Ana SayfaDünyaJared Leto: Kötü Adamı Oynamak İstemedim

İlgili Postlar

Jared Leto: Kötü Adamı Oynamak İstemedim

Hollywood’un ünlü isimlerinden Jared Leto geçtiğimiz gün bir röportej verdi. Kendisi hakkında samimi açıklamalarda bulunan Jared Leto “Kötü adamı oynamak istemedim” itirafında bulundu. İşte dünyaca ünlü oyuncunun o açıklamaları;

Neredesiniz şu anda?

Şu anda Nevada’dayım. Red Rock bölgesine yakın bir yerdeyim.

Son filminizde başrolü sizin gibi Oscar ödüllü aktörler Denzel Washington ve Rami Malek’le paylaşıyorsunuz. Bu kalibrede aktörlerle çalışmak, sette bir şeyleri değiştiriyor mu?

Büyük oyuncularla çalışma şansına sahip olmak bir hediye. Kesinlikle hayatı daha ilginç kılıyor. Daha iyi iş çıkarmanıza yardımcı oluyor. Bu filmde Denzel ve Rami benim role yaklaşımımı gerçekten desteklediler. Karakteri yaratırken risk alma fırsatı sundular. Hatalar yapmama izin verdiler. Setteki bu anlayış, bana verdikleri inanılmaz cömert bir hediyeydi. Bunun için ikisine de çok ama çok müteşekkirim. Bu yetenekte adamlarla çalışmak, belki de hayatımda bir kez karşılaşılabileceğim bir fırsattı ve bu şansa sahip olduğum için gerçekten çok mutluyum.

Sinema eleştirmenleri, sinema dergileri yıllardır Denzel Washington’ı dünya genelinde en yetenekli ilk 10 aktör arasında gösteriyor. Size göre Denzel’ın farkı nedir? Onu özel yapan nitelikler neler?

Denzel ile ilgili bazı düşüncelerim var tabii. Harika bir soru. Birincisi yeteneği. Çok yetenekli bir aktör. İkincisi tutarlı. Üçüncüsü ise hiçbir filminde kötü performans sergilememesi. Film işe yaramasa bile Denzel rolünde her zaman iyi. Rol yaparken inanılmaz derecede güçlü bir fiziksel varlığı var. Ayrıca harika bir sesi var. Duygusal aralığı okuyabiliyor. Karakterlerinin neler yaşadığını görme ve hissetme yeteneği, karakterin açısından dünyaya bakma kabiliyeti harika. Bence bu saydıklarımın hepsinin kombinasyonu, Denzel’ı en iyilerden biri yapıyor. Ama her şeyden önce Denzel harika bir kariyer ve tutarlılık örneği. Günün sonunda gerçekten çok çalışıyor ve rollerine kendinden çok şey katıyor.

Onunla çalışmak nasıl peki?

Filmde çok yoğun ve insanlarla benzersiz bir şekilde etkileşime giren birini oynadım. Daha ilk gün Denzel Washington’la doğaçlama yaptım, tamamen hazırlıksız… Topu ona attığımda yakaladı ve o kadar harika bir şekilde bana geri pas attı ki, aklımı uçurdu. O andan itibaren sıkı bir yarışa gireceğimizi biliyordum. Bana zaman zaman başarısız olacak kadar cesur ve elimden geldiğince yaratıcı olmam için alan verdi. Denzel, işte bu yüzden Denzel.

FİLMDE İŞİM BİTTİĞİNDE İYİLEŞMEM ZAMAN ALIYOR

Size teklif edilen rollere hangi sebepler “evet” dedirtir?

Harika bir soru. Çünkü çoğu zaman “hayır” derim. “Evet” cevabını sık vermem. Oyunculuk dışında da bir hayatım var. Müzikle çok meşgulüm. Sinemada üstlendiğim projeler zorlayıcı ve büyük bir taahhütü olan roller. Bu filmdeki (The Little Thing) Albert Sparma rolü şaşırtıcı derecede büyük bir işti. Dürüst olmam gerekirse işim bittiğinde bırakmam biraz zaman alıyor. İyileşmem biraz zaman alıyor.

“The Little Things”e “evet” demenizi sağlayan neydi?

Her şeyden önce Albert Sparma’yı yaratmak büyük bir işti. Tepeden tırnağa her yönüne çok dikkat edilen bir karakterdi. Başlangıçta bu rolü de reddettim, çünkü şüpheli veya kötü adamı oynamak istemedim. Yönetmenimiz John Lee Hancock ile konuştum. Oynarsam gerçekten eşsiz bir şey yaratmak istediğimi söyledim. O da benimle aynı yolda yürümek istedi. Tamamen dönüştürücü bir şey istiyordum. Duygusal olduğu kadar fiziksel de dönüşüm olmalıydı. Bunu yaptık.

AMERİKA: KUSURLU AMA VAATLERLE DOLU BİR ÜLKE

Tüm dünyayı geziyorsunuz. Amerika’ya dışarıdan baktığınızda izleniminiz ne oluyor?

Seyahat ettiğim yerlere derin bir saygı duyuyorum. Özellikle bir yere iki-üç kez gittiğimde, kültürleri gerçekten farklı bir şekilde görmeye başlıyorum. Bu yerlerin dünyaya katkısını fark ediyorum. Başka ülkelerin katkılarının fark edilmesi gerçekten iyi bir şey. Çünkü fark ettikçe bazı şeyler için biraz daha minnettar oluyorsun. Dünyayı dolaşmak en heyecan verici aktivite.

Peki Amerika’ya bakış açısı?

Kendi izlenimimi söylersem… “A Day in the Life of America” (Amerikan Hayatında Bir Gün) adlı bir belgesel yaptım. Amerika’da gerçekten vahşi bir zaman yaşadık. Büyük, güzel, çılgın, zorlu bir karmaşa. Mükemmel olmayan, kusurlu ama aynı zamanda vaatlerle dolu bir ülkenin zorlu karmaşası söz konusu şu anda.

Pandemi sırasında kurduğunuz sinema kulübünüz devam ediyor mu?

Pandeminin en başında insanları biraz eğlendirmek için yaptık. Hep birlikte sinema filmleri izledik. Yalnız insanlara biraz teselli vermeme yardımcı oldu.

Pandemi demişken; geçen sene pandeminin en başında kendinizi meditasyon için dünyadan soyutlamıştınız. O inzivadan sonra salgının başladığı bir dünyaya döndüğünüzü açıklamıştınız. Kapanmak ve kimseyle iletişime geçmemek… Bunu ne sıklıkla yapıyorsunuz?

Yaşlandıkça daha da önemli hale geldi inziva. Özellikle zorlayıcı, sürükleyici ve sonunda sizden çok şey alan rolleri üstlenirken en iyi panzehir biraz sessizlik. Covid zamanlarında çoğumuz bununla karşılaştık zaten. Ama bu durum benim için zaten önemli ve mutluluk verici bir şey. (Gülüyor)İnzivaya çekilmeyi mümkün olduğunca sık yapabilirim. Thirty Seconds to Mars’ta olduğumuz gibi müzik yazarken, film çekerken ya da muazzam bir yaratıcı işin içinde olduğumda kendimi yeniden şarj etmek için biraz sessizlik, biraz basitlik bulmam gerekiyor.

DÜNYAYI GÖRMEK HAYATIMIZI DEĞİŞTİRDİ

Müzik de yapıyorsunuz. Oyunculuk, müziğe ara vermek gibi mi, yoksa müzik karakterlerle bağlantı kurmanıza yardımcı oluyor mu?

İkisi de. Hem ara hem de yardım. Film çekimlerim bittiğinde genellikle tura çıkarım. Tur bittiğinde film yapmak için zamanım oluyor. Aslında bu yüzden genellikle çok fazla film yapmıyorum. Müzik her zaman bana yakın, çünkü kardeşim ve ben, müziği çok uzun zamandır yapıyoruz. Tüm dünyayı geziyoruz. Dünyayı görmek gerçekten hayatımızı değiştirdi.

Aktör olarak da farklı ülkelere gidiyorsunuz ama müzikle sahnede insanlarla etkileşime girme şansınız var. Müzikle insanları daha yakından tanıyorsunuz. Film çekerken çoğu zaman setteyiz. Müzikte dünyanın her yerinde tatil günlerimiz oluyor. Dışarıda daha çok vakit geçirip ülkeleri keşfetme fırsatımız oluyor.

GİTTİĞİMDE 150 VAKA VARDI, DÖNDÜĞÜMDE KAPANMA

Kapanmadan çıkınca salgını duymak ve virüsle mücadele içinde çırpınan bir dünyaya geri dönmek nasıldı?

Birkaç hafta süren sessiz inzivaya çekilmiştim. Gittiğimde Amerika’da sadece 150 vaka vardı. Dışarı çıktığımda ise kapanmayla karşılaştım. O kadar hızlı ilerlemişti yani. İnziva sonrası ortaya çıkmak temelde yeni bir dünyaya çıkmak gibiydi. Oldukça çılgıncaydı, çünkü hiçbir şeyden haberim yoktu. Hem de hiç haberim yoktu. İnzivada konuşma yoktu. Dediğim gibi sessiz bir inzivaydı, bu yüzden herhangi bir iletişim yoktu. Zaten oradayken zamanı akıllıca kullanmaya, tamamen her şeyden ve herkesten kopmaya inanılmaz derecede hazırdım.

Sessiz inzivadan sonra normale dönüşü merak ediyorum. Böyle bir şeyden sonra dünyaya geri dönüş nasıl oluyor? İlk kimin sesini duymak, kiminle konuşmak istiyorsunuz?

“The Little Things” filmi, normale yavaş bir geçiş yaptırdı. Filmdeki karakterim gerçekten vahşi tarafta bir yürüyüştü. Ayın karanlık tarafında bir yürüyüştü. İnzivadan sonra film için hazırlanmak zaman aldı diyebilirim. FBI transkriptlerini okudum, belirli sorgulamaların yayınlanmamış videolarını izledim. Hazırlanmak için çok zaman harcadım. Role hazırlanmak bazı fiziksel taahhütlere ağırlık vermeye başlayabiliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Haberler