir hafta boyunca süreci değerlendirdi ve sonunda sosyal medya platformu X’te duygularını dile getirdi. Yönetmen, Oscar yarışına dair samimi ve sarsıcı bir özeleştiride bulunarak şu sözleri paylaştı: “Keşke daha ciddi, planlı ve hazırlıklı olsaydık; keşke bu kadar ufuksuz, geleneksiz ve özgüvensiz olmasaydık.”
Zeki Demirkubuz
Miray Daner’in Performansı ve Hayat’ın Derin Hikayesi
2023 yılında vizyona giren ve kısa sürede büyük yankı uyandıran Hayat, Demirkubuz’un filmografisindeki en iddialı yapımlardan biri olarak gösteriliyor. Hicran karakterine hayat veren Miray Daner, rolü için “Şimdiye kadar canlandırdığım en zor karakterdi” diyerek filmin dramatik yoğunluğunu vurguladı.
Yönetmenin kendine has sinema dili ve filmin etkileyici hikayesi, Türkiye’yi uluslararası arenada temsil etme hayaliyle yola çıkmıştı. Ancak alınan sonuç, yalnızca Oscar yarışına değil, Türkiye sinemasının uluslararası platformlarda nasıl bir vizyonla ilerlemesi gerektiğine dair önemli bir tartışma başlattı.
Sinema Dünyası İçin Bir Ders
Demirkubuz’un paylaşımı, yalnızca bir özeleştiri değil, aynı zamanda Türk sinemasının küresel ölçekte kendini daha iyi ifade etmesi gerektiğine dair bir çağrı niteliği taşıyor. Hayat’ın adaylık sürecinden çıkarılacak dersler, belki de gelecek projelerin daha sağlam bir temele oturmasını sağlayabilir.
Oscar hayalini geride bıraksa da Hayat, derinlikli hikayesi ve güçlü oyunculuklarıyla unutulmazlar arasında yerini aldı. Demirkubuz’un samimi özeleştirisi ise sinemaseverler için düşündürücü bir mesaj olarak hafızalara kazındı.
