Pazar günü sevenleri ile buluşan iki kardeşin hayatlarında ki mücadeleleri anlatan Ağlama anne dizisi bu akşam yayınlanacak final bölümü ile ekranlara veda edecek. Tüm gerçekleri ortaya çıkacağı yeni bölümde, gerçeklerin nasıl ortaya çıkacağı merak konusu olmuştu ancak herşey bir anda çözülecek ge herkes eteğinde ki taşları dökecek. Zeynep’in gerçeklerle yüzleşmesi yine duygusal anlar yaşanacağının işaretlerini veriyor. ATV’de ekranlara gelen yeni dizi Ağlama Anne final yapma kararı aldı. Reytinglerdeki düşüş nedeniyle 13. bölümü ile ekranlara veda eden dizi, takipçilerini oldukça üzdü.
Ağlama Anne dizisinin 13. ve final bölümü atv ekranında izleyicilerle 30 Aralık Pazar günü buluştu. Dizinin merak edilen final bölümünden sahneler sırası ile youtube resmi sayfasında yayınlandı.
İşte final bölümünde yaşananların detayı: “Çok sevdiği bir annesi var…”
Özlem, Adnan’ın kendisinden şikayetçi olduğunu öğrenir. Tam onun şokunu yaşarken Alya’dan kötü haber gelir. Alya, kaybolmuştur. Gözler, Alev’e ve Damla’ya yönelir. İkisi de zan altındadır, üstelik Zeynep, kendisinden saklanan gerçekleri öğrenmekle burun burunadır. Ali Osman her zamanki gibi Alev’i bırakmaz. Dimdik yanında durarak ona, ailesine kol kanat gerer. Adnan, Özlem’in şeytanlıklarına son verirken, Hasan, Alev’in geçmişte yaşadıklarını öğrenir. Hasan geçmişin intikamını alacak mı? Alev sınandığı aşktan geçecek mi? Zeynep, yaşadığı şoku atlatıp mutlu olmayı başaracak mı?
Ağlama Anne Neden Bitiyor? İşte Nedeni;
Uzun zamandır ekranlarda olmayan Birce Akalay’ın başrolünde oynadığı dizi Ağlama Anne bu akşam sevenlerini üzerek final yapıyor. Sevenleri dizinin neden final yaptığını çok merak ediyor. İşte tüm detayları haberimizde derledik…
Ağlama Anne dizisi 2018 2019 yeni sezonunda pazar akşamları izleyicisi ile buluşmaya başlayan hikayesi sezon dizelerinden farklı olsn iki yeni diziden biriydi; diğer yeni dizi ise Kanal D’nin Bir Litre Gözyaşı dizisiydi. Ne yazık ki iki yapım da pazar akşamı bekledikleri reytingleri maalesef alamadı ve ikisi de 2019’u göremeden ekranlara veda ediyorlar.
Şahan Gökbakar’ın Cem Yılmaz Paylaşımı Yıktı Geçirdi!
Mars Grubu’dan Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar’ın, “Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmaz’lar çıkar” cümlesine ünlü komedyen Cem Yılmaz “Yavaş çıkar.” ifadeleriyle ti’ye almıştı. Ünlü komedyen Şahan Gökbakar bu konuya esprili bir dille yaklaşarak Cem Yılmaz’a sosyal medyadan desteğini gösterdi.
Instagram hesabından Cem Yılmaz’a net bir şekilde omuz veren ünlü komedyen Şahan Gökbakar, “Kore’den ucağa bindirmişler geliyormuş… Yeni Cem Yılmaz çıkartması… Mısır sever bir hanim ile Cengiz’in boş salonda kova kova mısır yeyip sohbet etmeleri manidar olmuş! Zira bu gidişle yeni Cemler, yeni Yılmazlar çıkana kadar anca boş salonlarda sadece mısır yenip sohbet edilecek gibi duruyor…” cümleleriyle mesajını iletti.
İşte Olay Şahan Gökbakar Paylaşımı;
Cem Yılmaz: “Yavaş Çıkarsın!”
Yapımcı ve salon işletmecisi kaosunun taraflarından olan Mars Grubu’nun Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar bir söyleşisinde; “Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmaz’lar çıkar. Onlar film çekmezse çekeni bulacağız.”ifadeleriyle konuşmuştu. Tam bu sözlerden sonra Cem Yılmaz ateş püskürdü. Cem Yılmaz şahsi hesabından yaptığı paylaşımını, “Hayatımda ilk defa gördüğüm bu hanım yeni Cem Yılmaz’lar çıkaracakmış! Yavaş çıkarsın. Hanımefendi hadi bırak Cem Yılmaz çıkarmayı da tüm Türkiye de sinema biletini 15 lira yapmayı teklif ediyorum 40 liraya bilet satmak yok var mısın? Yoksun tabi…İyi çıkarmalar. Cengiz’i geçiyorum.” sözleriyle tamamlamıştı. Şimdi gözler Mars Grubu’nun Kurumsal İlişkiler Direktörü’ne çevrildi. Bakalım Türkiye’nin komedi ustalarına cevapı ne olacak..
Son zamanlarda herşey çok normal ilerlediği için sıradanlaşan dizi Erkenci Kuş 26.son bölümde yine heyecanlı olaylar yaşanmaya başladı. Planını hayata geçiren Fabri, Can’a dair birçok sebepten ötürü suç duyurusunda bulunarak gözaltına alınmasını sağladı. Olaya sebebiyet veren kişinin kendisi olduğu düşünen Sanem’in parfümü Fabri’ye vermesi yeni kriz oluşturdu. Erkenci Kuş 27.bölüm fragmanı geldi mi?
Star TV ekranlarında seyircisinin pür dikkat takip ettiği Erkenci Kuş 26.son bölümde; Hedeflerini ulaşabilmek noktasında Aylin ile güçlerini birleştiren ve bunun için vurucu planını uygulamaya alan Fabri, Can hakkında pek çok sebepten ötürü suç duyuru gerçekleştirerek gözaltına alınmasını sağladı. Erkenci Kuş son bölümde; Can’ın başına gelen talihsiz olayın beraberinde içine ateş düşen Sanem, onun bu içinden çıkılamaz duruma sürüklenmesine kendisinin neden olduğunu düşünerek parfümü Fabri’ye verme kararı aldı. Ancak Sanem’in bu kritik hamlesi sonucu başına daha büyük işler açarak olaylar giderek sarpa sarmaya başladı. Yapılan anlaşma üzerine Fabri, Can’a ilişkin suçlamalarını geri çekerken diğer yandan yeni bir krizin daha oluşmasına sebebiyet vererek şirketteki tüm hisselerini Aylin’e devretmesinin ardından Erkenci Kuş 27.bölüm fragmanı sorgulanıyor. Mahalleye ortalığı tozu dumana katarak gelen ve Sanem’le büyük bir tartışma içerisinde kendisini bulan sürpriz kişinin, Can’ın evine tekrardan gelmesiyle esasında annesi olduğunun ortaya çıktı!
Erkenci Kuş 27.bölüm fragmanı yayınlandı mı?
Ekranların severek takip edilen dizisi Erkenci Kuş dizisinin maalesef 27. bölüm fragmanı yayınlanmadı…
Erkenci Kuş son bölümde;
Can, Fabbri’nin şikayeti üzerine gözaltına alınır. Sanem, Can’ın düştüğü bu durumdan kendini sorumlu tutar ve onu kurtarmak için Fabbri’ye kokusunu verir. İstediğini alan Fabbri, şikayetini geri çeker ve hisselerini de Aylin’e devreder. Bu arada mahalleyi ziyarete gelen gizemli bir kadın ortalığı birbirine katar. Sanem mahallede tartıştığı bu kadınla Can’ın evinde tekrar karşılaşacaktır. Acaba bu kadın kimdir?
Cumartesi aksamlarının reyting rekortmeni dizisi Erkenci Kuş 27.bölümüyle 26 Ocak tarihinde Cumartesi günü saat 20:00’da Star TV ekranlarında izleyici kitlesini ağırlayacak.
Yapımını Gold Film’in, yapımcılığını Faruk Turgut’un üstlendiği başrollerini Mehmet Aslantuğ, Ayça Bingöl, Nur Fettahoğlu, Furkan Andıç, Afra Saraçoğlu, Murat Daltaban, Alara Turan, Batuhan Ekşi ve Nilay Erdönmez gibi ünlü isimlerin paylaştığı merakla beklenen “Kardeş Çocukları” çok yakında Star TV ekranlarından izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.
Sevilen oyuncular Ayça Bingöl ve Nur Fettahoğlu dizide iki kız kardeşi canlandıracak!
Kardeş Çocukları’nda; Ayça Bingöl, yoksulluklarla dolu bir köyde kızı Hayat’la yaşam savaşı veren mücadeleci bir anneyi canlandırıyor. Yıllar önce yaşadıkları köyü terk ederek İstanbul’a giden ve kendisini yoktan var eden Umay karakterine ise Nur Fettahoğlu hayat veriyor. Dizide, yaptığı evlilikle İstanbul sosyetesine adım atan Umay, kızı Hayal ve eşi Tarık Reşat’la yaşadığı kusursuz hayatı bir gecede değişecek.
İki bambaşka hayat kuran Ümran (Ayça Bingöl) ve Umay’ın verdikleri sınavı konu alan dizide kader önce kızları Hayat ve Hayal’i bir araya getirecek. Ümran ve Umay ise yıllar sonra yeniden yan yana geldiğinde geçmişin karanlık sırları ortaya çıkmaya başlayacak.
Hayalleri ve hayatları birbirinden bambaşka olan iki anne; Ümran (Ayça Bingöl) ve Umay (Nur Fettahoğlu). Ümran ve kızı Hayat, küçük bir köyde yaşarken, “Sosyetik güzel’’ Umay Karay ve kızı Hayal, İstanbul’dadır. Hayallerde bile birleşemeyecek kadar farklı hayatlar yaşayan annelerin yolları, yıllar sonra karşılaşınca beklenmedik olaylara neden olur.
Senaryosunu Sırma Yanık’ın, yönetmenliğini Faruk Teber’in üstlendiği güçlü isimleri kadrosunda barındıran dizi “Kardeş Çocukları” çok yakında Star’da ekrana gelecek.
Seren Yereli: Kendimi koşulsuz sevmeyi öğrendim. Rol aldığı Bodrum Masalı dizisi ile tanınan ve sosyal medya hesabından paylaştığı cesur fotoğrafları ile adından sıkça söz ettiren Sereler Yereli, 2018 yılının son gününde senenin değerlendirmesini yaptı. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar…
Seren Yereli: Kendimi koşulsuz sevmeyi öğrendim. Bodrum Masalı dizisinde canlandırdığı Alara karakteri ile hayatımıza giren ve sonrasında sosyal medya hesabından paylaştığı cesur pozlarıyla her daim gündem olan başarılı ve güzel oyuncu Sereler Yereli, 2018 yılının değerlendirmesini yaptı.
Sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla yılın muhasebesini yapan genotiplerinin oyuncu, dikkat çekici yorumlarda bulundu. İşte genç ve güzel oyuncunun yorumlarından bazı satır başları…
Ne kadar çok görürsem o kadar az bildiğimi anladım
“Bu cehaletten bir kaçışım olmadığını ve ne kadar çok görürsem o kadar az bildiğimi anladım. Dünyanın her zaman benden daha büyük olacağını fark ettim. Bu yüzden ona meydan okumak yerine onu kendi kapasitemce anlamaya çalışıp onunla birlikte büyüme fikriyle barışırsam daha çok kendim olabileceğimi anladım.
Aceleyi bırakıp kendime zaman tanıdığım, beklentilerimi sıfırlayıp içimden geleni yaptım. Ama gerçekten içimden geleni. Yani hırsımın aç gözlülüğümün sabırsızlığımın bana verebileceği kısa vadeli hazlara hizmet etmek için bir şey yapmak olmadığını anladım.
Sadece inandığım şey için çabalayıp gerisini akışa, yani her zaman benden daha büyük ve daha yaratıcı olan akışa bıraktığım, inandığım yolda gidip gerisini Allah’a havale etmenin rahatlığını anladım.
Hiçbir ödül beni mutluluğa götürmeyecek
Eğer yaptığım şey beni ruhsal anlamda yoruyorsa ait olmadığım bir yolda olduğumu anladım. Ve bu yolun sonundaki hiç bir “ödülün” beni ulaşmak için tüm zamanımı harcadığım mutluluğa götürmeyeceğini öğrendim. Çok klişe ama sonuca değil yola odaklanmanın güzelliğini anladım.
Kendini en cesur sanan varlığın bile bu korku imparatorluğunda, her an korkusunun farkında olup onunla baş etmesi gerektiğini anladım. Ve gerçekten en önemlisi her an ama her an şükredilecek ne kadar fazla şey olduğunu ama aynı zamanda bu şükredilecek şeylerin bana bahşedilmiş gerçeklik olduğunu anladım.
Annemin sözünü dinlemeyi, “sahip olma” konusunda ailemden dostlarımdan ve sağlığımdan daha özel hiçbir şey olamayacağını anladım. Üretmeyi, ürettiğimi kendime saklamayı, doğru zamanı beklemeyi ve kimsenin suçlu olmadığını, olan iyi kötü her şeyden tüm dünyanın sorumlu olduğunu ve bu yüzden kimseyi yargılamamam gerektiğini anladım.
Umarım her birimiz gerçek potansiyelimizi gerçekleştirip, tüm zamanlardan daha hızlı değişen bu dünyayı delirmekten kurtarıp mutluluğa çevirebiliriz, çünkü ince bir çizgi.”
Şener Şen ve Mert Fırat bir araya gelirse… Türk sinema ve tiyatrosunun yaşayan efsanelerinden Şener Şen, oyuncu Mert Fırat’ın da kurucularından olduğu tiyatro DasDas ile 14 yıl sonra sahnelere geri döndü. Birlikte bir röportaja imza atan ikili, çok samimi açıklamalarda bulundu. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm ayrıntılar…
Şener Şen ve Mert Fırat bir araya gelirse… Türk Sinema ve tiyatrosunun yaşayan efsanelerinden Şener Şen, 14 yıl aradan sonra Zengin Mutfağı isimli oyunla hayranlarının karşına çıktı.
Başarılı oyuncu Mert Fırat’ın da kurucularından olduğu DosDos tiyatro bünyesinde oyununu sahneye koyan usta oyuncu, Fırat ile birlikte verdiği röportajda çok samimi bir sohbet gerçekleştirdi.
İşte Şener Şen ve Mert Fırat’ın bir araya gelerek sohbet havasında gerçekleştirdikleri o röportaj…
Şener Şen, 14 yıl aradan sonra Zengin Mutfağı isimli oyunla yeniden sahnede
Aradan 14 yıl geçtikten sonra tiyatro sahnesine dönerken endişeleriniz var mıydı?
Şener Şen: Üretim halindeyken hayata daha kolay adapte oluyorsun. Bu, bütün meslekler için geçerli. Hele oyunculukta… Böyle büyük aralar verince çok zorlanılıyor. Bir oyuncunun uzun süre oynamaması onu hantallaştırıyor. Tiyatro; sinema gibi de değil, katbekat zor. Onun için oyuncunun sürekli hazır olması lazım. Tiyatrocular, “Çok ara verince aynı randıman alınmaz, eski günler biraz zor geri gelir” der. Bunlar benim için de doğru. Hem çok ara verdim hem de yaşım ilerledi. Ama ben bütün bunları hesaplayarak bu kararı verdim. Böyle bir oyunla dönmenin beni heyecanlandıracağına, beni motive edeceğine, o hantallığı yok edeceğine, beni eski günlerime döndüreceğine inanarak başladım.
Şener Abi satranç oyuncusu gibi
Prömiyer gecesi sahneye çıkmadan hemen önce ne düşündünüz?
Şener Şen: Tabii bütün bu ruh halim, anlatmaya çalıştığım psikolojik durumum tavan yaptı. Tiyatroda ilk oyunun zorluklarını bütün tiyatrocular bilir.
Şener Şen’i DasDas sahnesinde, seyircinin karşısında gördüğünüz o an içinizden neler geçti?
Mert Fırat: Hâlâ inanamıyorum. “Bir çıksın göreyim, herhalde o zaman inanacağım” diyordum. Prömiyer geçti, şimdi yan yana röportaj veriyoruz, ben hâlâ inanamıyorum. Galiba Türkiye’de oyunculukla yolu kesişen herkesin rüyasıdır; Şener Şen’le en azından selamlaşmak. Benim rüyam gerçek oldu.
Seyircinin size en büyük sitemidir, “Şener Şen bizi kendinden mahrum bırakıyor” derler. Bu kez öyle olmadı. Son filminiz ‘Yol Ayrımı’ndan sonra çok da uzun bir süre geçmedi…
Şener Şen: Bu, karar değiştirmekle ilgili. Ben tiyatroyu düşünmüyordum. Sinemaya odaklanmıştım. Onda da iyi senaryo gelmeyince uzun aralar oluyor. Daha hâkim olduğum, her an kendimi gösterebileceğim ne vardır diye düşünürken tiyatro yapma fikri doğdu. ‘Zengin Mutfağı’nı oynamaya karar verdim.
Mert Fırat: Şener Abi, bir satranç oyuncusu gibi. Çok disiplinli, çok planlı. Süreci aylarca, yıllarca kafasında oturttuktan sonra hamle yapan biri.
‘Yol Ayrımı’nda birlikte rol almıştınız. Bu oyunu DasDas’ta sahneye koyma fikri onun çekimler sırasında mı gündeme geldi?
Mert Fırat: Şener Abi’nin 40 yıl önce oynadığı ‘Zengin Mutfağı’nın tek bir kaydı vardır. Onu izledikten sonra, “Keşke tekrar oynasa da izleyebilsek” demeye başladım. Birkaç kere karşılaştığımızda da ona bu hayalimden bahsettim. ‘Yol Ayrımı’nda yeniden yollarımız kesiştiğindede bu konuyu konuşmaya başladık.
Şener Şen
Hiçbir zaman bir yere kolay gelinmiyor
Şener Şen: Mert bana DasDas’ta ‘Zengin Mutfağı’nı yapalım önerisiyle gelmeseydi, ben kendim tiyatro kurup yine bu oyunu oynayacaktım.
Bir tiyatro kurmak, var olanı yaşatmak bugün Türkiye şartlarında çok kolay iş değil. Bunu göze almıştınız yani…
Şener Şen: Evet. Biyografime bakın, bende kolay bir şey yoktur. Şehir Tiyatroları’na girdim, bir sene figüran olarak parasız çalıştım. Hiçbir zaman bir yere kolay gelinmiyor. Yeni kuşağın en büyük hevesi; bir anda en iyi yerde olmak istiyorlar. Ama bunun için çile çekmek lazım.
Siz çile çekiyor musunuz?
Mert Fırat: Çok şükür (gülüyorlar). Şener Abi hepimizin ustası. Hayattaki duruşuyla, sanata bakış açısıyla, disipliniyle örnek aldığımız biri. Türkiye’nin her zaman zor dönemleri olmuş. O dönemlerde, hiçbir şeyden geri durmayarak sanatını icra etmiş. Şu bir gerçek; 70’lerde, 80’lerde insanlar hiçbir tanıtım imkânı, doğru düzgün kazanç ya da taltif olmadan oynuyorlardı. Her şeye rağmen o tiyatroları ayakta tuttular, birbirlerine destek oldular. Bir haftada dört-beş oyun oynuyorlardı. Bir yandan yazıp bir yandan yönetip bir yandan da dekor çakıyorlardı. Şimdiki koşullar çok daha rahat. Bizim jenerasyon çok çile çekiyor gibi görünüyor ama biz hâlâ önceki jenerasyonun mirasını yiyoruz bence. Üstüne koyabildiğimiz çok az şey var.
Öğrenme ömür boyu sürüyor
Şener Bey, onlar sizi örnek alıyor, siz yeni kuşaktan neler öğreniyorsunuz?
Şener Şen: Öğrenme ömür boyu sürüyor. Bilmek, ne kadar çok şey bilmediğinizi anlatıyor. Yeni kuşaktan tabii ki öğreneceğim çok şey var. Bir kere bizim zamanımızdaki değerlerle şimdiki değerler çok farklı. Bunu hayatın bütün alanlarında görüyoruz. İşte, flörtte, evlilikte bizim bilmediğimiz insan ilişkileriyle karşı karşıyayız.
İlişkileri dönüştüren teknoloji mi sizce?
Şener Şen: Tabii bu iletişim çağında, teknolojinin birçok olanak sunması, cep telefonlarının bu hale gelmesi kimin aklına gelirdi? Bugün yeni kuşaktan bir gence; “Hayatta en vazgeçemeyeceğiniz şey nedir” diye sorsanız “Telefonum” cevabını alırsınız. Bir kızla bir erkek randevuya gittiklerinde birbirleriyle konuşacakları yerde ikisinin de başı önlerinde, devamlı mesaj atıyorlar, mesaj alıyorlar. Belki de konuşmadan birbirleriyle mesajlaşıyorlar! Bunlar benim daha alışamadığım farklı davranış biçimleri. Şanssızlığımız diyeyim, kıyaslama imkânımız var.
Eskiyle yeniyi kıyaslıyoruz. Ama ben hiçbir zaman “Eskiden çok daha iyiydi. Bizim zamanımızda şöyleydi” diye tipik eski insan sözlerini söylemek istemem. Çünkü hayatın ritmi o kadar çabuk değişiyor ki bana ters bile gelse her an onun içinde olmaya, onu kavramaya çalışıyorum.
Kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakmaktan ve hayal kurmaktan vazgeçmeyelim
Yeni bir yılın arifesindeyiz. Nasıl geçti 2018 sizin için?
Mert Fırat: Benim için heyecan dolu bir yıldı. Hayatımda çok güzel değişimler yaşandı, evlendim. DasDas’ı daha büyük yerine taşıdık. İhtiyaç Haritası’nın globale açılması konusunda adımlar attık. Yanındayız Derneği’ni kurduk. DasDas bünyesinde Inogar Art adında bir sanat girişimi başlattık. Kültür-sanat ve sivil alanda bir kuluçka merkezi niteliğinde burası. Pek çok bağlantı kurduğum, yeni insanlar tanıdığım bir sene oldu.
Şener Şen: İş ortağımın 2018 yılının nasıl geçtiğini dinledikten sonra benim çabamı çok sade buluyorum; sadece ‘Zengin Mutfağı’na hazırlandık.
2019’la, gelecekle ilgili, sizi seven insanlara ne söylemek istersiniz?
Şener Şen: Kimse umudunu kaybetmesin, her zaman güzel günler gelecekte.
Mert Fırat: Şansımızın elverdiği ölçüde kendi koşullarımızı yaratmak için çabalamalıyız. Kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakmaktan ve hayal kurmaktan vazgeçmeyelim. İlham alıp vereceğimiz, kendi kaderimizi kendimizin yaratacağı bir dünyayı yaşayalım.
İnandığım tek şey var; yaptığın işi önemsemek
Nasıl tepkiler geliyor oyuna, Şener Şen’i sahnede görenler ne diyorlar?
Mert Fırat: Büyülenmiş olarak çıkıyorlar oyundan. “Sanki canlı bir Türk filmi seyrettim” diyorlar. Şimdiye kadarki seyircinin yüzde 70’i 35 yaşın altındaydı. Yeni bir jenerasyon ‘Zengin Mutfağı’yla, Vasıf Öngören’le (oyunun yazarı) tanışıyor, Şener Şen’le kucaklaşıyor.
“Biletler karaborsaya düştü, fiyatı 500 lirayı buldu” diye haberler çıktı…
Mert Fırat: İlgiden çok mutluyuz. Temsil sayısını elimizden geldiğince artırmaya çalışıyoruz.
Şener Şen: Benim inandığım tek şey var; yaptığın işi önemsemek. İş başarılıysa seyirci gelir. Robert De Niro ve Al Pacino’yu da alıp üçümüz bir oyun oynayalım, oyun başarısız olsun, bir hafta sonra kimse gelmez. Bir iş en iyi nasıl yapılır ona bakmak lazım. Sanatta bu iddialı bir laftır. Tabii ki somut bir şey yapmıyoruz. İyi bir otomobil yapmanın formülü var ama sanatta böyle formüller yok. Onun için seyirci memnun olursa biz mutlu oluruz. Şimdilik bizim seyirci memnun görünüyor.
Bu oyunda birçok ilki bir arada yaşadım
Size çok genç oyuncular eşlik ediyor oyunda. Oyunun yönetmenliğini de yine genç bir akademisyenle (Doğu Yaşar Akal) birlikte yapıyorsunuz. Nasıl seçtiniz onları? Birlikte çalışmak nasıldı?
Şener Şen: Bu oyunda birçok ilki bir arada yaşadım. Uzun bir aradan sonra tiyatroya dönmenin dışında ilk defa da yönetmenlik yapıyorum, Doğu Yaşar Akal’la birlikte. Oyunu ikimiz sahneye koyduk. Fakat benim oyuna çok hâkim olmam, 40 yıl önce oynamış olmam ve Vasıf’ın dostu olmamdan ötürü herkesten çok farklı olabilecek düşüncelerim vardı. Doğu, önerilerimi anlayışla karşıladı. Birlikte büyük bir uyum içinde çalıştık. Onun sayesinde yeni kuşağın parlak yönetmenlerinin neler düşündüğü hakkında fikir edindim.
Bence benim düşüncemle Doğu’nun çağdaşlığı güzel bir sentez oldu. Oyunculara gelince… Her biri çok zor bir süreçten geçti. Önce Doğu’nun ve diğer asistanlarının elemesinden geçtiler. Bana gelen 60 kişi arasından da bu oyuncular seçildi. Bileklerinin hakkıyla rollerini aldılar.
Her şeyin farkındayım, nerede olduğumu çok iyi biliyorum ama bunun tuzağına düşmem
İnsanların oyununuzun biletlerini kapışması, sizi izleyip büyülenmeleri, dakikalarca ayakta alkışlamaları… Oyundan sonra eve giderken arabada neler geçiyor içinizden?
Star’lık beni ilgilendirmez açıkçası ama ne yapayım ki ben bir star’ım. Her şeyin farkındayım. Nerede olduğumu çok iyi biliyorum. Ama konumum beni etkilemez. Ben bunun tuzağına düşmem. Yapacağım her işe hiç iş yapmamış gibi, eski başarılarım yokmuş gibi başlarım. Sıfırdan! Ve yapacağım işi çok önemserim. İşin sırrı burada. Benim derdim, seyirci. Seyirci buradan mutlu ayrılıyorsa ben başka ne isterim? Ben de mutluyum o zaman.
Daha sonumuza vakit var
Geçen çarşamba doğum gününüzdü. Bir hayat muhasebesi yaptınız mı bugünlerde? Nasıl bir ömürdü sizinki?
Montaigne; “Nasıl yaşadığınız önemli değil, sonunuzun nasıl olacağı önemli” der. Hayat sürprizlerle dolu; inişler, çıkışlar, hayal kırıklıkları, mutluluklar, başarısızlıklar, başarılar… Ama bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Yerinde kararlar verdiğimi düşünüyorum. Hayatımı değiştiren an, öğretmenlikten istifa edip oyuncu olmaya karar verdiğim andı. Çok zordu, her şey çok zor oldu. Şehir Tiyatrosu’na girişim…
Bir yıl parasız çalıştıktan sonra kabul edildim. Fakat içimdeki sesi dinledim. Bana yol gösteren her zaman oydu. Birçok insan büyük hayaller kurar ama gerçekleştirmek istediği zaman asla hedefine ulaşamaz ve sonu hayal kırıklığı olur. Ben zor da olsa, adım adım, her gün bir öncekinden daha iyiye giderek bugünlere geldim. Onun için kendimi şanslı hissediyorum. Ama Montaigne’in sözünü de unutmuyorum. Daha sonumuza vakit var, nasıl olacağını da bilmiyorum.
İçinizde ukde kalan bir şeyler var mı?
Hiçbir şey kalmadı diyebilirim. Hatalar olmadı mı? Tabii oldu. Ama bence bugüne gelmemde o hataları yaşamam, hayal kırıklıklarını yaşamam etkiliydi. Bana onlar yol gösterdi. Hayatta bizi zora sokan anların, eğer o zorluklardan gereken dersi alabilirsek gelecek hayatımıza nasıl yardım ettiğini görürüz.
Pişmanlıklarınız?
Oyuncu olmasaydım pişman olurdum.
Televizyon seyretmek çok da yararlı değil
Film çekmediğiniz, tiyatro yapmadığınız dönemlerde nasıl geçer bir gününüz? Sabahları sizi yataktan çıkaran nedir?
Farklı bir kişiliğim var sanırım; film yapmadığım uzun sürelerde bile ertesi hafta ya da önümüzdeki ay filme başlayacakmışım gibi hep dolu dolu heyecanlı ve çekime, iş yapmaya hazır vaziyette dolaşırım. Tabii bütün bu boş alanlarda sıkı dostlarım var; onlarla sinema üzerine konuşuruz, film seyrederiz. Yeni bir filme kadar kendimi beslemekle, yenilemekle vakit geçiririm. Proje ararım. O yüzden bana o geçen uzun süreler başkalarının algıladığı gibi uzun gelmiyor.
Siz kimleri beğeniyorsunuz? Dizi izler misiniz? Yeni Türk filmlerine bakar mısınız? Genç toplulukların oyunlarını takip eder misiniz?
Televizyon seyretmenin çok da yararlı olmadığına inananlardanım. O yüzden ona az vakit harcıyorum, dizileri takip edemiyorum. Başarılı bir iş bulursam arkadaşlarımdan, talebelerimden, genç oyunculardan duyduğum, onu takip etmeye çalışıyorum. Tiyatroyla ilgilenmeye çalışıyorum geçmiş yıllardan beri. Genç oyuncuları ilgiyle takip ediyorum.
Mars’a da gitsek insanın insanla ilişkisindeki sıcaklığın önemi bitmeyecek
Siz sinemacı değil, tiyatrocu olmak istemişsiniz başta. Şimdi hangisi ağır basıyor gönlünüzde?
Şener Şen: Bence hiçbirinin diğerinden farkı yok. Ama zorluk açısından tiyatronun daha zor olduğu kesin. Temeli oyunculuk olduğu için benim açımdan fark etmiyor. Tiyatroda da, sinemada da oyuncunun şimdiye kadar görülmedik hangi rengi, hangi çeşidi kaldı onu göstermek peşindeyim. Ayrım yapmıyorum. Ama şu var; teknoloji hızla değişiyor. Belki yakında sinema salonları kalkacak. Filmler sadece iletişim araçları için yapılacak. Sanal dünyada birebir Mert Fırat’ı yapıp onun sesiyle onu oynatabiliyorsun. Tiyatronun değişen teknolojiye direnen, kadim bir tarafı var. Antik Yunan’dan gelen… Seyirciyle birebir ilişki. Sanırım Mars’ta da yaşasak, Güneş’e de gitsek insanın insanla ilişkisindeki sıcaklığın önemi bitmeyecek.
Fiziksel tahribatı provalarda hissettim
‘Zengin Mutfağı’ sizin 40 yıl önce tiyatroda, 30 yıl önce de sinemada oynadığınız bir metin. Bugün sahneye çıkarken neden özellikle bu metni seçtiniz?
Birkaç nedeni var: Bir kere benim hâkim olduğum bir metin. Bu oyunda yönetmenlik de yaptığım için çok bildiğim bir tekst olmasını istedim. Hem de DasDas olmasaydı kendim yapacaktım demiştim ya… Prodüksiyon açısından çok kalabalık olmayan bir oyun seçmeliydim. Bir de bu, beni mutlu eden bir oyun. Vaktiyle çok iyi geri dönüşler almıştım. Tabii şu da var; kendimi sınamak istedim.
Kötülük, baskı, ötekileştirme sürüyor
İnsan Şener Şen de olsa kendini sınava tabi tutmak ihtiyacı duyuyor, öyle mi?
Hayat hep bir sınav. Ben 77 yaşındayım. O oyunu oynadığımda 37 yaşındaydım. Arada fiziksel tahribatlar oluyor. Bunu provalarda çok hissettim.
Nasıl bir tahribat bu?
Gençler daha çabuk kavrıyor. Ben daha zor kavrıyorum artık. Bu, yaştan ileri gelen bir şey. Ama prova sürecinde hallettik. Bu halletme benim için önemli bir sınavdı.
Bu sınavı veremeseydiniz ne hissederdiniz?
İnsan yapamayabilirdi. Doğal bu. Birçok insan yeteneklerini kaybediyor, hafızası zayıflıyor. Normal. Benim de başıma gelebilirdi. Ama bu oyunun provalarında anladım ki; biraz daha devam ettirebilirim.
Bir yanıyla da oldukça politik bir oyun bu. Günümüzle örtüşen pek çok yeri var. Bu da bu metni seçmenizde etkili oldu mu?
Oyunda tarih belirtiyoruz; ‘70 yılında, haziran’. Vasıf da gerçekten 15-16 Haziran olaylarından etkilenerek yazdı bu metni. Siyasi konjonktür, inanılan değerler o zamandan bu zamana allak bullak oldu. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki… Bugün komünizm yok. Ama faşizm hâlâ var. Şekil değiştirerek bugüne kadar geldi. Üstelik dünyanın her yerinde!
Komünizm bir idealdi. ‘İnsanları nasıl daha güzel, daha eşit yönetiriz, nasıl daha paylaşımcı oluruz’un idealiydi o. Başarısız oldu, yok oldu. Ya da büyük çarpışma yaşandı, kapitalist sistem onu yok etti. Ama şimdi kapitalizm insanları mutlu ediyor mu? O da tartışılır. İnsanlık arayış içinde. Kendimizi mutlu eden bir sistemi daha yakalayamadık. Ama kötülük, baskı, sadece kendi fikrinin geçerli olduğuna inanma, ötekileştirme, ayrıştırma ilkçağdan, mağara devrinden beri sürüyor. Faşizm kılık değiştirerek de olsa hep devam edecek.
Aslolan, mücadeleyi burada sürdürmektir
Oyunda seyirciden en büyük reaksiyonu alan kısım da bununla ilgili: “Hay ben faşizmin, gelmişini geçmişini, gelebileceğini…” dediğiniz yer…
Orada o döneme ait bir şeyi vurguluyoruz. Ama seyirci farkına varıyor ki; o dönemi anlatırken dünya genelinde günümüzün politikalarına dair bir şey söylüyoruz.
41 yıl önce yazılmış bu oyunda toplumun çok keskin biçimde kutuplaştırıldığından söz ediliyor. Bu da günümüzle çok örtüşüyor…
O zaman başka türlüydü ayrıştırma, bugün başka türlü.
Tiyatro olmasa da bombalanırdık
Oyunu ilk sahnelediğiniz yıllarda bomba atmışlar tiyatronuza…
O zaman ortam çok karışıktı. Tiyatroda olmasak da bombalanırdık. Otobüs durakları taranıyordu. Bugünkü duruma bakınca da… Ortadoğu’daki paylaşımlar, Amerika’nın, Rusya’nın, İngiltere’nin hamleleri… Dikkatli bir göz, politikanın ne kadar iğrenç, ne kadar çirkef ve ne kadar bencil bir şey olduğunu görür. İnsanların ölümü kimsenin umurunda değil. Her şey sadece çıkar uğruna yapılıyor.
Oyun, canlandırdığınız Lütfü Usta’nın ikilemiyle açılıyor ve kapanıyor. Gördüğü onca şeye rağmen yuvası bildiği konakta kalmaya devam mı etmeli yoksa “Bu kadar da olmaz” deyip ayrılmalı mı? Benzer ikilemler yaşayan pek çok insan var bugün. Ülkeden gidenler, gitmeyi düşünenler var. Onlara ne söylemek istersiniz?
Ben ülkemde olmaktan mutluyum. Bütün yapacaklarımı ülkemde yapmak isterim. Ama bu, burada her şey güllük gülistanlık demek değil. Dünyada insan kalitesi sorunu yaşanıyor. Bütün büyük kuruluşlar parlak insanları avlıyor. Beyin göçü, ülke güllük gülistanlık olsa da yaşanır. Öte yandan ülkesiyle barışık olmayan, mutlu olmayan insanlar da gidiyor, o da ayrı.
Mert Fırat: Ben sinema televizyon okumaya gittim yurtdışına. Üstüne oyunculuk okudum. Sonrası için de hayallerimi hep Türkiye üzerine şekillendirdim. DasDas’ı, Moda Sahnesi’ni, Sanat Mahal’i kurarken hep önümüzdeki 10-20 yılı düşünerek yatırım yaptık. O yüzden hangi koşul altında olursa olsun, aslolan burada kalmak, hayatla mücadeleyi burada sürdürmektir bence.
Demokrasi,yönetimi övmekten ibaret değildir
Geçen hafta iki usta tiyatrocu, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen adliye koridorlarındaydı. Ne düşündürdü bu size?
Şener Şen: Demokrasilerde bunlar hoş şeyler değil. Neden? Demokrasilerde bütün yöneticiler eleştiriye hazırlıklı olmalı. Ama eleştirenler de eleştirilerini demokrasi ortamına zarar vermeyecek biçimde yapmalılar. Demokrasi, yönetimi övmekten ibaret değildir. Silahlanıp sokağa dökülmedikçe her insan düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmeli. Siyasiler de bunu hazmetmeli. Madem demokrasiyle yönetiliyoruz. Onun renkliliğine, çokçeşitliliğine siyasilerin hazırlıklı olması lazım, bunu sindirmeleri lazım.
Kadir Doğulu ve Devrim Özkan’ın başrollerinde yer aldığı Trt 1 kanalının yeni dizisi Vuslat dizisi 7 Ocak Pazartesi günü izleyicilerle ekranda buluşacak.
Uzun zamandır ekranlarda olmayan yakışıklı ve başarılı oyuncu Kadir Doğulu’nun hayranları merakla yeni rol aldığı dizisinin yayınlanacağı günü merak konusu. Vuslat dizisinin önemli bir avantajı da var. Pazartesi günleri reyting yarışı içine giren Çukur, Söz ve Yasak Elma dizileri ile ciddi bir rekabete girişecek olan Vuslat, Ocak ayının avantajını kullanacak.
Ocak ayı boyunca reklamların azlığı nedeniyle özel kanallar dizilerin yeni bölümleri maalesef yayınlamayacak. İşte böyle önemli bir dönemde yeni yapım Vuslat dizisi, ekranda izlenebilecek sınırlı yapımlardan birisi olacak. Ocak ayı içinde Vuslat dizisinin tutması, izleyici sevdiği durumunda sonraki süreçte Çukur, Söz ve Yasak Elma ile rekabet etmek daha kolay olacak.
Özel kanallar reklam gelirleri düştüğü için Ocak boyunca dizilerin yeni bölümlerini yayınlamama kararı aldı. Ancak TRT1 bu durumu avantaja çevirmek için büyük atak yapacak ve yeni dizisi Vuslat’ı bir an evvel yayınlamak için kolları sıvayacak.
Vuslat gibi Halka dizisi de 15 Ocak Salı günü ekranda yerini alacak!
Bu arada güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ‘Vuslat’ta son olarak yönetmen değişikliği yaşandı.
Kadir Doğulu, Devrim Özkan, Ümit Kantarcılar ve Mehmet Özgür’ün başrollerini paylaştığı dizinin değişiklikten sonra gelen yeni yönetmeni Barış Yöş oldu.
‘Vuslat’, iyi insan olmak için çıkılan aşk yolculuğunun serüvenlerini ve tüm karakterlerin insana ait hallerini İbni Arabi’nin Satranc-ı Urefa oyunu ile anlatacak.
İlk bölüm fragmanına dair detaylar;
Başrollerini Kadir Doğulu ve Devrim Özkan’ın paylaştığı Vuslat dizisinin kadrosunda Baran Bölükbaşı, Erdem Akakçe, Osman Alkaş, Sennur Nogaylar, Gamze Süner Atay, Şeyla Halis, Murat Karasu, Canan Mutluer ve Özcan Varaylı gibi başarılı isimler de yer alıyor.
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi imkansız aşkların hikayelerinden ilham alan Vuslat dizisinin senaryosunu Betül Yağsağan kaleme alıyor.
Vuslat dizisi; “İyi insan” olmak için çıkılan “aşk yolculuğu”nun serüvenleri üzerine kurgulanmış olan ve insani kavramlardan başlayarak, derinleşen bir yapıyı konu alıyor.
İlk bölüm fragmanı yayınlanan Vuslat dizisi, gizemli hikayesiyle izleyenleri iyice heyecanlandırdı.
Onur’un zekasına aşık oldum! Son yıllarda rol aldığı dizi ve filmlerdeki başarılı oyunculuğu kadar özel hayatıyla da sık sık magazin basınında gündem olan genç ve güzel oyuncu Hazar Ergüçlü, verdiği röportajda yaşamı ve ünlü yönetmen Onur Ünlü ile olan aşkına dair samimi açıklamalarda bulundu. İşte haberimiz hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar…
Onur’un zekasına aşık oldum! Televizyonda ilk defa Kuzey Güney dizisinde canlandırdığı rolle hayatımıza giren ve daha sonrasında ünlü yönetmenlerle önemli projelerde yer alan Hazar Ergüçlü, yeni sezonda rol aldığı Hakan: Muhafız diziyle adından söz ettirmeye devam ediyor.
Yakın bir zamanda BBC dizisiyle yurtdışına açıklamaya hazırlanan güzel oyuncu; Hakan Gence’ye verdiği röportajda projelerinden, kendisinden 19 yaş büyük ünlü yönetmen Onur Ünlü ile olan ilişkisine kadar birçok konuda samimi açıklamalar yaptı.
İşte Hazar Ergüçlü’nün o röportajı…
Hazar Ergüçlü ve Onur Ünlü arasında 19 yaş fark bulunuyor
26 yaşındasınız ama Nuri Bilge Ceylan, Uğur Yücel, Derviş Zaim ve Onur Ünlü gibi yönetmenlerle çalıştınız. Üzerine bir de Netflix dizisi geldi. Sizinki şans mı yoksa yetenek mi?
– “Şans hazır olanın ayağına gelir” diye bir laf var. Benim sürekli kafamda olan, “Çalışacaksın” sözü! Çalışmaktan kastettiğim, oturup sadece teorik kitaplar okumak değil; hayattan ne alabildiğine bakmak, hata yapmaktan korkmuyor olmak.
◊ Gerçekten korkmuyor musunuz peki?
– Hata yapmaktan ölesiye korkuyorum ama bundan kaçmıyorum. Yüzleşmek benim için yeni bir şey değil. Kendimi risk almamaya çalışan anlarımda yakalayıp yeniden o risk noktasına götürüyorum.
◊ Sizinle aynı nesilden olup bu başarıları hedefleyen çok oyuncu var. Farkınız neydi?
– Bunun cevabını veremem. Ben sadece bu işi iyi yapmaya yardım edecek bazı araçları tespit ediyorum.
‘Mallorca Files’ isimli dizide oynayacağım
◊ Nedir iyi oyunculuğun araçları?
– Bu işin askeri disiplin gerektirdiğine inanıyorum. Bir şekilde biraz dertli olacak, kafa yoracaksın. Kalbinle ve kendinle hep uğraşacaksın. Yüzleşeceksin! Kim olduğunu, ne olduğunu, kendini bileceksin. Bence yetenek, algınla doğru orantılı. Derinlemesine bakarak her şeyi algılamaya çalışacaksın, hayata karşı kör olmayacak, gözlemleyip şüphe duyacaksın.
◊ Bu hafta BBC’de yayımlanacak de bir dizide yer alacağınız haberleri çıktı. Doğru mu?
– Evet. ‘Mallorca Files’ isimli dizide bir bölüm oynayacağım. Bir makyözü canlandıracağım. Daha fazla bilgi veremiyorum, maalesef. Çekimler Mayorka’da olacak.
◊ Sizi nasıl buldular?
– “Aman Allahım, bir star keşfettik. Türkiye’de yaşıyormuş” gibi bir durum söz konusu değil. Yurtdışında bir ajansla anlaştım. Orada da bir kaynağım oluştu. IMDB sayfamız da bu açıdan gerçekten çok önemli. Menajerime bir mail geldi, deneme çekimi istediler. Kabul edildim.
◊ Peki HBO’dan da bir dizi teklifi geldiği ve kabul etmediğiniz konusu? Bu kadar iyi bir teklifi reddettiğiniz için sosyal medyada “HBO’nun bundan haberi var mı?” yorumlarını okudum. İşin aslı ne?
– Haklılar, o kadar yalan haber okuyoruz ki. Bir deneme çekimi istediler. O tarihlerde başka bir sözleşmem olduğu için yollamadım. Reddetmek gibi bir şey yok.
◊ Yurtdışına dair kariyer planınız var mı?
– Gidip kendimi geliştirip elimden geleni yapacağım. Bedensel ve zihinsel olarak son derece farkında olmak için uğraşacağım. Durmadan deneme çekimlerine gireceğim. Çünkü bu öğretici, dizginleyici ve ders verici.
Beni ego kusarken göremeyeceksiniz
◊ Altı sene önce ilk röportajımızda ağzınızdan zorla laf alınıyordu. Şimdi çok daha rahatsınız, neler değişti?
– O zaman küçüktüm, çok az fikrim vardı. Hayatın gerçekleriyle yeni yüzleşmiş, bunları yeni sindirmeye başlamıştım.
◊ Şimdi?
– Hâlâ korkağım fakat kendimi itiyorum. Büyüdüm, büyümeyi kabul ettim.
◊ Şöhret ve zirveye giden yol korkutuyor mu?
– Hayır, çünkü bende kendini beğenmeme mirası var. Kendini çok cezalandıran, hatayı sürekli kendinde arayan biriyim. Bu yüzden beni ego kusarken göremeyeceksiniz. İnşallah hayat beni değiştirmez.
Birlikteyken en eğlendiğim insan, Onur!
◊ Bir süredir yönetmen Onur Ünlü’yle birliktesiniz. İlişki nasıl gidiyor?
– Çok mutluyum!
◊ Neydi sizi ona âşık eden?
– Zekâsı. Birlikteyken en eğlendiğim insan Onur.
◊ İlişkiniz duyulduğu andan itibaren aradaki yaş farkından başlanarak çok konuşuldu. Bunlara bozuluyor musunuz?
– Bir sürü insanın bir anda size ulaşıp kolayca yargılaması yıpratıcı ve üzücü oluyor. Ama ne kadar takabilirim ki?
◊ İkiniz de bekârsınız. Neden bunları anlatırken çekiniyorsunuz?
– Çünkü işlerimin önüne geçecek, manipüle edilecek. Artık hayatımın indirgenmesini istemiyorum.
◊ Yılbaşı planınız ne? Birlikte mi olacaksınız?
– 1 Ocak 1993 doğumluyum ama annemler bir yıl kaybetmeyeyim diye nüfusuma 31 Aralık 1992 yazdırmış. Bu yüzden doğum günüm ve yılbaşı benim için birlikte kutlanıyor. Kıbrıs’a ailemin yanına gidiyorum. Bir arada olacağız.
Korku ruhumu kemiriyor, bunu silmek isterdim
◊ Nelerle derdiniz var?
– Hayatın kendisiyle, ilahi adaletin olmayışıyla.
◊ Dünya adına 2018’den bir şeyi silecek olsanız bu ne olurdu?
– Korku ruhumu kemiriyor, bunu silmek isterdim.
◊ 2018’in en büyük sürprizi sizin için neydi?
– Netflix için çekilen ‘Hakan: Muhafız’ dizisinde rol almak. Ben de herkes gibi uzaktan dizinin çekileceği haberlerini duyuyordum. Sonra deneme çekimlerine çağrıldım. O kadar heyecanlandım ki… Elimden gelenin en iyisini yaptım ve oldu.
◊ Canlandırdığınız Zeynep’i anlatır mısın?
– Sert, doğrucu, mantıklı. Ama içinde aşırı hassas, kırılgan ve korkan bir kız var. Doğduğundan beri dövüşmek üzerine eğitilmiş.
◊ Dövüşmek üzerine eğitim aldınız mı?
– Eğitim aldım ama daha çok işin şov kısmına yönelik, işe estetik katacak şeyleri öğrendim.
Hazar Ergüçlü nasıl bir çocukluk geçirdi?
Babam gazeteci, annem haberci. İkisi de çalışıyordu. Muhteşem bir mahallede büyüdüm. Gecelere kadar sokaklarda oynardım. Yazları anneanneme giderdim. Kömür ocağı ve muz tarlaları vardı. Ailem yıllarca kitap okumam için zorladı.
O kadar zorladılar ki 16 yaşıma kadar okumadım. ‘Pollyanna’yı bitirmemiş insandım. Sonra okumayı keşfedince rönesans yaşadım. Orhan Pamuk romanlarına hayranım. ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ favori kitabım.
Son dönemin en çok konuşulan çiftleri arasında yer alan oyuncu Buse Varol ile şarkıcı Alişan, mutlu evliliklerine dolu dizgin devam ediyor. Ünlü türkücü Alişan ve hamile eşi Buse Varol, anne ve baba olmak için gün sayıyor! İlk bebeklerini kucaklarına almak için gün sayan Alişan ve Buse Varol çifti gündemde yer almaya devam ediyor. Ünlü çift Buse Varol ile Alişan villaya taşındı. Bakın çift neden villada oturmayı tercih etti? İşte detaylar…
Alişan ve Buse Varol çifti, ilk bebeklerini kucaklarına almak için gün sayıyor…
Ünlü türkücü Alişan ve hamile eşi Buse Varol, anne ve baba olmak için gün sayarken çift ile ilgili taşınma telaşı gündeme geldi. İlk bebeklerini kucaklarına almak için gün sayan Alişan ve Buse Varol çifti villaya taşınıyor. İşte Buse Varol ile Alişan’ın yeni villası…
Oğullarının bahçeli bir evde büyümesini isteyen çift, 900 metrekare ve 6 odalı villaya yerleşti…
Ünlü türkücü Alişan ve hamile eşi Buse Varol anne ve baba olmak için gün sayarken çocukları için taşınma kararı aldı. Çocuklarının bahçeli bir evde büyümesini isteyen Alişan ve Buse Varol çifti lüks villaya taşındı. Ünlü Türkücü Alişan ile Oyuncu Buse Varol, Nakkaştepe Kuzguncuk’ta ev kiraladı. Duyumlara göre Burak adını verecekleri oğullarının bahçeli bir evde büyümesini isteyen çift, 900 metrekare ve 6 odalı villaya yerleşti. Bebeklerinin geleceğiyle ilgili tüm detayları şimdiden düşünmeye başlayan çift, yeni evleri için aylık 25 bin lira kira ödeyecek…
Son dönemde Hadise’nin annesinin intihar haberleri gündeme bomba gibi düşmüştü. Gülnihal Açıkgöz, geçtiğimiz temmuz ayında intihara teşebbüs etmiş, yazdığı mektuptaki “Evlatlarım yüzümü güldürmedi” sözleri ile gündemde uzun süre yer almıştı. Bu olay sonrası Hadise, menajerliğini üstlenen ablası Hülya Açıkgöz ve stil danışmanlığını yapan kardeşi Derya Açıkgöz ile iş ilişkisini bitirmişti. Zor günler geçiren Hadise, kendini toparlamaya çalışırken 2019 yılına dudak uçuklatacak bir ücrete imza attı. İşte Şarkıcı Hadise’nin yeni projesi…
Hadise, konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde “2018 benim için zor bir süreçti ama 2019’da her şey çok daha güzel olacak…
Annesi Gülnihal Açıkgöz’ün yaşadığı zor günlerden sonra kardeşleriyle arası açılan şarkıcı Hadise, konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde “2018 benim için zor bir süreçti ama 2019’da her şey çok daha güzel olacak. Ailemle görüşüyorum. Annemin durumu da iyi, artık Türkiye’de değil” açıklamalarında bulunmuştu. Zor günler geçiren Hadise, kendini toparlamaya çalışırken reklam projesi ile gündemde yerini aldı. İşte Detaylar…
Hadise, rol alacağı reklam filmi için 3.5 milyon lirayı peşin aldı…
Şarkıcı Hadise, 2019 yılının ilk anlaşmasını imzaladı. Hadise bir içecek firması ile reklam sözleşmesi yaptı. Bir yıllık anlaşma karşılığında ise dudak uçuklatacak bir rakam alacak. Hadise rol alacağı reklam filmi için 3.5 milyon lirayı peşin aldı. Ayrıca Türkiye genelinde turneye çıkıp toplam 20 konser verecek olan Hadise, 2019 yılına bol kazançla başlayacağa benziyor. Hadise ayrıca yılbaşı gecesinde Türkmenistan’da konser verecek ve 460 bin lira kazanacak…