Ana Sayfa Blog Sayfa 18

Sanayide iş güvenliğinde yeni odak: statik elektrik ve alev kaynaklı risklere karşı geç tutuşur ve antistatik iş kıyafetleri

0

Elektronikten petrokimyaya, tahıl depolarından ilaç üretimine, enerji santrallerinden otomotive kadar birçok sektörde statik elektrik ve alev alma riski aynı anda konuşuluyor. Uzmanlar, iş kıyafetinin “son çare” değil, risk yönetimi mimarisinin ana katmanı olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye genelinde üretim yapan tesislerde iş güvenliği birimlerinin gündeminde iki başlık öne çıkıyor: statik elektriğin kontrolü ve yanıcı–parlayıcı atmosferlerde alevin yayılımının sınırlanması. Bu iki risk, makine bakımı, proses tasarımı, zemin kaplaması, havalandırma ve personel eğitimi gibi pek çok unsurla birlikte değerlendirilse de tartışmaların görünür yüzü çoğu kez “iş kıyafeti” oluyor. Çünkü kıyafet, riskin doğrudan kaynağı olmasa da olayın seyrini değiştirebilecek, kıvılcımın oluşmasını veya alevin ilerleyişini etkileyebilecek bir parametre. Saha ekipleri, kıyafetin yalnızca “giyilen bir teslimat” değil, proaktif bir güvenlik kararının sonucu olduğunu hatırlatıyor. Kıyafet tercihinin, risk analizi, proses şartları, personel hareketleri, iklimsel koşullar ve bakım–yıkama çevrimi birlikte düşünüldüğünde, kritik anlarda fark yarattığını gösteriyor.

Sektör temsilcileri, tek tip bir çözüme odaklanmanın yanıltıcı olduğunun altını çiziyor. Elektronik montaj hatlarında amaç, hassas bileşenleri mikroskobik elektrostatik boşalmaların tahrip edici etkisinden korumak ve kıvılcım oluşumunun önüne geçmek. Rafineri, boya, gaz dolum ve tedarik terminallerinde, tahıl silolarında ya da patlayıcı tozların bulunduğu proseslerde ise yangın halinde alevin yayılımını yavaşlatmak, ısı akısını sınırlamak ve kaçış süresi kazandırmak öncelik. İki riskin bir arada bulunduğu karmaşık sahalarda, kıyafetin elektriksel ve termal davranışının birlikte ele alınması, yani hem geç tutuşur hem de elektrostatik kontrollü tercihlere gidilmesi gerektiği vurgulanıyor. Saha uzmanları, “doğru kıyafet” kararının laboratuvar değerlerinden ibaret olmadığını; bu kararın, iş akışları, temas olasılıkları, bakım rejimi, yıkama kimyasalları, yedekleme planları, vardiya senaryoları ve işin ritmi dikkate alınarak verilmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Geç tutuşur (flame retardant) kumaşlar, kamusal tartışmada sıkça “yanmaz” olarak anılsa da uzmanlar bu ifadeyi yanıltıcı buluyor. Bu tür kumaşların hedefi, belirli bir alev veya ısı kaynağına maruz kalındığında tutuşmayı geciktirmek ve kaynak uzaklaştırıldığında alevin kendi kendine sönme eğilimini güçlendirmek. Performans, kumaşın yapısı, gramajı, örgü/dokuma biçimi ve kullanılan lif karışımına göre değişiyor. Kimyasal finisajla alev geciktirici hale getirilen pamuk karışımları ile doğası gereği ısıya dayanımlı aramit ya da modakrilik lifleri temel alan kompozitler, farklı testlerde farklı sonuçlar veriyor. Uzmanlar, “doğru standart” ile “doğru kullanım” arasındaki boşluğa dikkati çekerek; kıyafetin alev karşısındaki davranışı kadar, fermuar, çıtçıt ve reflektif bant gibi tamamlayıcı unsurların da ısı altında nasıl davrandığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kısacası ürün sayfasındaki piktogramlar bir başlangıç; sahadaki hareketlilik, terleme, yağ/solvent teması, yıkama–kurutma koşulları ve bakım süreçleri sonucu belirgin biçimde etkiliyor.

Statik elektrik tarafında dinamik bambaşka. İnsan bedeni ve kıyafet, sürtünme ve ayrışma yoluyla yük taşıyabilir; bu yükün kontrolsüz boşalması ürünlere zarar verebilir ya da uygun koşullar oluştuğunda tutuşturucu kıvılcıma dönüşebilir. Bu nedenle yüzey direncini belirli aralıklarda tutan, yükü homojen dağıtan, iletken/yarı iletken ipliklerle ızgara veya çizgisel yapı kazandırılmış tekstiller tercih ediliyor. Ancak kumaşın tek başına “ESD güvenliği” sağlamadığı da vurgulanmalı. Kıyafetin, ayakkabı, zemin, masa ve bilekliklerle birlikte çalışması; topraklama sürekliliğinin ölçümle doğrulanması ve tüm sistemin bir ekosistem gibi yönetilmesi şart. Ayrıca, yıkama ve kullanım ömrü boyunca iletken ipliklerin dağılımı ve performansının düzenli kontrolü, beklenmedik sapmaları önlemede kritik rol oynuyor.

Standartlar cephesinde tablo geniş ve bazen kafa karıştırıcı. Alev ve ısıya karşı koruyucu giysiler, farklı ısı kaynakları için (alev, radyan ısı, konvektif ısı, eriyik metal sıçraması gibi) kategori bazında test ediliyor; statik elektriğe karşı ise yüzey/alan direnci, şarj dağıtımı ve kıvılcım potansiyeli değerlendiriliyor. Saha uygulayıcıları bu karmaşayı sadeleştirmek için pratik bir yöntem izliyor: Risk senaryosunu yaz, maruziyet süresini ve sıklığını ölç, ardından giysi gerekliliklerini net kriterlere bağla. Rehberlerde antistatik kıyafetler ifadesi çoğu zaman “ESD özellikli iş giysileri” ile yan yana kullanılsa da tüm antistatik ürünlerin ESD kontrollü ortamlar için otomatik olarak uygun sayılmadığı hatırlatılıyor. Benzer biçimde, geç tutuşur olarak etiketlenen her ürünün her ısı kaynağına karşı aynı davranışı göstermediği biliniyor. Sonuç olarak, kıyafet–proses–çevre üçlüsünün ölçümlerle doğrulanması ve seçimin bu ölçülerin gölgesinde yapılması gerektiği vurgulanıyor.

Farklı sektörlerden sahadan gelen örnekler, disiplinler arası düşünmenin değerini gösteriyor. Hassas elektronik üretimi yapan bir tesis, arıza iade oranlarını, kıyafetteki iletken iplik yoğunluğunu ve yıkama sonrası performans düşüşünü izledikten sonra kontrol altına alabildi. Solvent bazlı proseslere sahip başka bir işletme ise iş tulumlarında fermuar ve kapama sistemlerinin alevde eriyip cildi yakma riskini, metal ya da koruyucu kaplı çözümlerle minimize etti. Ortak payda, kıyafeti “kullan-at” tüketim malzemesi gibi değil, performansı izlenen ve bakımı planlanan bir güvenlik bileşeni olarak ele almak. Bu yaklaşım, tedarik kararlarından vardiya planlarına kadar uzanan bir dizi tercihi etkiliyor; ölçülebilir hedefler konulduğunda sonuçlar daha görünür hale geliyor.

Uzmanların sık altını çizdiği bir başlık, “uyum” ile “uygulama” arasındaki fark. Etikette görülen test değerleri belirli koşullara ait birer fotoğraf. Sahadaysa sıcaklık, nem, kimyasal buhar, iş temposu ve tekrarı değişken. Bu yüzden işletmelerin, kıyafetin gerçek performansını izleyen periyodik kontrolleri planlı şekilde yürütmesi gerekiyor: yıkama sayısına göre ESD çizgilerinin sürekliliği, kumaş kalınlığı ve gramajında değişim, dikiş dayanımı ve metal parçaların davranışı gibi parametreler düzenli olarak ölçülmeli. Benzer şekilde, çalışanların beden ölçülerine uygun kalıp seçimi ve kıyafetlerin çalışma hareketlerine uyumu da sahadaki etkinliği belirliyor. “Doğru beden–doğru iş” eşleşmesi yapılmadığında, en iyi ürün bile beklenen korumayı veremeyebiliyor.

Katmanlama (layering) kararı, sık yapılan hataların başında geliyor. Soğuk alanlarda iç katmana ek giysi giyildiğinde, üstteki kıyafetin antistatik ya da alev geciktirici performansı alttaki sentetik içliklerle çakışabiliyor. Uygulamada, iç katmanların nem yönetimi güçlü, erime-damlamaya meyletmeyen yapıda ve mümkünse antistatik özellikli seçilmesi öneriliyor. Kol ve paça boylarının çalışmaya uygun ayarlanması, kıvılcıma yakıt olabilecek gevşek aksesuarların (örgü bileklik, metal zincir vb.) yasaklanması ve kıyafetle birlikte kullanılan kişisel koruyucu donanımların (eldiven, bileklik, kask) kıyafetle etkileşiminin test edilmesi, görünmeyen uyum sorunlarını azaltıyor.

Tedarik süreçlerinde dikkat edilmesi gerekenler teknik veri sayfasının ötesine geçiyor. Kıyafetin izlenebilirliği —parti/lot numarası, üretim tarihi, test raporlarının güncelliği— günlük operasyonlarda kolayca gözden kaçabiliyor. Depo ve çamaşırhane süreçlerine “etiket okuryazarlığı” eğitimi eklenmesi, kıyafet rotasyonunu ve servis ömrünü netleştiriyor. Yıkama koşulları, iletken ipliklerin dağılımı ve alev geciktirici finisajın kalıcılığı üzerinde belirleyici. Endüstriyel yıkama tedarikçileriyle yapılan anlaşmalarda, kimyasal dozajlar, kurutma sıcaklıkları ve ütüleme gibi adımların performansa etkisi yazılı hale getirildiğinde, beklenmedik performans kayıplarının önüne geçilebiliyor.

Ayakkabı, zemin ve kıyafetin birlikte çalışması, sistemin en zayıf halkasını belirliyor. İleti yollarının sürekliliği bozulduğunda —örneğin yalıtkan tabanlı ayakkabı ile ESD zemin ya da ESD ayakkabı ile halı kaplı alan— beklenen koruma seviyesi üretilemiyor. Bu nedenle topraklama sürekliliği ve direnç değerleri periyodik olarak ölçülmeli; ölçüm verilerinin zamana bağlı değişimi basit bir bakım günlüğünde tutulmalı. Böylece sapmalar erken yakalanıyor, kıyafet kaynaklı sorunla proses kaynaklı sorun birbirinden ayırt edilebiliyor. Ölçüm istasyonlarının giriş–çıkış noktalarına yerleştirilmesi, personel alışkanlığını güçlendiriyor.

Eğitim boyutu, teknik önlemler kadar kritik. Statik yükün vücutta nasıl toplandığını, kıyafetin bu yükü nasıl dağıttığını veya sınırladığını basit deneylerle göstermek, soyut kavramları sahaya indiriyor. Alev ve ısı ile temasın ikinci derece yanık eşiğine etkisini anlatan termal manken verileri ya da ısı akı çizelgeleri, “neden bu kıyafeti giyiyorum?” sorusuna ikna edici yanıtlar üretiyor. Eğitimlerde gerçek olay incelemeleri ve “hata avı” turları yapıldığında, çalışanların risk algısının kalıcı biçimde değiştiği; prosedürlere uyumun yükseldiği ifade ediliyor.

Karar vericiler nereden başlamalı? İş güvenliği kültürünün temel ilkeleri hâlâ geçerli: Önce tehlikeyi kaynağında azalt, sonra mühendislik kontrollerini uygula; idari tedbirlerle riski yönet ve en sonunda kişisel koruyucu donanımı doğru şekilde devreye al. Bu zincirde kıyafet, “son katman” olsa da elektriksel potansiyelin ve alevin davranışını etkileyen, olayın seyrini değiştiren bir faktör. Dolayısıyla seçim yapılırken “estetik–dayanıklılık–konfor” üçlüsü ile “koruma–uyum–bakım” üçlüsünün birlikte düşünülmesi gerekiyor. Kurumsal satın alma süreçlerinde teknik şartnamenin yalnızca fiyat ve terminle değil, performans ve bakım kriterleriyle de ağırlıklandırılması öneriliyor.

Sahadan gelen geri bildirimler, konforun yalnızca memnuniyet değil, güvenlik çıktısı olduğunu gösteriyor. Aşırı terleme, ESD performansının homojenliğini bozabildiği gibi alev karşısında buhar ve ısı transferini etkileyebiliyor. Mikro delikli dokular, havalandırma panelleri, ergonomik kesimler ve giy-çıkar kolaylığı sağlayan tasarımlar, kullanıcıların talimatlara uyumunu artırıyor. Uyum arttıkça güvenlik performansı kağıt üzerindeki değerden sahadaki değere yaklaşıyor. Böylece “yazın ısınma, kışın üşüme” paradoksu, tasarım ve malzeme tercihleriyle yönetilebilir hale geliyor.

Elektronik ve hassas üretim yapılan tesislerde terminoloji ve prosedürler farklılaşıyor. “ESD alanı” olarak tanımlanan bölgelere giriş–çıkış prosedürleri, ayakkabı ve bileklik test noktaları, masa ve rafların topraklanması gibi detaylar standart uygulamaların parçası. Bu prosedürlerin kıyafete yansıması; kol ve beden boylarının bileklikle uyumu, çıtçıt/fermuar malzemelerinin elektrostatik davranışı, kapatma sistemlerinin “kolay açılır” olmasının güvenlikle uyumlu hale getirilmesi gibi tasarım kararlarında görülüyor. Bu noktada, kıyafetin pratik kullanım kolaylığı sağlaması ile elektrostatik kontrol arasında denge kurulması gerektiği vurgulanıyor.

Alev ve ısıya maruz kalınan sahalarda risk, “seyrek ama yıkıcı” olarak tanımlanıyor. Olağandışı, ancak gerçekleştiğinde geri dönüşü zor olaylar için kıyafetin davranışı, kaçış ve tahliye planlarıyla birlikte ele alınmalı. Yüksek görünürlük gerektiren işlerde alev geciktiricilikle fosforlu uygulamalar aynı üründe buluştuğunda, yüksek sıcaklıkta renk dayanımı ve reflektif bantların performansı ayrıca kontrol ediliyor. Ayrıca yangın anında eldivenle dahi kolay açılabilen kapama sistemleri, gözle görülmeyen ama kritik bir fark yaratabiliyor. Saha tatbikatlarında bu detayların prova edilmesi, gerçek anlarda refleksleri güçlendiriyor.

Kamu tarafında teşviklerin ve rehberlerin erişilebilirliği özellikle KOBİ’ler için belirleyici. Sektör birlikleri ve meslek odalarının yayımladığı örnek teknik şartname şablonları, işletmelerin “deneme–yanılma” yerine “kanıta dayalı seçim” yapmasını kolaylaştırıyor. Açık erişimli eğitim modülleri ortak bir dil ve beklenti seti oluşturuyor; bu da tedarik pazarında kalite çıtasını yükseltirken merdiven altı ürünlerin ayıklanmasına yardımcı oluyor. Ortak kriterler oluştuğunda, fiyatlandırma ve performans karşılaştırmaları daha şeffaf hale geliyor. Bu gelişmeler, işverenlerin kararlarını hızlandırırken çalışanların güvenlik algısını da güçlendiriyor.

Elektronik, otomotiv, ilaç ve savunma gibi sektörlerde risk haritaları detaylandıkça, ESD gereklilikleri de netleşiyor. Bu çerçevede, esd iş kıyafetleri ifadesi, yalnızca “statik yükü boşaltan” bir giysi türünü değil; ayakkabı, zemin, masa, ambalaj, test ve eğitimden oluşan bir ekosistemi tarif ediyor. İşletmeler, bu ekosistemin her parçası için ölçülebilir performans kriterleri koyduğunda, beklenmedik duruşlar ve kalite kayıpları daha kalıcı şekilde kontrol altına alınabiliyor. Ölçümlerin düzenli raporlanması, tedarik ve bakım planlarıyla eşleştirildiğinde, sistemin tamamı hedeflerine daha güvenle ilerliyor. Uzmanlar, “ölçemediğini yönetemezsin” ilkesinin burada da geçerli olduğunu hatırlatıyor.

Sonuç olarak, iş yerinde statik elektrik ile alev/ısı kaynaklı risklerin yönetiminde kıyafet görünmeyen ama hayati bir rol oynuyor. Bilimsel testlerle doğrulanmış performans, sahaya özgü senaryolarla anlam kazanıyor; eğitim ve disiplinle sürdürülebilir hale geliyor. Kıyafet seçimini bir “alışveriş kalemi” olmaktan çıkarıp “risk stratejisi”nin merkezine yerleştiren kurumlar, hem çalışan sağlığını hem üretim sürekliliğini güvence altına alıyor. Sektörün bugünkü gündemi, bu bütüncül yaklaşımı benimseyenleri yarının belirsizliklerine karşı daha dayanıklı kılıyor.

Seda Türkmen ile Ilgaz Giritlioğlu Evlendi 

0

Magazin dünyasının sevilen isimlerinden oyuncu Seda Türkmen, yönetmen Ilgaz Giritlioğlu ile dünyaevine girdi. Çiftin nikâh töreni, sosyal medya ve sanat camiasında büyük ilgi topladı. Mutluluklarıyla göz dolduran ikili, kısa sürede magazin gündeminin üst sıralarına yerleşti.

Nikâh Masasında Aşkın Zaferi

Seda Türkmen ve Ilgaz Giritlioğlu, geçtiğimiz temmuz ayında başlayan aşklarını evlilikle taçlandırdı. Nikâh masasında mutlulukları gözlerinden okunan çift, bu özel anı sosyal medyada paylaşarak hayranlarına sürpriz yaptı. Seda Türkmen’in paylaştığı düğün fotoğraflarına düşülen “İyi bir şeyler olsun artık be! Biz evlendik :))” notu, kısa sürede binlerce beğeni aldı.

Seda Türkmen - Magazin Haberleri

Giritlioğlu Ailesinin Sanat Geleneği Sürüyor

Ünlü yönetmen Tomris Giritlioğlu’nun oğlu Ilgaz Giritlioğlu, annesinin sanat dolu mirasını sürdürmeye devam ediyor. Yönetmenlik kariyerinde kendine sağlam bir yer edinen Ilgaz Giritlioğlu, Seda Türkmen ile hayatını birleştirerek hem aşk hem de aile hayatında yeni bir dönemi başlattı. Çift, nikâh töreniyle hem kendi mutluluklarını hem de aile geleneğini kutladı.

Dostlar ve Ünlülerden Tebrik Yağmuru

Çiftin nikâh törenine katılan ünlüler, mutluluk mesajlarıyla sosyal medyada paylaşımlarda bulundu. Oyuncu Hande Doğandemir, “Bizim en güzel günümüz. Çok mutlu olun, olalım” sözleriyle çiftin yanında olduğunu gösterdi. Ayrıca Ecem Erkek, Murat Cemcir, Merve Dizdar, Ata Demirer, Hakan Kurtaş, Burcu Binici ve Yüsra Geyik gibi isimler de tebrik mesajlarıyla sosyal medyada gündem oluşturdu. Seda Türkmen ve Ilgaz Giritlioğlu’nun bu özel anları, magazin dünyasında uzun süre konuşulacak gibi görünüyor.

Asena Boşandıktan Sonra Soluğu Sahnede Aldı 

0

Magazin dünyasının cesur ve enerjik isimlerinden oryantal Asena, boşanmasının hemen ardından sahnelere geri döndü. 2017’de iş insanı Hasan Dere ile evlenen ve uzun yıllar Almanya’da yaşamının ardından sahnelerden uzak kalan Asena, sekiz yıl aradan sonra sosyal medyada yaptığı paylaşımla hayranlarını heyecanlandırdı.

Sekiz Yıl Sonra İlk Performans

Asena, yıllardır sahnelere ara verdikten sonra yaptığı sürpriz dönüşle gündeme oturdu. Sosyal medyadan paylaştığı bir fotoğrafın altına “Hoşgeldin(m)” notunu düşen ünlü dansçı, takipçilerinden yoğun beğeni ve yorum aldı. Türkiye’nin dans şovları tarihine damgasını vuran Asena’nın dönüş performansı kısa sürede sosyal medyada trend oldu ve magazin gündeminin üst sıralarına yerleşti.

Asena - Magazin Haberleri

Boşanma Sonrası Dostane Açıklama

Geçtiğimiz hafta Asena ve Hasan Dere çiftinin tek celsede boşandığı açıklanmıştı. Çift, resmi açıklamada sekiz yıllık evliliklerini saygı ve dostlukla noktaladıklarını belirtmişti:

“Sekiz yıl boyunca sürdürdüğümüz evliliğimizi bir süre önce yine aynı sevgi, saygı ve dostlukla yasal olarak noktaladık. Hâlâ birbirimizi çok seviyoruz, her zaman yan yana, dost ve arkadaş kalmaya devam edeceğiz. Sebebi özelimizdir, farklı sebepler aranmamasını ve saygı duyulmasını rica ederiz.”

Bu açıklama, magazin dünyasında Asena ve Dere arasındaki dostane ilişkinin altını çizdi.

Asena’nın Sahne ve Kariyer Yolculuğu

Gerçek adı Onur Çakmak olan Asena, 1977 İstanbul doğumlu. 1990’lı yıllarda oryantal dans sahnesine adım atarak kısa sürede Türkiye’nin en tanınmış dansçıları arasında yer aldı. Sahne performansları, televizyon programları ve cesur açıklamalarıyla adından sıkça söz ettiren Asena, 2017’de evlendikten sonra Almanya’ya yerleşti ve sahnelere ara verdi. Sekiz yıl aradan sonra yaptığı dönüş, hem dans yeteneği hem de güçlü sosyal medya paylaşımlarıyla hayranlarını yeniden etkilemeyi başardı.

Selena Gomez’in Düğün Günü, Justin Bieber Paylaşımı Olay Oldu

0

Selena Gomez’in geçmişte yaşadığı büyük aşk Justin Bieber, sosyal medya paylaşımlarıyla  magazin gündeminde tartışmalara yol açtı. Dünyaca ünlü şarkıcı Selena Gomez, uzun süredir aşk yaşadığı Benny Blanco ile görkemli bir düğünle dünyaevine girdi. 

Selena Gomez ve Benny Blanco’nun Sürpriz Düğünü

Gomez ve Blanco, basından uzak tutmaya çalıştıkları düğünleriyle dikkat çekti. Paparazzilerden kaçmak için ellerinden geleni yapan çift, magazin dünyasının ilgisinden tamamen kaçamadı. Öyle ki bazı gazeteciler helikopterlerle düğünü görüntülemeye çalıştı. Selena, düğün sonrası sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflarla takipçilerinin kalbini bir kez daha fethetti. Bu kareler, kısa sürede milyonlarca beğeni ve yorum aldı.

Geçmiş Aşkın Gölgesi: Justin Bieber
Geçmiş Aşkın Gölgesi: Justin Bieber

Geçmiş Aşkın Gölgesi: Justin Bieber

Herkesin bildiği gibi Selena Gomez ve Justin Bieber, yıllar önce inişli çıkışlı ama tutkulu bir ilişki yaşamıştı. Defalarca ayrılıp barışan çift, magazin manşetlerinden uzun süre düşmemişti. Nihayet yollarını tamamen ayıran Bieber, Hailey Bieber ile evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuştu. Ancak geçmiş aşkın gölgesi, Bieber’ın sosyal medyadaki davranışlarına yansımaya devam ediyor.

Justin Bieber’ın Sosyal Medya Hamleleri

Selena’nın düğün günü paylaşımları sırasında Justin Bieber’ın sosyal medyadaki hareketleri, kullanıcıların dikkatinden kaçmadı. Ani beğeniler, sonra geri çekilen etkileşimler ve önceki depresif halleri, hayranları arasında “Acaba Bieber hâlâ Selena’ya mı ilgi duyuyor?” sorularını gündeme getirdi. Toksik davranışlar ve umursamaz tavırlar, sosyal medyada geniş bir yorum bombardımanına neden oldu.

Magazin Dünyası ve Tepkiler
Magazin Dünyası ve Tepkiler

Magazin Dünyası ve Tepkiler

Selena Gomez’in evliliği, sadece romantik bir olay değil, aynı zamanda magazin dünyasında tartışma yaratan bir konu oldu. Eski aşkların gölgesi, sosyal medya üzerinden yapılan küçük hareketlerle bile gündem yaratabiliyor. Bieber’ın Selena ile ilgili paylaşımları, medya ve takipçileri tarafından sıkça analiz edilirken, çiftin bu yeni dönemi ise merak konusu olmaya devam ediyor.

Sosyal Medya ve Aşkın Karmaşası

Selena ve Benny’nin evliliği, aşkın ve özel hayatın sosyal medyada nasıl geniş yankı uyandırdığını bir kez daha gösterdi. Justin Bieber’ın geçmişe dair küçük hamleleri, magazin dünyasının ve hayranlarının ilgisini canlı tutarken, Selena’nın yeni hayatı ise büyük bir mutluluk tablosu sunuyor.

Serenad Bayraktar ve Ahmet Gür’ün Masalsı Düğünü

0

Müzik dünyasının parlayan yıldızı Serenad Bayraktar, duygusal besteleri kadar hayatındaki aşkla da gündeme damgasını vurdu. İş dünyasının başarılı ismi Ahmet Gür ile evlenen Serenad, iki farklı kıtada gerçekleşen düğünleriyle adeta bir masal yazdı. Hem sevenlerini hem de magazin dünyasını büyüleyen bu özel etkinlikler, 2025’in en konuşulan aşk hikayeleri arasında şimdiden yerini aldı.

Eskişehir’den Bali’ye Aşk Yolculuğu

Düğünlerinin ilk ayağı Eskişehir’de gerçekleşti. Bu özel gecede Serenad Bayraktar, eşi Ahmet Gür için yazdığı ve ilk kez sahnede seslendirdiği şarkısıyla konukları büyüledi. Şarkının duygu yüklü sözleri ve Serenad’ın sahnedeki zarif duruşu, gecenin unutulmaz anlarından biri oldu. Müzik platformlarında kısa süre içinde yerini alacak olan bu eser, çiftin aşkının simgesi olarak hafızalarda yer edecek.

Bali’de Tropik Aşk Hikayesi
Bali’de Tropik Aşk Hikayesi

Bali’de Tropik Aşk Hikayesi

Eskişehir’in ardından aşk, tropik bir cennet olan Bali’de devam etti. Palmiye ağaçlarının altında gerçekleşen düğün, adeta romantik bir film sahnesini andırıyordu. Gün batımının kızıllığında denizle bütünleşen dekor ve zarif süslemeler, davetlilere unutulmaz bir görsel şölen sundu. Serenad’ın zarifliği ve Ahmet’in gözlerindeki mutluluk, çiftin birbirine duyduğu sevgiyi her an yansıtıyordu.

Sanat ve Aşkın Buluşması

Sanatıyla milyonların kalbine dokunan Serenad, bu defa kalbinden taşan melodilerini hayatına kattığı aşkıyla birleştirdi. Ahmet için yazdığı şarkı, yalnızca bir beste değil; aynı zamanda çiftin birlikte çıktığı yolculuğun sembolü oldu. Hem müzik hem de aşk temalı bu özel anlar, çiftin hayatına eşsiz bir değer kattı.

Sanat ve Aşkın Buluşması
Sanat ve Aşkın Buluşması

2025’in En Çok Konuşulan Düğünleri

Eskişehir ve Bali’deki düğünler, magazin dünyasında büyük yankı uyandırdı. Çiftin enerjisi ve mutluluğu, hem sevenlerini hem de müzik camiasını uzun süre etkileyecek gibi görünüyor. Serenad Bayraktar ve Ahmet Gür’ün bu masalsı düğünleri, 2025’in en dikkat çekici aşk hikayeleri arasında yerini aldı ve sosyal medyada da büyük ilgi gördü.

Hülya Avşar Kiracısıyla Mahkemelik Oldu: İşte Karar!

0

Ünlü sanatçı Hülya Avşar, Sarıyer Büyükdere’deki lüks dairesi için kiracısıyla yaşadığı kira kriziyle gündeme bomba gibi düştü. 2019 yılında 6 bin TL olan kira bedeli, zaman içinde 25 bin TL’ye yükselmişti. Ancak Avşar, daha yüksek bir artış isteyince taraflar arasında ipler gerildi. Arabuluculuk süreci sonuçsuz kalınca konu mahkemeye taşındı ve Avşar sonunda istediğini aldı.

Kira Krizinin Perde Arkası

Avşar’ın kiracısı B.Ş., yıllardır ünlü sanatçının Sarıyer’deki dairesinde oturuyordu. Başlangıçta 6 bin TL olan kira bedeli, geçen yıllar içerisinde 25 bin TL’ye çıkmıştı. Ancak Hülya Avşar, dairenin değerine göre bu miktarın yetersiz olduğunu savundu. Geçtiğimiz yıl kirayı iki katına çıkarmak isteyince büyük bir anlaşmazlık başladı.

Arabuluculuk Masası Çözüme Ulaşamadı
Arabuluculuk Masası Çözüme Ulaşamadı

Arabuluculuk Masası Çözüme Ulaşamadı

Taraflar arasında yapılan arabuluculuk görüşmeleri de sonuçsuz kaldı. Avşar, istediği artışın uygulanmaması üzerine hukuki yollara başvurdu. Bu hamlesiyle gündemin üst sıralarına yerleşen sanatçı, kararlılığını ortaya koydu.

Mahkeme Son Noktayı Koydu

İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada yapılan incelemeler sonucunda Hülya Avşar haklı bulundu. Mahkeme, kiracının bundan böyle aylık 45 bin TL kira ödemesine karar verdi. Bu gelişmeyle Avşar, uzun süredir süren mücadelesini lehine sonuçlandırdı.

Hülya Avşar’ın Zaferi Magazin Gündeminde
Hülya Avşar’ın Zaferi Magazin Gündeminde

Hülya Avşar’ın Zaferi Magazin Gündeminde

Hülya Avşar’ın kiracısıyla yaşadığı bu dava, magazin dünyasında büyük yankı uyandırdı. Birçok kişi “kim haklı” tartışmalarına girerken, mahkeme kararının ardından tartışmalar sona ermiş oldu. Avşar, dairesinin gerçek değerini bulduğunu ifade ederken, kiracının bu kararı nasıl karşılayacağı ise merak konusu oldu.

Emlak Dünyasında Hülya Avşar Sayesinde Yeni Bir Örnek

Ünlü sanatçının yaşadığı bu süreç, sadece magazin sayfalarında değil, emlak ve hukuk dünyasında da dikkat çekti. Uzmanlara göre bu karar, kira artışları konusunda benzer davalara da emsal teşkil edecek. Özellikle son dönemde kira bedellerindeki hızlı artış, ev sahipleri ve kiracılar arasında sık sık krizlere yol açarken, Avşar’ın davası gündemin sıcak başlıkları arasında yerini aldı.

Güllü’nün Şüpheli Ölümü: Kaza mı, Plan mı?

0

Arabesk müziğin sevilen ismi Güllü, geçtiğimiz günlerde trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Yalova’daki evinin balkonundan düştüğü açıklanan sanatçının ölümü, sevenleri kadar magazin gündemini de sarsmaya devam ediyor. Ancak bu ölümün “kaza” mı yoksa “planlı” mı olduğu konusunda soru işaretleri giderek büyüyor.

Güllü’nün Belindeki Rahatsızlık ve Şüphelerin Artması

Ünlü sanatçının belindeki platinler nedeniyle uzun zamandır rahat hareket edemediği biliniyordu. Destek almadan yürüyemediği, merdiven çıkmakta zorlandığı yönündeki iddialar, kaza ihtimalini zayıflatıyor. Bu detay, Güllü’nün o gece “roman havası oynadığı” yönündeki ifadelerle de çelişiyor.

Güllü’nün Sahne Aldığı Mekanın Sahibi Ferdi Aydın’dan Çarpıcı Açıklamalar
Güllü’nün Sahne Aldığı Mekanın Sahibi Ferdi Aydın’dan Çarpıcı Açıklamalar

Güllü’nün Sahne Aldığı Mekanın Sahibi Ferdi Aydın’dan Çarpıcı Açıklamalar

Sanatçının sık sık sahne aldığı mekanın sahibi Ferdi Aydın, yaptığı açıklamayla şüpheleri adeta katladı. “Güllü Abla oynayamaz, belinde platin olduğu için yardımsız merdiven bile çıkamaz” diyen Aydın, olay gecesi evde yalnızca Güllü’nün kızı ve kızının yanındaki kadının bulunduğunu hatırlattı. Eski asistanı Deniz’in üç ay önce işten ayrıldığını da vurgulayan Aydın, “Ben onun düştüğüne inanmıyorum, bu olayın iyi araştırılması gerekiyor” sözleriyle dikkat çekti.

“Sarhoş Güllü Yürüyemezdi” İddiası

Ferdi Aydın’ın açıklamalarındaki bir başka nokta ise Güllü’nün alkol aldığı anlara dair. Aydın, “Güllü sarhoşken içine kapanan, durgunlaşan biriydi; neredeyse hiç yürüyemezdi” diyerek kaza ihtimaline gölge düşürdü. Bu sözler, Güllü’nün “camdan sarkıp düştüğü” yönündeki iddialarla tamamen ters düşüyor.

Güllü’nün Mal Varlığı ve Planlı Cinayet İddiaları
Güllü’nün Mal Varlığı ve Planlı Cinayet İddiaları

Güllü’nün Mal Varlığı ve Planlı Cinayet İddiaları

Aydın’ın en dikkat çeken sözlerinden biri de mal varlığı konusuna değinmesi oldu. “Mal varlığı yüzünden de öldürülmüş olabilir” diyen Aydın, olay gecesi evin içinde başka birinin olup olmadığı sorusunu da gündeme getirdi. “Camdan düşecek kadar alkollü olmadığı belliydi, intihar edecek insan da geleceğe proje yapmaz” diyerek Güllü’nün ölümüne dair komplo iddialarını güçlendirdi.

Güllü’nün Ölümü Hakkında: “Kimse Beni İnandıramaz”

Ferdi Aydın, sözlerini “Güllü Abla’nın camdan düştüğüne asla inanmıyorum. Herkesin bilmesi gereken şeyler var ama hepsini açıklayamam” diyerek noktaladı. Magazin dünyası ise bu sözlerin ardından tek bir soruya odaklandı: Güllü’nün ölümü kaza mıydı, yoksa birileri tarafından mı planlandı?

Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı

0

Hayatımızın en özel anları, doğru bir seçimle daha da anlamlı hale gelir. Abiye elbise, yalnızca bir kıyafet değil; kişinin tarzını, enerjisini ve ruhunu sahneye taşıyan bir ifadedir. Bu nedenle doğru abiye seçimi, sadece dış görünüşle değil, içsel özgüvenle de ilgilidir.

Her kadının ışığı farklıdır ve bu ışığı ortaya çıkaracak olan elbise de farklıdır. Kimisi sade çizgilerde kendini bulurken kimisi ihtişamlı detaylarda parlar. Önemli olan, sahneye çıktığında elbisenin seni gizlememesi; aksine senin ruhunu ve tarzını anlatmasıdır.

Tarzın, Senin İmzan

Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı
Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı

 

 

Kendi tarzını yansıtmadan seçilen bir abiye, ne kadar şık görünse de sana ait bir enerji taşımayacaktır. Bu yüzden seçim yaparken öncelik, trendlerden ziyade senin kişiliğin olmalıdır. Çünkü tarz, aslında görünümle birlikte insanın hayata bakış açısını da ortaya koyar.

Minimal çizgiler zarafeti, taşlı ve payetli detaylar ise gösterişi anlatır. Romantik bir ruh, dantel ve şifonla hayat bulur. Her stil, aslında bir imzadır ve abiye seçiminde bu imza seni tanımlayan en önemli unsurdur.

Vücut Tipine Göre Doğru Seçim

Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı
Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı

Teorem şudur: Vücut tipine uygun seçilen abiye, güzelliği gizlemez, tam tersine öne çıkarır. Her kadın farklı bir silüete sahiptir ve doğru elbise bu silüetin en güçlü yanlarını ön plana çıkarır. Böylece abiye, vücudu örtmek yerine, onu daha dengeli ve estetik gösterir.

Kum saati vücutta bel vurgusu, elma tipinde A kesim, armut tipinde omuz detayı ya da dikdörtgen tipte drapeler… Hepsi farklı ama aynı amaca hizmet eder: güçlü yanları ön plana çıkarmak. Doğru model, özgüveni sahneye taşıyan en büyük destektir.

Renklerin Büyüsü

Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı
Abiye Seçiminde Kendini Yansıt: Işıltını Sahneye Taşı

Her rengin bir dili vardır ve abiye seçiminde renk, bu dili en etkili şekilde konuşur. Doğru renk seçimi, hem ruh halini hem de ten uyumunu ön plana çıkarır. Bir renk, seni olduğundan daha enerjik ya da daha zarif gösterebilir.

Açık tenliler canlı tonlarla, buğday tenliler sıcak altın ve bronzla, esmer tenliler ise beyaz ve kırmızıyla parlar. Asıl mesele, rengin seni silikleştirmesi değil, tam tersine ışığını artırmasıdır. Çünkü renk, sahnedeki görünümün en güçlü tamamlayıcısıdır.

Trendlerle Işıltını Tamamla

2025’in trendleri, asimetrik kesimler, transparan dokular ve taş işlemelerden oluşuyor. Ancak bunların her biri, kişinin tarzıyla bütünleştiğinde anlam kazanır.

Moda değişir ama senin tarzın kalıcıdır. Bu yüzden trendleri kendine uyarladığında ışığın daha belirgin olur. Seninle uyum sağlamayan bir moda akımı, seni yansıtmaz; fakat kendi stilinle harmanlanan her trend, sana ayrı bir sahne kazandırır.

Aksesuarlarla Sahneni Tamamla

Doğru abiye, yanlış aksesuarla anlamını kaybedebilir. Aksesuar seçimi, kombinini tamamlayan en kritik noktadır. Küçük bir detay, elbiseni olduğundan daha güçlü ya da daha zayıf gösterebilir.

Gösterişli bir abiye ile sade aksesuar dengesi, sade bir abiye ile iddialı bir çanta veya küpe dengesi kurulduğunda sonuç kusursuz olur. Ayakkabı seçiminde de zarif stilettolar ya da konforlu topuklar, elbiseni tamamlayan en güçlü destektir.

Son Dokunuş: Senin Işığın

Her kombin, saç ve makyaj ile son halini alır. Doğru saç modeli ve makyaj, elbiseni daha da ön plana çıkarır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, abiyeyi gölgelemeyen ama seni parlatan bir bütünlük oluşturmaktır.

Unutma, seni ışıldatan şey aslında ne makyaj ne de elbisedir. Asıl ışık içinden gelir. Kendini mutlu, güçlü ve özgüvenli hissettiğinde zaten tüm gözler sahnede senin üzerinde olacaktır.

 Kendi ışığını yansıtacak abiye modellerini görmek ve tarzını sahneye taşımak için hemen https://thezks.com/ ziyaret Et.

 

Bereketli Topraklar Dizisinin Yeni Fragmanı Yayınlandı

0

Show TV’nin merakla beklenen dizisi ‘Bereketli Topraklar’ yeni fragmanıyla izleyicilerin karşısına çıktı. Süreç Film’in yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu Hasan Tolga Pulat, Ozan Ağaç ve Seçil Çömlekçi’nin kaleme aldığı dizinin yönetmen koltuğunda Yağız Alp Akaydın oturuyor. Güçlü oyuncu kadrosu ve sürükleyici hikayesiyle sezonun dikkat çeken yapımlarından biri olan dizi, yayınlanan tanıtımla büyük yankı uyandırdı.

Engin Akyürek’in Güçlü Dönüşü

Engin Akyürek, ‘Ömer Bereketoğlu’ karakteriyle ekrana dönerek izleyiciyi etkileyici bir performansla karşılıyor. Fragmanda, Adana’nın iki köklü ailesi arasındaki sessiz barışın nasıl yeniden bir çatışmaya dönüştüğü gözler önüne seriliyor. Ömer Bereketoğlu, hem ailesini hem de topraklarını korumak için geçmişin izleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor. İzleyiciler, karakterin yeni mücadelesine tanıklık etmeye hazırlanıyor.

Bereketli Topraklar - Magazin Haberleri

Savcı Nevin’in Sürpriz Gelişi

Dizinin fragmanında dikkat çeken diğer bir gelişme ise Savcı Nevin’in (Gülsim Ali) Bereketli Topraklar’a gelişi. ‘Artık ben buradayım’ diyerek kendini yeni bir mücadelenin ortasında bulan Nevin, dizideki dengeleri kökten değiştiriyor. Fragman, izleyiciye hem gerilim hem de merak uyandıran bir atmosfer sunarken, karakterler arasındaki ilişkilere dair ipuçları veriyor.

Aşk, Savaş ve Geçmişin İzleri

Bereketli Topraklar, sadece aile çatışmalarını değil, büyük aşkların gölgesinde yaşanan hayatları da ekrana taşıyor. Dizi, Engin Akyürek, Gülsim Ali, Belçim Bilgin, Yiğit Koçak, Sarp Akkaya, İlayda Akdoğan ve daha birçok ünlü oyuncuyu bir araya getiriyor. Hiç bitmeyen kavganın alevi yeniden fitillenirken, izleyici hem hangi karakterin kime dost olacağını hem de hangi aşka teslim olacağını merakla takip edecek.

Bereketli Topraklar 2. Tanıtımı

Yeni fragmanda Ömer Bereketoğlu’nun geçmişle yüzleşmesi ve Savcı Nevin’in gelişiyle gelişen çatışmalar ekrana taşınıyor. Aşk, dostluk ve ihanet dolu sahneler izleyiciyi ekran başına kilitleyecek. İşte çok merak edilen o fragman:

Güllü’nün Ardından Demet Akalın’dan Şok Sözler

0

Arabesk müziğin unutulmaz sesi Güllü (Gül Tut), Yalova’nın Çınarcık ilçesindeki evinin balkonundan düşerek hayatını kaybetti. Henüz 52 yaşında hayata veda eden sanatçının ani ölümü, hem müzik dünyasını hem de sevenlerini yasa boğdu.

Oğlu İddialara Nokta Koydu

Acı haberi, Güllü’nün oğlu Tuğberk Yavuz, sanatçının resmi sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu. Yavuz, özellikle sosyal medyada dolaşan “intihar” iddialarını kesin bir dille reddetti:
“Üzücü bir haber paylaşmak üzere bu mesajı yayınlıyorum. Sosyal medyada dolaşan intihar söylentileri gerçeği yansıtmamaktadır. Annemi, elim bir kaza sonucu kaybettik. Başımız sağ olsun.” Bu açıklama, sosyal medyadaki spekülasyonların önüne geçti.

Demet Akalın’dan Çarpıcı Çıkış
Demet Akalın’dan Çarpıcı Çıkış

Demet Akalın’dan Çarpıcı Çıkış

Güllü’nün ölüm haberinin ardından en dikkat çeken yorumlardan biri Demet Akalın tarafından geldi. Ünlü şarkıcı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda adeta isyan etti:
“Umarım çevredeki apartmanlardan kameralar incelenir. Aşırı üzüldüm, yazık… O kadar acılar, zor yıllar geçir, sonra bu son! Hiç aklıma yatmıyor, araştırılır inşallah.” Akalın’ın bu sözleri, sanatçının vefatına dair soru işaretlerini yeniden gündeme taşıdı.

Demet Akalın: “Gitmiş Olmana İnanamıyorum”
Demet Akalın: “Gitmiş Olmana İnanamıyorum”

Demet Akalın: “Gitmiş Olmana İnanamıyorum”

Acısını dile getiren Demet Akalın, ayrıca Güllü’nün fotoğrafını paylaşarak şu ifadeleri kullandı:
“Alişan’ın telefonuna gelen haberle irkildim, inanamadım! Gitmiş olamazsın… Hayata bu kadar tutunmuşken böyle bir son… Hâlâ şoktayım, çok üzgünüm. Allah rahmet eylesin.”

Gerçek adı Gül Tut olan Güllü, güçlü sesiyle arabesk müziğin en sevilen isimlerinden biri olmuştu. Zorlu yıllardan geçmesine rağmen sahneye hep tutkuyla bağlı kalan sanatçının ani kaybı, müzik dünyasında derin bir boşluk yarattı.